SERKAN AKSÜYEK
Türkiye’nin yenilenebilir ve temiz enerji kaynakları arasında çok büyük potansiyeli bulunmasına rağmen sıfır noktasında olduğu yeşil hidrojen, yakın gelecekte başta ulaşım sektörü olmak üzere imalat sanayisinde geniş bir kullanım alanı bulacak. “Enerji ihracatçısı bir ülke olabilir miyiz?” sorusu bugün Türkiye için ham bir hayal gibi görünse de işin aslı öyle değil. Hidrokarbon kaynaklı enerji üretiminden hızla uzaklaşan gelişmiş ülkeler, ulaşım araçları ve enerji yoğun endüstriyel tesisler başta olmak üzere pek çok alanda yeşil hidrojen üretimine kayda değer kaynak aktarıyor.
Elektrikli araçların tahtı sallantıda
Geçen haziran ayında 10 gün kadar vakit geçirdiğim Orta Avrupa ülkelerinde ve Almanya’da yeşil hidrojen ile çalışan araçlar için yapılan dolum istasyonları hemen dikkatimi çekmişti. Bugün Avrupa’da yeşil hidrojen ile çalışan otomobilleri, TIR’ları, gemileri, hatta trenleri bile görmeniz mümkün. Enerji kaynağı su, emisyonu da sadece su buharı olan yeşil hidrojenin, önümüzdeki 10 yıl içerisinde şaşırtıcı oranda gelişeceğini hatta elektrikli otomobillerin tahtını elinden alacağını söylemek mümkün. Pekâlâ bu kaynak nasıl ticarileşecek ve ülke ekonomilerinde nasıl söz sahibi olmaya başlayacak? Bunun için yeşil hidrojen üretimini sağlayan elektrolizör yatırımlarının artması ve ülkelere yaygınlaşması gerekiyor. Ve pek çok konuda olduğu gibi, Türkiye’nin potansiyelini Türkler’den önce yabancı sermayeli firmalar görüyor.
İlk yatırım Mansa’ya
Almanya merkezli ileri teknoloji şirketi Biga Hydrogen, Manisa OSB’de Türkiye’nin ilk elektrolizör üretimini yapmak için harekete geçti. Yeşil hidrojen ürün grubu için Estonya merkezli Stargate Hydrogen Solutions şirketinin alkali teknolojisini seçen ve ilk siparişini veren Biga Hydrogen, ilk aşamada modüler 1000 m3/h üniteler inşa edecek. Bu üniteler Manisa ve İzmir’de konuşlu enerji yoğun ağır sanayi üretimi yapan şirketlere hitap edecek. Hidrojeni endüstriyel ısıtma, atık ısı geri kazanımı, yedek güç üretimi, yük taşımacılığı ve endüstriyel alanlarda amonyak ve metanol sentezine entegre edecek bu yatırım, karbonsuzlaştırmanın finansal uygulanabilirliğini de gösterecek. Manisa OSB’deki fabrikanın 2025 yılının üçüncü çeyreğinde faaliyete geçmesi ve 2026 yılından itibaren üretimini hızlandırması planlanıyor.
İki şirket de heyecanlı
Stargate Hydrogen CEO’su Marko Virkebau, Biga Hydrogen ile gerçekleştirdikleri işbirliğinin Türkiye başta olmak üzere hidrojen endüstrisinin geleceği üzerinde çok önemli bir etkiye sahip olacağını vurguluyor. Her iki şirket bu önemli yatırım kararı için heyecan duyuyor. Manisa’da gerçekleşecek ortak girişim, Türk hidrojen endüstrisinin geleceği üzerinde de önemli bir etkiye sahip olacak. “Yabancı sermayeli şirketler, Türkiye’nin Yeşil Hidrojen potansiyelini görürken biz ne durumdayız?” sorusunu işitir gibiyim… Okurların merakını giderelim. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından geçen yıl açıklanan “Türkiye Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritası”, enerji sektörünün tüm bileşenlerinde büyük heyecan yaratırken; 2035 yılı için hedef olarak belirlenen 5 bin megavat (MW) elektrolizör kapasitesinin Türkiye’de konuşlu şirketlerin oluşturacağı konsorsiyumlar tarafından üretilmesi büyük önem taşıyor.
Kamuda tek muhatap olmalı
Biga Hydrogen o şirketlerden biri olacak. Ama yetmiyor…Pek çok Bakanlık ve kamu otoritesinin mevzuat oluşumunda söz sahibi olması, mevzuat oluşturma sürecini geciktiriyor. Türkiye’nin net sıfır hedeflerine ulaşmasında, emisyonu yüksek sektörlerin ise karbon yakalama süreçlerinde yeşil hidrojen kritik rol üstleniyor. Tüm dünyada ‘geleceğin enerjisi’ olarak tanımlanıyor. Türkiye, bu enerji türünde dünyanın en yüksek potansiyeline sahip ülkeleri arasında. Yatırımcıların beklentisi, mevzuat hazırlıklarını tek bir Bakanlığın eşgüdümünde yürütülmesi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yol haritasını açıklamasının üzerinden yaklaşık iki yıl geçti. Tek bir kamu otoritesinin, mevzuat tarafından dünyadaki iyi uygulama örneklerini baz alarak ve Türkiye’nin koşullarına hızla uyarlayarak regülasyonlarını tamamlaması temiz enerji sektörünün beklentisi…
YEŞİL HİDROJEN’DE 2053 KURULU GÜÇ HEDEFİ 70 BİN MW
2022 itibarıyla tüm dünyada 95 milyon ton hidrojen tüketildi. Ancak bu tüketim 2030’da 150 milyon tona, 2050’de ise en iyimser tahminle 540 milyon tona yükselecek. Türkiye bu pastadan en yüksek payı alabilecek ülkeler arasında ilk sıralarda. Yeşil hidrojen üretebileceğimiz elektrolizör kurulu güç kapasitemizin 2030’da 2.000 MW’a, 2035’te 5.000 MW’a ve 2053’te 70.000 MW’a ulaşması hedefleniyor. Bu hedefler önümüzdeki 30 yılda yeşil hidrojene elektrolizör ve depolama sistemleri için yaklaşık 100 milyar Euro yatırım yapılması anlamına geliyor. Bu yatırımın ülkemizde konuşlu şirketler tarafından gerçekleştirilmesi; kaynak olarak sadece suyu kullanacak, emisyonu da sadece su olacak bir yerli enerji kaynağını, yerli üretimle yapılması anlamına geliyor.
RENK RENK HİDROJENLERDEN SADECE YÜZDE 4’Ü YEŞİL
Dünyada yıllık 95 milyon ton hidrojen üretilirken, bu üretimin sadece yüzde 4’ü yeşil hidrojen sınıfına giriyor ve yenilenebilir kaynaklardan üretiliyor. Üretimin kalan yüzde 48’i doğalgaz, yüzde 30’u petrol, yüzde 18’i ise kömür kaynak kullanılarak gerçekleşiyor. Kömür kaynaklı hidrojen üretimi “kahverengi hidrojen” olarak adlandırılırken, doğalgaz kaynaklı üretilen hidrojen “gri hidrojen”, nükleer enerji kaynaklı üretilen hidrojen “pembe hidrojen” olarak tanımlanıyor. Yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrik kullanılarak sudan üretilen hidrojen ise literatürde “yeşil hidrojen” olarak adlandırılıyor. Türkiye’nin ulusal hedefleri arasında yeşil hidrojen üretim maliyetini 2035’te 2,4 USD/kgH2 ve 2053’e kadar 1,2 USD/kgH2 altına düşürmek yer alıyor.