Düşük karbon ekonomisine geçiş için, küresel olarak yılda 1 trilyon dolar yatırıma ihtiyaç duyuluyor. Dünya genelinde en büyük yeşil tahvil piyasası 106.7 milyar dolarla AB’ye ait. Ülke olarak baktığımızda ise ilk sırada 50.6 milyar dolarla ABD; ikinci sırada 30.1 milyar dolarla Çin, üçüncü sırada ise 29.5 milyar dolarla Fransa yer alıyor.
Yeşil tahvil piyasalarını inceleyen Climate Bonds Initiative (CBI) tarafından yapılan araştırmaya göre, 2019 yılında küresel yeşil tahvil ve borç ihracı yüzde 50 oranında artış göstererek 255 milyar dolara ulaştı. Bu artışın en önemli nedeni olarak yatırımcıların iklim değişikliği ile mücadele çabalarını desteklemek için gereken sermaye artışı arayışı olduğu ifade ediliyor.
Yeşil tahviller, yenilenebilir enerji veya düşük karbonlu ulaşım gibi çevreye fayda sağlayan projeleri kapsıyor. Her ne kadar bu tahviller şu an için genel tahvil piyasasının küçük bir kısmını temsil etse de, yatırımcıların son dönemde en fazla ilgi gösterdiği tahvillerin başında geliyor. Bunun temel nedeni ise özel ve kamu sektörlerinde karbon emisyonlarını azaltma hedefl erinin trilyonlarca dolar sermaye ihtiyacı doğuruyor olması.
2019 yılında toplam yeşil tahvil ve borç ihracı 254.9 milyar dolara olarak gerçekleşti. Bu bir önceki seneye oranla yüzde 50 artış anlamına geliyor.
CBI tarafından 2019 yılı için yapılan tahminler 230 milyar dolar ile 250 milyar dolar arasındaydı. Yıl sonunda ulaşılan rakam ise bu tahminleri geride bırakmış oldu.
CBI’ın 2020 tahminleri ile küresel yeşil tahvil ve borç ihracının 350 milyar dolar ile 400 milyar dolar arasında olacağı yönünde.
Düşük karbon ekonomisine geçiş için her yıl 1 trilyon dolar yatırıma ihtiyaç var
Düşük karbon ekonomisine geçiş için, küresel olarak yılda 1 trilyon dolar yatırıma ihtiyaç duyuluyor. CBI Yöneticisi Sean Kidney, 2019 yılında gerçekleşen rekor artışın ve 2020 beklentilerinin 1 trilyon dolar hedefine ulaşabilmek açısından çok önemli bir kriter olduğunu ifade ediyor. Kidney’e göre, yeşil yatırımların hızlanması ve düşük karbon ekonomisine geçiş önümüzdeki 10 yıla damgasına vuracak.
Yeşil tahvil ihracında birincilik
AB’de Bugün dünya genelinde en büyük yeşil tahvil piyasasını Avrupa Birliği (AB) oluşturuyor. AB’nin geçtiğimiz yıl yeşil tahvil ihracı 106.7 milyar dolara ulaştı. Ülke olarak baktığımızda ise ilk sırada 50.6 milyar dolarla ABD; ikinci sırada 30.1 milyar dolarla Çin ve üçüncü sırada 29.5 milyar dolarla Fransa geliyor. Yeşil tahvillere özellikle temiz enerji projelerini, düşük karbon emisyonlu ulaşım modellerini, su, toprak kullanımı ve geri dönüşüm yatırımlarını kapsıyor.
Türkiye, elektriğinin %8’ini rüzgardan sağlıyor
Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği (WindEurope) 2019 raporuna göre, AB ülkeleri geçen yıl elektrik ihtiyaçlarının yüzde 15’ini rüzgar enerjisinden elde etti. Türkiye’nin rüzgar enerjisinden elde ettiği elektrik üretimi ise artış göstererek yüzde 8’e yükseldi. Türkiye Avrupa’da kurulu rüzgar gücü bakımından 7. sıradaki konumunu korudu.
2019 yılında Türkiye’de yeni 686 MW kurulu rüzgar enerjisi gücünün devreye alındığını belirten Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın’a göre, 2020 yılında hedef olarak koyulan 10 GW için yatırımların ve çalışmaların artarak devam etmesi gerekiyor. Avrupa’da, geçen yıl 15,4 GW’lık yeni rüzgar enerjisi santrali kuruldu. Yeni kurulumlarla birlikte Avrupa 205 GW kurulu rüzgar gücüne ulaştı. Bu oran, 2018'den yüzde 27 daha yüksek ancak 2017'deki rekor kurulumun yüzde 10 altında. Rüzgar enerjisinden faydalanma açısından Danimarka yüzde 48’lik oranla rekoru elinde bulunduruyor.
Avrupa’da 7. sıradayız
WindEurope’nin yayınladığı rapora göre, Avrupa'daki tüm rüzgar enerjisi kapasitesinin yüzde 67'si 5 ülkede bulunuyor. Almanya 61 GW, İspanya 26 GW, İngiltere 24 GW, Fransa 17 GW ve İtalya 11 GW’ye sahip. Türkiye’nin önünde bulunan İsveç 9 GW kurulu güce sahipken, Avrupa genelinde 7. sırada bulunan Türkiye’nin sahip olduğu kurulu rüzgar enerjisi gücü ise 686 MW’lik artışla 8 GW oldu. 2019’daki yatırımlara göre ise İngiltere, 2,4 GW’lık kapasite artışı ile birinci sırada geldi.
Rüzgar enerjisinin motoru Almanya yavaşladı
Avrupa'da rüzgar endüstrisinin motoru olan Almanya durağanlık yaşıyor. Avrupa’daki genel durağanlığa dikkat çeken Ali Aydın’a göre, rüzgar enerjisinde atağa geçmesi gereken Türkiye’nin başta yatırımcılar olmak üzere, rüzgar enerjisi sektöründe ihtiyaç duyulan adımları bir an önce atması gerekiyor.