Yerelde kültür adına neler olup bitiyor?

Gila BENMAYOR Nasıl Bir Sanat?

Belediyelerin kültür-sanat STK’larıyla iş birlikleri yeterli mi? Halk yerel yönetimlerin etkinliklerinden haberdar mı? Ne sıklıkla katılıyor? Nüfusun yüzde kaçı canlı performans izlemiş? İKSV’nin 11. Kültür Politikaları Raporu bu kez projektörü yerel kültür oyuncularına çeviriyor…

İKSV’nin ‘’Türkiye’de Yerel Kültür Ekosistemi’’ başlıklı 11. Kültür Politikaları Raporu yayınlandı.

Raporu aşağıda değineceğim nedenden ötürü merakla bekliyordum.

İKSV’nin, AB’nin desteğiyle diyalogu ve ortak çalışmayı teşvik eden “Ortaklaşa Projesi” kapsamında, 1 yıllık saha çalışması sonucu ortaya çıkan rapor Doç. Dr. Ulaş Bayraktar tarafından kaleme alındı.

İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece’nin sözleriyle rapor, belediyeler, kültür-sanat alanında faaliyet gösteren STK’lar, kent sakinlerinin beklenti, ihtiyaç ve iş birliklerine odaklanıyor.

Ayrıca Türkiye’nin kentlerin kültürel yaşamlarını farklı boyutlarda mercek altına alıyor.

Bu tür çalışmaların odağındaki İstanbul’un dışında yapılan önemli ve kapsamlı bir araştırma.

Peki İKSV’nin 11. Kültür Politikaları projektörü neden yerel yönetimlere çevirdi?

Çünkü bugün kültür politikaları önemli bir oranda merkezden yönetilmeye devam ediliyor ve her alanda olduğu gibi sanat-kültürde de sivil-kamu diyalogunda taşlar yerine oturmadı.

Raporun ana bulgularından biri zaten sivil toplum temsilcilerinin yerel kültür politikalarında söz sahibi olma talebiyle ilgili. Proje kapsamında çevrimiçi ankete katılan STK temsilcilerinin söz hakkı talebi yüzde 40 oranında. Belediyelerden finansman talebi bile yüzde 20 ile bunun gerisinde.

Dolayısıyla raporda şu vurgu var: Belediyelerin kentlerin kültür hayatındaki rolünün düzenleyici ve altyapı hazırlayıcı olma nitelikleriyle tanımlanması, kentteki tüm kültürel aktörlerin sürece katılımını teşvik eden bir yaklaşım benimsenmesi gerekiyor.

Raporun saha çalışmalarının Mersin, Tunceli, İzmir, Diyarbakır, Konya, Bursa ve Ordu’da yapılması planlanmıştı.

Ancak depremden etkilenen Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay da eklendi.

ORDU’DA İLHAM VERİCİ BİR İŞ BİRLİĞİ

Raporu neden merak ettiğim meselesine gelirsem şöyle:

Geçtiğimiz aylarda çeşitli etkinlikler nedeniyle ziyaret ettiğim ve raporda yer alan Bursa, Gaziantep, Ordu, Diyarbakır’ın kültür-sanat yaşamıyla ilgili gözlemlerim raporun tespitleriyle ne kadar örtüşüyor?

Sanatçı Alper Aydın’ın çok beğendiğim, büyük bölümü doğanın kucağında hayata geçen Fata Morgana Sergisi’ne ev sahipliği yapan Ordu örneğin… Bu şehirde gözlemlediğim kamu-STK iş birliği raporun tespitleriyle birebir uyuşuyor. Enerji Bakanlığı döneminden tanıdığım Ordu Belediye Başkanı Hilmi Güler, Türkiye’de kişisel olarak düzenlenen en büyük kamusal alan serginin ev sahipliğini yaptı.

Belediye binasında bizleri ağırladı. Sergi, Güler’in iyi bir uyumla çalıştığı Ordu Fikir Bandosu adlı STK, Saha Derneği ve CultureCivic’ın iş birliği sayesinde hayata geçti.

Nitekim raporda tam da buna dikkat çekilerek “sivil, uluslararası ve kamusal kurumların Fata Morgana’daki birliktelikleri, gerekliliğine işaret ettiğimiz iş birliğinin ilham verici bir örneği sayılabilir” sözlerine yer veriliyor.

Güler örneğinden hemen rapordaki başka önemli bir tespite değineyim.

Yerel yönetimlerde kültürel etkinliklerin planlanmasında en etkili aktör belediye başkanları.

Çevrimiçi ankete katılan belediye temsilcileri, kültürel etkinliklerin programlanmasında yüzde 89 oranla ve kültür politikalarının belirlenmesinde yüzde 91 oranla en etkili aktörün belediye başkanları olduğuna işaret ediyor.

GAZİANTEP, DİYARBAKIR, BURSA ÖRNEKLERİ

Raporda gözüme çarpmadı ama gözümden kaçmış da olabilir Gaziantep’te, Belediyenin desteğiyle hayata geçen Gaziantep Genç İş İnsanları Derneği GAGİAD tarafından düzenlenen Kültür Sanat Festivali belediye-STK iş birliğine başka iyi bir örnek.

