Her yıl bu dönemlerde, genellikle de kasım ayının ikinci yarısından sonra, bu köşe nezdinde tartıştığımız bir klasik vardır: yıl sonu işlemleri konusu. Genel olarak risk algılamasının zayıfl adığı, yeni pozisyon açma iştahında düşüş olan ve yabancı yatırımcıların portföy yatırımları kapsamında bulundukları ülkelerden pozisyonlarının tamamı ya da bir kısmını realize ederek ayrıldıkları, özetle “muhasebeleşmelerin yapıldığı” bir süreçtir. Ama öyle ama böyle mutlaka bu süreç yaşanır, yatırımcılar açısından da gelecek yıl için yeni planlamaların düğmesine basılır.
2023 özelinde korkarım farklı bir risk var: yukarıda sesli şekilde düşünmeye çalıştığımız durum çok daha erken bir zamanlama ile devreye girebilir. Henüz erken olmakla birlikte, içerisinde bulunduğumuz yıl, farklı birçok risk ve belirsizlik çerçevesinde şekillendiği için, burada konuştuğumuz yatırımcı grubunun zamanlaması da farklılaşabilir. Elbette konuştuğumuz konunun yerel varlıklar ile çok fazla bir ilgisi yok. Şimdilik. Ancak, global piyasalardaki etkileri görülmeye başlanmış olabilir. Majör endekslerin son 1 ay ortalamalarına kıyasla işlem hacimlerindeki düşüşler şimdiden yüzde 10’lu seviyelere ulaşmış durumda. Üstelik, risklerin taşınması için de gerekçe listesi her geçen gün azalış gösteriyor. Son olarak Cuma günü Moody’s’in ABD’nin kredi notu görünümünde durağandan negatife geçiş yapması işin ciddiyetini anlamaya başlamak için köprüden son çıkış konumunda. 2011’de S&P’nin, son olarak da Ağustos ayında Fitch’in en üst kredi notu seviyesinden bir basamak aşağıya çektiği amiral ABD ekonomisi için Moody’s’in de bu yönde bir adıma oldukça yaklaşması göz ardı edilebilecek bir gelişme değil. Gerekçeler ise son derece bilindik ve sürpriz etkisi taşımıyor: mali görünümdeki dengesizlik ve politik polarizasyon. Yüksek faiz haddi ortamı ve bunun birkaç yıl daha devam etme riski gözetildiğinde bugün değişen görünümün yarın not için kapıyı aralama şansı oldukça yüksek. Unutmadan: Moody’s hamlesinin cuma günü son takvim olan federal kapanma başlığı için de doğal yansımaları olacak. Kongre ya riskleri tamamen bertaraf etmek için anlaşacak, ya zamanı uzatacak, ya da 2024 seçimleri için başlangıç vuruşu yapılacak. Özetle, buyursunlar yılı kapama hazırlıkları öncesi son risk turuna.
Hikayenin bu kısmında pek bilinmedik bir şey yok. Neden? Zaten pandemi sürecinden bu yana yine köşede yer alan makalelerin önemli bir kısmında “artık daha yüksek enfl asyon ve faiz hadleri risklerinin oldukça artmış olduğu gerçeği” üzerine birçok farklı tartışma yaptığımız için.
Şimdi buradan biz fani gelişmekte olan ülkeler sınıfı için sekecek önemli bir sonuç elbette ki var: 2000’lerin ilk dönemleri ve özellikle 2008 krizi sonrasındaki 2013’e kadar olan zaman aralığı artık çok ciddi bir global kriz belirmedikçe hayatımızda olmayacak ve küresel riskler düne göre biraz daha belirgin ve yüksek pozisyonda şekillenecek. Bizlerin hata yapma payını azaltmaktan başka bir şansı yok. Mali dengede açılmanın sınırlarını fazlasıyla zorladık ve yarın ayrışacak olanlar bugünden bütçe disiplinini sağlamak için adım atanlar, ülke risk primlerini düşürenler ve politik anlamda da sakinliği yabancı yatırımcı için sunabilen grup üyeleri olacak. Daha yüksek faiz hadleri pandemi sonrasının hayatımıza bıraktığı enflasyon tortusunun doğal bir sonucu ve bu bilinmedik bir gerçek değil.
Yazıyı tamamlamadan artık dilimizde tüy biten ülke risk primi konusunu Türkiye başlığı ile bağlamaktan zarar gelmez. Meslek hayatımın her kısmında Türk Hazinesi’nin yurt dışı borçlanma zamanlaması konusunda dünyanın sayılı başarılı ekiplerinden birisi olduğunu savundum. Bence yine öyle oldu. Mayıstaki seçimlerden bu yana ekonomi yönetiminin attığı doğru ve başarılı adımlar CDS’i aşağı çekerken, Bakan Şimşek’in yurt dışı temasları da daha düşük borçlanma maliyetleri için kapıyı araladı. En son Nisan 2023’te 2030 vadeli ihraç için UST+596.8bp maliyete katlanan Türk Hazinesi, bu kez 5y vadeli USD sukuk ihracında Ocak 2029 vade için USDT+394.4bp ile sahadan ayrılmayı başardı. Sadece tek başına bu gelişme bile, aynı hafta içerisindeki özel sektör ihraçlarını konuşmadığımız ortamda durumda, risk primi ve belirsizlik katsayısındaki azalış gibi kavramların ne denli önemli ve korunası olduğu gerçeklerini fazlasıyla hatırlatıyor. Üstelik artan jeopolitik risklere rağmen. Net şekilde başarıdır.