Sürdürülebilir sağlıklı bir yaşam için bu köşede devamlı olarak bireysel sorumluluklarımızdan bahsediyoruz. Çevresel ve sosyal konularla ilgili her birimize düşen önemli ödevler var. Ancak bu, ihtiyaç duyulan gerçek bir dönüşüm için maalesef tek başına yeterli değil. Devletlerin ve kurumsal dünyanın da bu konuda net bir tavır göstermesi ve ölçeklendirilmiş etki yaratacak uygulamaları hayata geçirmesi gerekiyor.
Bunun örneğini plastik poşet uygulamasında gördük. 2019'da başlayan ücretli poşet uygulaması, plastik poşet kullanımını daha ilk yılında yüzde 80 oranında azalttı. Çevre Bakanlığı verilerine göre, yıllık 35 milyar olan plastik poşet tüketimi, ücretlendirme sonrası 7 milyar seviyesine indi. Her ne kadar yüksek enflasyon nedeniyle artan fiyatlar poşete ödenen 25 kuruşun caydırıcılığını bugünlerde zayıflatsa da, sağlanan etki, devlet düzenlemelerinin bireysel eylemle birleştiğinde nasıl güçlü olabileceğinin kanıtı durumunda. Türkiye, şimdi çok daha kapsamlı bir çevre hamlesine hazırlanıyor. Bir süredir pilot olarak uygulanan Depozito İade Sistemi (DİS), tüm ülkede 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren yürürlüğe giriyor.
Her şişe ‘geri dönecek’
Türkiye'de yıllık 20 milyar adet içecek ambalajı tüketime sunuluyor ve bunların sadece yüzde 13'ü geri dönüştürülebiliyor. Geri kalanı ya düzenli depolama sahalarına gidiyor ya da maalesef atık olarak çevreye karışıyor. Bu durum büyük bir ekonomik kayıp yaratırken, önemli çevre sorunlarına da neden oluyor.
Buna yönelik olarak; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın üzerinde çalıştığı depozito iade sistemi, yılbaşından itibaren tüm ülkede kademeli olarak uygulamaya girecek. İlk aşamada plastik şişeler, cam şişeler ve metal içecek kutuları bu sisteme dahil olacak.
Sistem oldukça basit işleyecek. Tüketiciler ürünü satın alırken depozito bedeli ödeyecek. Depozito bedelleri, ambalaj hacmine göre 0.50 TL ile 2 TL arasında değişecek. Şişeyi toplama noktasına iade ettiğinde de depozito bedelini geri alacak. Depozito bedelleri, açılacak e-cüzdan hesaplarında toplanacak ve burada biriken para alışverişlerde kullanılabilecek.
Döngüsel ekonominin parlak bir örneği olan bu sistem, perakendecilere önemli sorumluluklar getiriyor. 200 metrekare üzerindeki tüm marketlerin ‘iade makinesi’ bulundurması zorunlu olacak. Bu makineler, ambalajları otomatik olarak tanıyacak, sıkıştıracak ve depozito bedelini anında e-cüzdana gönderecek. Perakendeciler ayrıca depozito bedelini ürün fiyatından ayrı göstermek ve toplanan ambalajları sisteme teslim etmekle yükümlü olacak.
Avrupa Birliği sınırları içinde uzun bir zamandır uygulanan bu sistem, üreticiler için de önemli değişiklikler getiriyor. Tüm içecek ambalajlarına depozito işareti ve özel barkod eklenmesi zorunlu hale gelecek. Üreticiler ayrıca sistem altyapısına katılım payı ödeyecek ve toplanan malzemelerin geri dönüşüme kazandırılmasından sorumlu olacak. Depozito bedellerini sisteme yatırma yükümlülüğü de üreticilere adreslenmiş durumda.
Yüksek çevresel ve ekonomik etki
Sistemin çevresel hedefleri umut verici. Bakanlık, ilk yıl yüzde 60, ikinci yıl yüzde 75, üçüncü yıl ise yüzde 90 atık toplama oranına ulaşmayı hedefliyor. Bu hedeflere ulaşılması durumunda, ambalaj kaynaklı çevre kirliliğinde yüzde 60'a varan iyileşme ve karbon emisyonlarında yüzde 30'luk düşüş bekleniyor.
Ekonomik açıdan da sistem önemli fırsatlar sunuyor. Yıllık 20 milyar ambalajın geri dönüşümü ile birlikte, 3,5 milyar TL değerinde tasarruf öngörülüyor.
Ancak, sistemin başarısı için bu yasal düzenleme tek başına yeterli değil. Plastik poşet uygulamasında olduğu gibi, bireysel farkındalık ve toplumsal katılım da kritik önemde. Tüketicilerin sistemi benimsemesi ve günlük yaşam pratiklerine entegre etmesi, hedeflenen dönüşümün anahtarı olacak.
Dönüşümle gelecek fayda
Poşet uygulamasında olduğu gibi, başlangıçta zorlayıcı görünen bu değişim, zamanla yeni bir toplumsal norm haline gelecek. Tüketiciler, depozito bedelini geri alma motivasyonuyla hareket edecek ve bu davranış çevresel farkındalığı da tetikleyecek.
Devlet düzenlemeleri ile bireysel farkındalık ve eylemin birleşimi, çevresel dönüşümün temelini atacak. Türkiye'nin devreye alacağı bu yeni sistem, AB'nin 2030 hedefleriyle de uyumlu bir geri dönüşüm altyapısı oluşturacak.
Sürdürülebilir bir gelecek için, hem devletin böyle kararlı adımları atması hem de bireysel eylemin desteklenmesi kritik önemde. Dolayısıyla, yürürlüğe girecek bu sistem, yüksek çevresel etkisi açısından toplumsal bir dönüşüm projesi olarak görülmeli ve desteklenmeli.