Geçen yılbaşı işsizleri yazmıştım. Bu yılbaşı, salgın sebebiyle sayıları artmış ve bu sorunu çözmek bir yana, ziyadesiyle katlamışız. Peki, kimdir bu işsiz?
İşsizlik bir siyasetçi için en büyük sorun olarak tanımlanabilir. Ancak önceliği değilse, “popülist” bir söylemden öteye geçemez.
Ekonomi bürokratı için işsizlik, bir istatistikten başka bir şey olmayabilir. Kendisi işsiz kalmadığı sürece, bu istatistiğin, “makul ölçülere indirilmesini” pekâlâ söyleyebilir.
Kamu güvenliği açısından işsizlik, suç potansiyeli anlamına gelir ki kaybedecek bir şeyi kalmamış insanların bir süre sonra toplumsal bomba haline geldiğini bilirler.
İşi olanlar için işsizlik, “ben de kalabilirim” kaygısından daha derin değildir.
Sendikacı için işsiz, “üye olmadığı ve dayanışma aidatı ödemediği için” çoğu kez var bile değildir.
Akıllı işveren için işsiz, “henüz iş veremediği” kişidir ve kafası, gönlü üretime odaklı bu insanların övüncü, “daha fazla insana istihdam” odağındadır.
Akılsız işveren için işsiz, “daha önce işten kovduğu” kişidir. Yeni yatırımını anlatırken, aldığı ileri teknoloji ürün fabrikasında her şeyi “insansız” yapacağıyla övünür.
Peki işsiz için durum nedir? Örgütsüz, sahipsiz ve toplumsal zenginliğin taşrasına itilmiş bu kesim, kendini nasıl görüyor? İşsizliğin işçideki anlamı daha hazin bir tanım barındırıyor; “hayat standardının düşmesi, çalışmada vazgeçme, işlerin angarya gibi gelmesi, iş ve iç disiplinin bozulması, aileye yansıyan sorunlar ve tehlikeli bir geleceğin inşası…”
İŞSİZİNİ GÖRMEYEN İŞSİZLİĞİN SOSYAL SORUNLARINI YAŞAR
Ekonomik güvencenin ve ihtiyaçların giderilmesini sağlayan gelir kaynağının kaybı, “ailenin rızkını sağlayan kişi “ rolünün sona ermesi, zaman duygusunu ve buna bağlı olarak düzen algısını kaybetmek…
İşsizini görmezden gelen toplum, bir süre sonra işsizliğin yarattığı sosyal sorunları yaşamak zorunda kalıyor.