Güneş sıcak, sıcak güneşte toprağa basanların tabanları yarık... Büyük çardaklar yapmışlar, ama altında yalnızca güneşten gizlenebiliyorlar... Oysa sıcak... Şıpır şıpır terleri damlıyor bazaltların üzerine... Düşer düşmez de buharlaşıyor... Kuru otların çıtırtıları, yılanların hışırtılarına eşlik ediyor duyulur duyulmaz bir cızz!.. Bir de biteviye çekiç ve balyoz sesleri... Tak, tak, tak!..
Yıllardan M. Ö. 1375... Menekşemsi gri renkte, dolarit diye de tanımlanan gayet sert ve çok ince gözenekli, son derece kaliteli bazalt kayalardan oluşan dağın tepesinde, tonlarca ağırlıktaki taş bloklar üzerinde çalışıyorlar... Onları çıkarmadan önce bazalt sivrilerinin yüzeylerini balyoz, çekiç ve taşçı kalemi ile düzeltiliyor, sonra kenarlara, daha sonra da orta kısımlarına uyguluyorlar bu işlemi... Kesilmek istenen blok kenarına oyuklar açılıyor ve bu oyuklara kuru ağaçlar sıkıştırılıyor. Onlar ıslatılınca genişliyor ve oluşan basınçla çatlaklar oluşuyor. Bu çatlaklar, balyoz ve kamalarla genişletilip kaya ana kütleden ayrılıyor.
Taş ocağında hazırlanmış bu bloklar, ağaç kızaklarla dağın yamacına taşınıyor ve burada şekiller, şablonlar ile bloklar üzerine çiziliyor. Taslaklar kabaca biçimlendirildikten sonra, ikinci evrede yer yer perdahlamaya geçilerek bazı ayrıntılar işleniyor. Üçüncü evrede ise, heykel taslağındaki detaylar biraz daha artırılarak son perdahlaması yapılıyor. Heykel taslaklarının son şeklini almaları, gönderildikleri yerde ve normal konumlarına yerleştirildikten sonra gerçekleştiriliyor.
İşte kapı aslanları, sfenks taslakları, yuvarlak heykel taslakları, kabartma taslakları, mimarlık parçaları hepsi, hepsi 100 bin metrekarelik bir alanda yer alan Yesemek heykel atölyesinde hazırlanıyor ve Hitit ülkesinin dört bir yanına gönderiliyor...
Ve onlar, 3 bin 395 yıldır terk edilmiş, ancak mağrurluklarından hiçbir şey yitirmeden öylece, dimdik bekliyorlar bulundukları yerlerde… Tarihin karanlıklarındaki yalnız gecelerinde, kendilerini yaratan Hititli taş ustalarını anımsayıp iç çekiyorlar. Belki de, geri dönüp kendilerini tamamlamalarını bekliyorlar…
Yıllardan 2006…
Mekân yine Yesemek… Gaziantep'teki Açık Hava Heykel Atölyesi’ni çağdaş bir görünüme kavuşturacak bir proje hayata geçirilmiş, Yesemek’teki heykeller ayağa kaldırılmış, alan çitlerle çevrilmiş, ziyaretçilerin gezmesi için patikalar yapılmış, modern tuvaletler konulmuş...
Ve, çekiç, balyoz seslerine elektrikli testerelerin dayanılmaz uğultusu karışıyor...
Yine heykeller yapılıyor Yesemek’te... Yesemek yeniden hayat buluyor! “Yesemek Tarihi Açıkhava Heykel Atölyesi’nin Tanıtımı” projesi Gap Bölgesi Kültürel Mirası Geliştirme Programı kapsamında, AB Komisyonu’nun finanse ettiği ve Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti liderliğinde, Islahiye Kültürel ve Sosyal Dayanışma Derneği ve Gaziantep Kültür ve Eğitim Derneği (GAKED) ortaklığı ile yürütülen bir tanıtım projesi... Bu projeyi yerinde görmek için Yesemek’teyim…
Projenin temel amaçları, bölge kültürel mirasının önemli bir parçası olan Yesemek Tarihi Açıkhava Heykel Atölyesi’nin ve bölgenin dünyaca öneme sahip kültürel mirasının ayrıntılı biçimde hem Türkiye’de hem de uluslararası sanat platformlarında gündeme gelmesinin sağlanması, bu mirasın ulusal ve uluslararası platformda tanıtılması, bölgedeki sanatsal üretimin teşvik edilmesi, yerel halkın bu doğrultuda bilincinin geliştirilmesi ve uluslararası sanat çevreleri ile Türkiye ve bölge sanatçılarının bir araya gelip birlikte yeni üretim alanları ve ileriye yönelik projeler kurgulamasına katkı sunulması olarak belirlenmiş...
15 yıl kadar önceydi. Bu cümlelerle çok heyecanlanarak yazmıştım Yesemek’e yolculuğumu… Dünyanın en önemli 5 açık hava merkezinden biri ve Mısır’daki Assuan, Anadolu’daki Domuztepe, Mezopotamya’daki Gomme Boğazı bölgesi, Suriye’deki Ras Shamra ve Tabbat al Hammam’ın bir benzeri olan Yesemek’te toprak üstünde 250 heykel vardı; altındakilerin bin 500 civarında olduğu tahmin ediliyordu...
Zaman içinde UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde alındı Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi…
Yıllardan 2020…
Geçtiğimiz haftalarda bir haber geldi Yesemek, inşa edilen sulama göleti yüzünden tehlike altındaydı… Gaziantep Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Atilla Engin, “Dünya Mirası Geçici listesine alınan böyle bir arkeolojik alanda gölet inşaatı yapılması, kalıcı liste için büyük bir engel teşkil edecektir. Bu proje UNESCO sürecini baltalar” diyordu. Gaziantep Kent Konseyi tarafından yapılan açıklamada ise “sulama barajı çalışmalarının, oradaki tarihi eserlere zarar vereceği; daha yapılmadan da inşai faaliyetlerle zarar verildiği” belirtiliyordu.
Yesemek’in kaderinden endişe duyuyor, güzel bir haber geleceğinden umudumu kesmiyorum…