Yeşil finansman 21. yüzyılın en büyük ekonomik fırsatı!

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, düşük karbon ekonomisine küresel geçişin 2050 yılına kadar her yıl 3 trilyon dolar yeni sermaye gerektirdiğini, bunun mevcut yıllık finansmanın çok üzerinde olduğunu, ancak bu boşluğu doldurmanın 21. yüzyılın en büyük ekonomik fırsatı olduğunu söyledi.

Yellen Brezilya’nın Belem şehrinde yaptığı açıklamada net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmanın Biden-Harris yönetimi için en önemli öncelik olmaya devam ettiğini ve bunun ABD sınırlarının çok ötesinde bir liderlik gerektirdiğini söyledi. Yellen’in yorumları önemli: “İklim değişikliği ile doğa ve biyolojik çeşitlilik kaybını ele almayı ihmal etmek sadece kötü bir çevre politikası değil. Bu kötü bir ekonomi politikasıdır. Zengin ekonomiler, 2022 yılında gelişmekte olan ülkelere yönelik iklim finansmanı için 116 milyar dolarlık rekor bir kaynak sağladı ve harekete geçirdi; bu kaynağın yüzde 40’ı çok taraflı kalkınma bankalarından geldi.”

Sadece kalkınma bankaları yetmez

Yellen, yeşil finansman ihtiyacının “21. yüzyılın en büyük ekonomik fırsatı” olduğunu ve yatırım açlığı çeken ülkeler de dahil olmak üzere bu finansmanın sürdürülebilir ve daha kapsayıcı büyümeyi desteklemek için kaldıraç olarak kullanılabileceğini söyledi. Yellen yaklaşık iki yıl önce kalkınma bankalarına misyonlarını ve kredi verme kapasitelerini iklim değişikliğiyle mücadeleyi de kapsayacak şekilde genişletmeleri çağrısında bulunmuştu. Yellen, Brezilya’daki konuşmasında bunun kalkınma bankalarının “DNA’larında” olduğunu, ancak büyük miktarda özel yatırıma ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

“Yeşile yatırım yapmamak kötü bir ekonomi politikası”

Yellen’in Brezilya'da yaptığı konuşmada öne çıkan yorumlar şöyle:

“İklim değişikliği bireyler, toplumlar ve ülkeler için günlük ve varoluşsal bir tehdit oluşturmakta. İnsan sağlığına zarar veriyor, evlere ve işyerlerine zarar veriyor ve hükümet bütçelerini zorluyor. Tarımdan altyapıya kadar ekonomilerimizin tüm sektörlerinde risk oluşturuyor. Ve acı gerçek şu ki, hazırlanmak ve müdahale etmek için daha az kaynağa sahip olan insanlar ve ülkeler genellikle daha büyük maliyetlere katlanmak zorunda kalıyor. Amazon’da ve başka yerlerde, endişe verici bir başka eğilim daha görüyoruz: doğanın ve biyolojik çeşitliliğin eşi benzeri görülmemiş ve hızlanan kaybı. İklim değişikliği gibi bu kaybın da göçü ve kırılganlığı tetiklemekten gıda ve su güvensizliğini arttırmaya kadar geniş kapsamlı etkileri var.

Ve biz bir kısır döngü içindeyiz: İklim değişikliği doğa ve biyoçeşitlilik kaybını hızlandırırken, bu kayıp karbon yutaklarını karbon kaynaklarına dönüştürüyor ve iklim değişikliğine karşı dayanıklılığı destekleyen doğal altyapıyı ortadan kaldırıyor. Basitçe söylemek gerekirse, iklim değişikliği ile doğa ve biyoçeşitlilik kaybını ele almayı ihmal etmek sadece kötü bir çevre politikası değildir. Kötü bir ekonomi politikasıdır. Amazon’a bu kadar yakın olmak, daha düşük karbonlu bir küresel ekonomiye geçişin aynı zamanda yirmi birinci yüzyılın en büyük ekonomik fırsatı olduğunu da hatırlatıyor.

Geçiş süreci, bugünden 2050 yılına kadar her yıl birçok kaynaktan en az 3 trilyon dolar yeni sermaye gerektirecek. Bu sermaye, tarihsel olarak daha az yatırım almış ülkeler de dahil olmak üzere, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme yollarını desteklemek için kullanılabilir. Bu nedenle Biden-Harris Yönetimi net sıfıra geçişi desteklemeyi en önemli öncelik haline getirdi ve Hazine Bakanlığı kilit bir rol oynuyor. Ülke olarak, ülke tarihimizdeki en önemli iklim mevzuatı olan Enflasyon Azaltma Yasasını uyguluyoruz. Bu yasa, bizi iklim hedeflerimize ulaştıracak ve ekonomik büyümemizi destekleyecek temiz enerji teknolojilerine ve sektörlerine yüz milyarlarca dolarlık yatırım yapılmasını sağlıyor.

Net sıfır taahhütleri peşinde koşan ABD finans kuruluşlarına rehberlik etmek üzere Finansman ve Yatırım için Net Sıfır İlkeleri’ni başlattık. Ve biz ve diğer federal kurumlar birlikte Gönüllü Karbon Piyasalarına Sorumlu Katılım İlkelerini ortaya koyduk. Yurtiçindeki hedeflerimiz yurtdışındaki hedeflerimizle eşleşiyor. Küresel emisyonları azaltmaktan uyum sağlamaya ve dayanıklılık oluşturmaya, piyasaları güçlendirmekten tedarik zincirlerini güçlendirmeye kadar iklim ve ekonomi hedeflerimize ancak sınırlarımızın çok ötesindeki çabalara da öncülük edersek ulaşabileceğimizi biliyoruz.”

Tüm yazılarını göster