2011 yılından bu yana ortağı TSKB’nin çizdiği vizyon doğrultusunda finans ve reel sektöre sürdürülebilirlik alanında danışmanlık hizmetleri sunan Escarus, son dönemde, aynı zamanda reel sektör şirketleri ve finans kuruluşları için sürdürülebilirlik stratejilerinin oluşturulması ve sürdürülebilirlik yönetim sistemlerinin kurulması odaklı çalışmalara ağırlık veriyor.
“Şirketlerin iklim değişikliği risklerini daha sistematik, bütüncül bir anlayışla ele almalarına ve bu riskleri yönetmelerine imkan veren bir yaklaşım geliştirdik” diyen Escarus (TSKB Sürdürülebilirlik Danışmanlığı A.Ş.) Genel Müdürü Dr. Kubilay Kavak, şirketlerin finansman ihtiyaçlarını karşılamaları için önemli bir araç olan sürdürülebilir/çevresel/sosyal tahvil ihracı gibi başlıkları da ürün portföylerine eklediklerini söylüyor. “Farklı büyüklükte olan ve değişik sektörlerde faaliyet gösteren pek çok şirketin sürdürülebilirlik konusunu öncelikli gündem maddesi haline getirdiğini” ifade eden Dr. Kavak ile Türkiye’nin “yeşil dönüşüm” sürecini, AB Yeşil Mutabakatı’nı konuştuk:
Yeni bir düzen arayışı
“Paris Anlaşması ile daha küresel ve bütüncül bir mesele haline gelen iklim değişikliği ile mücadele kavramı, Kasım 2019 tarihinde yayımlanan Avrupa Yeşil Mutabakatı ile farklı bir boyuta taşındı. Bize göre AB’nin “yeni büyüme stratejisi” olan Yeşil Mutabakat, yeni bir kalkınma paradigmasının ipuçlarını içeriyor. Yeşil Mutabakat, en özet ifadesiyle, karbonsuz ekonomi kapsamında ve ekosistem odaklı bir bakış açısı ile sosyal, çevresel ve ekonomik sistemlerin değişimine yönelik pek çok araç ve politikanın meydana getirdiği bir yeni düzen arayışının adı. Söz konusu yeni düzen için ülkeler kendi rollerini hızla tanımlamaya çalışırken Türkiye de bu süreçte etkilenen değil, sürece etki eden, kendi düzleminde süreci yöneten bir ülke olmak üzere adımlar atmaya başladı.”
Ülke olarak önemli bir değişimin eşiğindeyiz
“İlk olarak Ticaret Bakanlığı tarafından, dünya ekonomisinde meydana gelen dönüşüm politikaları ile uyumlu hale gelmek üzere “Yeşil Mutabakat Eylem Planı” yayımlandı. Ardından Paris Anlaşması TBMM tarafından onaylandı. Geçtiğimiz günlerde de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ismi “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı” olarak değiştirildi. Türkiye’nin 2053 yılında net sıfır emisyon hedefine ulaşmayı öngördüğü de ilan edildi. Biz bütün bunları daha yeşil bir kalkınma pratiğine yönelmenin ilk adımları olarak değerlendiriyoruz. Ülke olarak önemli bir değişimin eşiğinde olduğumuzu düşünüyoruz.”
Sürdürülebilir finansmanda çeşitlilik ve kaynak renkliliği
“Tüm finansman süreçlerinde sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği ile mücadele gündemi çok önemli bir rol oynuyor. Birçok kurum ile finansman anlaşması içerisinde olan Türkiye’nin, fon temininde sürdürülebilir ve yeşil temalara ağırlık verdiğini, bu temalar kapsamında ya da bu temalarla ilişkili fon bulmanın daha kolay olduğunu izliyoruz. Benzer şekilde, alternatif finansman ürünleri olarak son zamanlarda önemi artan yeşil tahvil benzeri sürdürülebilir finansman araçlarına daha fazla ilgi duyulduğunu değerlendiriyoruz. Nitekim kamu tarafında da bu konuyla ilgili düzenlemelerin ve kapsayıcı regülasyon hazırlıklarını hızlandığını görüyoruz. Bütün bunların sürdürülebilir finansmanda bir çeşitlenme ve kaynak renkliliği yaratmasını umuyoruz.”
ÇSY finansmanı büyüme için önemli bir fırsat
“Günümüzde sorumlu finansman veya sürdürülebilir finansman olarak da tanımlanabilen ÇSY finansmanı hem gelişmiş hem gelişmekte olan piyasalarda sürdürülebilir büyüme için önemli bir fırsat olarak görülüyor. 2021’in ilk üç çeyreğinde ihraç edilen yeşil, sosyal ve sürdürülebilirlik tahvilleri 760 milyar doları geçti. Şimdiye kadar olan toplam temalı ihraçların ise 2,3 trilyon dolara ulaştığı hesaplanıyor, bu rakamın yaklaşık yarısı yeşil tahvil ihraçlarından oluşuyor. Ülkemizde de dünyadaki gelişimle paralel olarak, öncelikle yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği projelerinin finansmanı ile başlayan yolculuk, 2010’lu yıllarda kaynak verimliliği finansmanı ile çeşitlendi. Sonrasında iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma perspektifinde evrimleşen tanım, kapsayıcılık, sosyal kalkınma ve fırsat eşitliği gibi kavramları da kapsamaya başladı.”
Karbonsuz ekonomiye geçiş Gümrük Birliği reformu için de önemli
“AB, ticari partnerlerinin kendi emisyon ticaret sistemlerini kurmalarını beklediğini ve kurulmadığı takdirde bu ülkelere sınırda karbon vergisi mekanizması uygulanacağını ilan etti. Henüz ayrıntıları çok netleşmese de ana hatları çizilmiş bir çerçeveden söz ediyoruz. Bu gelişme karşısında kendi rekabet gücünü korumak isteyen Türkiye de emisyon ticaret sistemi hazırlıkları dahil olmak üzere pozisyon belirlemeye çalışıyor. Tahminimiz o ki Türkiye’nin AB’ye ekonomik entegrasyonunu teşvik eden Gümrük Birliği reformu sırasında Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum sağlanması talebi de gündeme gelecek. Dolayısıyla Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele ve karbonsuz ekonomiye geçiş için atacağı adımlar aynı zamanda Gümrük Birliği reformu için de önem taşıyacak.”