Ülke savunmasını elin silahına, milletin karnını elin gıdasına, halkın sağlığını elin ilacına, ulusun yönetimini elin bilgisine emanet edemeyiz.
Gıda, silah, ilâç, bilgi… Son derece kritik stratejik alanlar… Dünyada gerginlik tırmanırken Türkiye, bu alanları; dışa bağımlılık, yaptırım, ambargo riskiyle yönetemezdi.
Bu yüzden gıdada, silahta, ilâçta ve bilgide; olabildiğince yerli ama mutlaka milli üretim gayretimiz olmak zorunda…
İletişim alanında dünyada 5G baz istasyonu üreten 4 ülkeden biriyiz. Gel gör ki kendi kurumlarımız dahi bunları kullanmakta nazlanıyor.
Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir; “milli ürünlerimize sahip olduğumuza dair inanç eksik. Çok kapı çaldık, ikna edilmesi gereken bürokratlarımızın direnci sürüyor.”
Sahi; neden bu direnç? Dünyada korumacılık rüzgârlarının fırtınaya dönüştüğü günümüzde "yerlisi varken" başkasını zengin etmek niye?
Gidip illa ki yerli alın demiyoruz, ama "yabancı marka hayranlığı" üzerinden toplumsal aşağılık kompleksiyle davranıp cari açık yapmanın gereği yok.
Her şeyi illa ki “biz yapalım” demiyoruz; yapabildiklerimize öncelik verelim diyoruz.
Yerli fetişizmi ile yabancı hayranlığı arasında sıkışmışlara soru; Yerlisi varken yabancı neden?
ELDEN GELEN ÖĞÜN OLMAZ
O DA VAKTİNDE BULUNMAZ
Elin silahıyla ülkeni savunamaz, elin gıdasıyla karnını doyuramaz, elin ilacıyla tedavi olamaz, elin bilgisiyle yönetemezsin.
Şükür ki yerlisini yapabiliyor ama ne yazık ki yabancıyı tercih ediyoruz.