PROF. Güven Sak, DÜNYA Gazetesi’ndeki 9 Mayıs 2022 tarihli yazısında e-ticaret yasası hazırlıklarına değindi:
- Dijital dönüşüm çağında Türkiye’nin, hızla büyüyen e-ticaret piyasasını elbette düzenlemesi gerekiyor. Ancak bu düzenlemelerin piyasanın gelişmesini zorlaştırmaması, kolaylaştırması esas olmalı.
Prof. Sak, şu noktanın altını çizdi:
- Büyümeyi engelleyen değil, büyüyenin pazar gücünü, rakipleri ve müşterileri aleyhine kullanmasını engelleyecek bir çerçeveye ihtiyaç var. Bu tasarı öyle değil.
Tasarı TBMM’de hızla yasalaştı. Yasayla gündeme gelen en çarpıcı uygulamalardan biri e-ticaret platformunun işlem hacmine bağlanan lisans bedeli oldu.
İşin uzmanları, lisans bedelleriyle ilgili “hacim aralığı”na dayalı bir tablo hazırladı. Hesap yapılırken dolar 17.2 lira düzeyindeydi:
Sektörün önemli oyuncularından birinin yöneticisi lisans bedelleriyle ilgili şu yorumu yaptı:
- Peşin tahsil edilecek, net işlem hacminin yüzde 25’ini bulabilecek oranda lisans ücreti getirilmesi, e-ticarette adeta bir çifte vergilendirme dönemini başlatacak.
Bunun ne anlama geldiğini bir t-shirt üzerinden örnekledi:
- Yani, basit bir hesapla kullanıcı 100 liraya bir t-shirt aldığında platform 1 lira kâr ederken devlete 25 lira vergi verecek.
Net işlem hacmi ile ilgili şu noktanın altını çizdi:
- Net işlem hacmi, sadece e-ticaret şirketinin gelirini değil, satıcıların yaptığı satışların da dahil edildiği toplam geliri ifade ediyor. Bu durumda satıcıların hakkı olan gelirden de kamuya pay verilmesi söz konusu oluyor.
Türkiye’de pazar yerlerinde 500 bine yakın esnaf ve KOBİ’nin ticaret yaptığını vurguladı:
- 500 bine yakın esnaf ve KOBİ de bu yeni çifte vergilendirmeden doğrudan etkilenecek. İşlerini dijitale taşımalarının hızı da kesilmiş olacak.
Yeni yasayla reklam, lojistik, teslimat gibi alanlara da kısıtlamalar getirildiğine işaret etti:
- Bu da sektörde maliyetlerin artmasını beraberinde getirecek. Bütün ekonomik modellemeler ülkemizde e-ticarette fiyat ortalamasının reel ticaretin altında seyrettiğini gösterir. Yeni yapıda bu trendin sürmesi imkansız.
Kampanya sınırlamasını tüketici ve satıcılar açısından değerlendirdi:
- E-ticaret platformlarının uyguladığı kampanyalar sadece müşteriler değil satıcılar için de birçok avantaj barındırıyor. Kampanya sınırlaması, tüketicinin alım gücünü de olumsuz yönde etkileyecek.
Her sektörde tekelleşmeyi, kartelleşmeyi frenleyecek, devleşen şirketlerin rakiplerini öldürücü, yok edici adımlarını durduracak düzenlemelerin olması, uygulanması gerekiyor.
Ancak, alınan önlemlerin de büyümeye gem vuracak sertlikte olmamasına özen göstermek gerekir değil mi?
SON yıllarda sıklaşan şu haberleri kanıksadık:
e-ticaret sektörünün önde gelen isimlerinden biri, son 5 yılda gelen yabancı yatırım rakamına işaret etti:
- Türkiye e-ticaret sektörü son 5 yılda, 6-7 milyar dolar düzeyinde yabancı yatırım çekti. En fazla yatırım alan teknoloji şirketlerine baktığımızda Almanya, İngiltere, Hollanda ve İsveç’i değil, Türkiye’yi, Türk e-ticaret şirketlerini görüyoruz.
Şu noktanın altını çizdi:
- Bu yabancı yatırımcılar Türkiye’nin geleceğine, potansiyeline güvenerek gelmişlerdi. Yeni yasayla e-ticaret sektöründe büyümenin limitlenmesi, yabancı yatırımcıyı da düşündürür.
Ardından ekledi:
- Yeni yasal düzenleme ülkeye yabancı yatırım çekilmesi bakımından sektörün cazibesini kayba uğratır. Büyümeyi hedefleyen küçük oyuncuların gerekli yatırımı bulması da güçleşir.
E-TİCARET sektörünün önde gelen isimleri, yeni yasayı yorumlarken reklam harcamalarına gelen kısıtlama üzerinde durdu:
- Net işlem hacimlerine göre üst limitler belirlenecek. Reklam ve ilan bütçeleri bu limitleri aşamayacak. Türkiye’nin reklam pastasındaki büyüme ciddi biçimde yavaşlayacak. Geleneksel medya bu durumdan önemli ölçüde etkilenecek.
Amazon örneğine işaret edildi:
- ABD’de Amazon dahil büyük platformlar toplam hacimlerinin içinde reklama ciddi pay ayırıyor. Amazon, ABD’de bütçesinin yüzde 4’üne yakın bölümünü reklama harcıyor. Bu yasa ile büyük oyuncuların reklam harcaması yüzde 2 ile sınırlandırılıyor.
- Bu yasa, dünyada emsali olmayacak bir şekilde fiziksel perakendecinin işlettiği pazaryeri ile online’dan doğmuş firmanın işlettiği pazar yeri arasında ayırım yapıyor.
Kuralı açtı:
- Cironuzun yüzde 50’sinden fazlası fiziksel kanallardan geliyor ise kendi pazaryerinizde markalı ürünlerinizi satmanıza izin veriliyor. Ancak, cironuzun yüzde 50’si online’dan geliyor ise işletmiş olduğunuz platformda kendi markanızı satamıyorsunuz.
Ardından ekledi:
- Yasa, “e-ticaret hacmin yüzde 50’yi aşarsa artık kendi markanı satamazsın, bırakmak zorundasın” diyor. Bu, dijitalleşmeyi hedefine koymuş olan perakende sektörüne de yanlış mesaj veriyor.