Ben çok severim…
Hele memleketimin dağları Amanoslardan denize doğru bakarken ormanın, bahçelerin yeşilliğiyle denizin maviliğinin kucaklaşmasını seyrediyorsam…
Sevmemek mümkün mü orada olmasam bile.
Bir de hayatın pürüzlü yüzündeki yeşillikler var.
İhracatçının sevdiği ikinci yeşil renk doğal olarak ABD dolarının yeşili…
Elimize ne kadar çok geçer ve bize ne kadar çok kâr bırakırsa o kadar sevilir.
Şimdi “Bu iki değişik yeşili nereden çıkarttın ortaya, üstelik yan yana getirdin” demeyin.
Önümüzdeki yıllarda bizleri ihracatçılar olarak biraz sıkıntıya sokabilecek bazı tedbirler alınıyor, özellikle Avrupa Birliğinde (AB).
Bu sıkıntı yaratabilecek dediğim tedbirler madalyonunun bir de öteki tarafı var ki belirli bir süre sıkıntı bir kenara fırsat bile olabilir. Ancak siz, siz olun ve fırsatları değerlendirirken bile “İleride başımıza neler gelebilir ve biz şimdiden bunları düşünerek nasıl tedbir alabiliriz” deyin ve bunu aklınızın bir kenarında tutun.
Bu tedbirlerin adı “Avrupa Yeşil Mutabakatı / European Green Deal.”
Her ne kadar tedbirlerin düşüncesi ve bazı uygulamalar daha eskiye dayansa da 11 Aralık 2019 tarihinden bu yana çok ciddi adımlar atılmaktadır. Bu konuda daha detaylı bilgi almak isteyen dostlarımız için Türkçe kaynak olarak Yeşil Düşünce Derneği Yeşil Ekonomi Çalışma Grubu tarafından hazırlanmış bulunan kitapçığı tavsiye edebilirim.
http://yesildusunce.org/dl/uploads/yesilavrupamutabakati.pdf
Ara sıra ve daha ziyade büyük oyuncular tarafından gündeme getirilen “Karbon ayak izi, karbon salınımını azaltma” gibi kavramları zaten duyuyoruz ve anlatıldığı kadar da biliyoruz.
Mobilyacı bir dostumuzun, üretimde kullandıkları hammaddelerin, kaçak orman kesimlerinden olmadığını ve yasal kesimden gelen hammadde olduğunu kanıtlamak konusunda belge verme zorunluluğu nedeniyle çektiği sıkıntıyı sizlerle paylaşmak isterim.
Buna benzer ve daha fazlası önümüzdeki on yıllarda AB'ye ihracatımızı yokuşa sürebilecektir.
Mutabakatın özünde çevreyi koruma yatıyor amma bunu bir bütün olarak ele alıyorlar.
Temiz enerji, sağlıklı ve çevre dostu gıda üretimi başta olmak üzere alınacak tüm tedbirler ve yapılacak tüm uygulamalar “Sürdürülebilir bir gelecek” adına şekillendiriliyor.
Çok fazla detaya girmeyeceğim, merak edenler araştırır.
Öncelikle fırsatı vurgulamak isterim.
AB bu tedbirleri alırken, sıkıntı yaşayabilecek AB üreticileri, bu tedbirlere (şimdilik) uymayan kaynaklardan tedarike yönlenebilecektir.
Bunu iyi izleyip, AB tedarik zincirleri ile şimdiden bütünleşmeye gidenler kazançlı çıkabilir.
Bu şekilde çalışarak fırsatı değerlendirmeye çalışanlara ikinci önerim, AB üreticilerinin yaşayacağı sıkıntıların, bir süre sonra bizim kapımızda olacağını düşünerek, o gün geldiğinde kapımızı açık tutabilmek için yapılması gerekenleri çok fazla geç olmadan öğrenmektir.
“Dur hele bakalım daha çok zaman var” demeyin, zaman kuş gibi uçar e atı alan da Üsküdar'ı geçer gider.
İhmal etme ne olur, yarın gelir seni yine bulur…