Biliyorum bana kızacaksınız ama… Yaklaşık 50 eczacılık fakültesinde yaklaşık 10 bin öğrenci okuyor ve yılda 2 bini mezun oluyor. Sorum şudur; para üstü verebilmek için insan 5 yıl üniversite okumalı mı? Zira ilaçla ilişkileri kalmamış, eczane açma hariç alanlar daralmış ve ilaca her yerden erişilebiliyor.
Biliyorum bana kızacaksınız ama… Ziraat mühendisi yetiştiren fakülte sayımız 50’ye yaklaştı. 5 bin öğrenci, “ziraat mühendisi” diploması peşinde. Çoğunun ayağına tarla çamuru değmeden emekli olabilen hocaların yetiştirdiği bu gençlerin neredeyse tamamı, ziraattan bitkiden habersiz…
BAHÇIVANI MUMLA ARARKEN MÜHENDİS ATAMA BEKLİYOR
Hal böyle olunca bitki becerisi olan bahçıvanı mumla ararken mühendisin binlercesi atama bekleyip duruyor. Eğer siz zamanın değişen şartlarına uygun fakülte tasarlamaz ve müfredatını da çağın gereklerine adapte etmezseniz, o fakülte “diploma fabrikası” gibi işlem görür.
Beceri ise “ara eleman” adıyla aranır hale gelir. Geçenlerde bir sanayici; “diplomayı alıyor, beceri eklemek için en az 2 yıl ilave eğitim veriyoruz” diyordu. Bu yüzdendir ki meslek edindirme, beceri geliştirme, yeni insan kaynağı politikaların odağında… Sahi, yetenek mi arıyoruz yoksa diploma mı?
İKİ SORU İKİ CEVAP / Yeteneğe dair…
Beceri odaklılık neden olamıyor?
Diplomadan ziyade beceri odaklı kariyerin genel adıdır ara eleman. Türkiye’nin sıkıntısını çektiği, sanayinin mumla aradığı ve bir türlü yeterince yetiştiremediğimiz nitelikli işgücünün dilimizdeki karşılığıdır. Şu sıralar her kime sorsam, nitelikli eleman sıkıntısından söz ediyor ve adeta kan ağlıyor.
Çıraklık stajyerlik işe yarıyor mu?
Şu sıralar mikro devrim ihtiyacının şiddetle hissedildiği sanayide gördük ki, işler çırak veya stajyer ile yürümüyor. Aslında işler yalnızca mühendisle de yürümüyor. Eğitim sistemini değer zincirinin ihtiyacına göre kurgulamadığımızdan, iki uçta yığılmalar olmuş. Tam bir kaotik durum bu…
NOT
NE İŞ OLSA YAPARIM DÖNEMİ ÇOKTAN GERİDE KALDI
Bir ikilem ile karşı karşıyayız; “ne iş olsa yaparım” niteliksiz işgücü veya kapı gibi diploma sahibi mühendis… Peki değer zinciri bundan ibaret mi? Ortada muazzam boşluk var ve bunu biz teoride endüstri meslek liseleri, sanat okullarıyla doldurmaya çalıştık. Çalıştık ama becerebildik mi?
Üniversite sınavı odaklı eğitim sisteminde meslek okullarının; “eksik kabiliyet” adresi gibi algılanmasına yol açınca, ara eleman dediğimiz büyük açlığımız açığa çıkıverdi. Geçen yıl 930 bin üniversite diploması ürettik fakat bunların ancak %20’si bir işe yerleşti, gerisi işsizlik ordusunda…
Meslek lisesi memleket meselesi feryadımız bundandır. Yana yakıla mühendis ile çırak arasındaki beceriler için kurslar açmamız bu yüzdendir. Türkiye bir yandan mevcut meslek liselerini, sanayinin ihtiyacına göre yeniden şekillendirme zorunda iken diğer meslek liselerinin sayısını da arttırmalıdır.
Üniversiteye yığılıp diplomalı işsiz mühendis yetiştirmek yerine meslek liselerine yönlendirip beceri sahibi ara elemanlar yetiştirme ihtiyacımız var. Oysa sayıları 208’i bulan üniversitelerimiz adeta “işsizler antreposu” gibi… Onları işsizlik istatistiklerinden hiç değilse 4-5 yıl uzak tutuyoruz bu sayede.
Sorumu yineliyorum; yetenek mi arıyoruz yoksa diploma mı? İşe yaramıyorsa diplomayı neden talep ediyoruz? Çocuklarımızın en değerli yıllarını neden diploma peşinde koşturarak harcıyoruz?