Yine geçtiğimiz aylarda “Mezopotamya Gastronomi Zirvesi” nedeniyle ziyaret ettiğim Diyarbakır’da kayyum olduğu için kültür etkinliklerini çoğunlukla köklü bir STK, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası üstleniyor. Ayrıca bazı sanat-kültür STK’ları da belediyenin bazı işlevlerini üstlenmiş görünüyor.

Diyarbakır’da yazar Şeyhmus Diken ile sohbetimizde gündeme gelen Mordem Sanat, İKSV’nin raporunda depremde oynadığı rol ile karşıma çıktığı örneğin.

Mordem Sanat, depremde çocuk alanında faaliyet gösteren tüm 43 farklı oluşumu bir araya getirerek bir platform kurmuş. Platform sanatsal atölyeler, sanat terapileri, film gösterimleri gibi etkinlikleri günümüze kadar sürdürüyor.

Mordem ile birlikte MaMusic, RoMekan hem sanat kültür hem sosyal dayanışma olarak Diyarbakır’da belediyenin boşluklarını dolduran STK’lar.

Fotograf sanatçısı Ani Çelik Arevyan’ın “Nefes Al Nefes Ver” Sergisi nedeniyle ziyaret ettiğim, Nilüfer Belediyesine bağlı Bursa’nın sanat köyü Nisi, raporda karşıma çıkan başka bir isim.

Nilüfer Belediyesi, sanatsal üretime destek veren yerel yönetim olarak kayda geçmiş.

Sloganı “Yaşamın Ritmine Sanat Katıyoruz” olan Nilüfer Belediyesi, hem Misi hem Göl’de “yazar, çevirmen, şair, akademisyen, editör ve araştırmacıları bir ev ortamında ağırlamak, dingin bir ortamda çalışmalarını sürdürmeleri için Nilüfer Yazı Evlerini hayata geçirmiş.

KÜLTÜRE ERİŞİMDE EŞİTSİZİK VAR

Şimdi gelelim raporun önemli kısımlarından birine.

Halkın kültüre erişimi ne durumda?

Avrupa Komisyonu’nun 2023 tarihli raporu Avrupa’da kültüre katılımda eşitsizliklerin sürdüğünü ortaya koymuş.

Hatta kültürün potansiyel faydalarının eşitsiz bölüşümünün Avrupa için ciddi sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekmiş.

Avrupa’da durum böyle ise bizde nasıl?

Rapora göre, Türkiye’deki genel manzara hiç iç açıcı değil ve kültüre erişimdi ciddi bir uçurum var.

TÜİK 2022 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına göre son 1 yıl içinde nüfusun yüzde 85’ü hiç sinemaya gitmemiş.

Yüzde 93.7’si canlı performans izlememiş.

Yüzde 92’si kültürel alanları ziyaret etmemiş.

Bu oranlar yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altındaki kesimler için daha vahim.

Raporun dayandığı araştırma kapsamında ülke genelinde yürütülen genel kamuoyu anketinin bulguları da kültürel etkinliklere katılımın düşüklüğüne dair manzarayı onaylıyor.

Bu bulgulara göre ankete katılanların yüzde 56’sı geçen yıl en az bir kez tarihi mekânları ziyaret etmiş.

Yüzde 53’ü sinemaya gitmiş.

Bu iki örneğin dışında ankete katılanların yarısından fazlasının katıldığı başka kültürel etkinlik yok.

Opera baleye ise katılanların sadece yüzde 5’i gitmiş.

Dikkatinizi çekerim bu oranlar Türkiye geneli değil sadece raporun mercek altına aldığı şehirler.

Sanırım Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Tan Sağtürk’e bayağı iş düşüyor.

Peki son dönemlerde ücretsiz kültürel faaliyetlerini giderek arttıran belediyelerin  etkinliklerine katılma oranları nasıl?

Cevaplar şöyle : Yüzde 40 kısmen katılabiliyorum, yüzde 9 yeterince katılabiliyorum.

Hiç katılmayanların oranı yüzde 51.

Neden katılmıyorlar diye merak edebilirsiniz?

Yüzde 53 zamansızlık derken, yüzde 27 haberdar olmadığını belirtmiş.

Demek ki belediyelere de hedef kitleye ulaşmak için çabalarını arttırmak zorundalar.

Zamansızlık meselesi de raporun işaret ettiği gibi ilgi ve bilgi eksikliği olabilir.

İstanbul’da kök salma zamanı

İstanbul’un kültür sanat yaşamıyla ilgili güzel bir haber: İKSV tarafından Borusan Holding sponsorluğunda düzenlenen 52. İstanbul Festivali’nin programı açıklandı

İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’nın ve Borusan Kocabıyık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Hamedi’nin katıldığı gecede 21 Mayıs-2 Haziran tarihleri arasında düzenlenecek festivale kimlerin katılacağını öğrendik.

Budapeşte Festival Orkestrası, Festival Strings Lucerne, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Tekfen Filarmoni Orkestrası, Mantova Oda Orkestrası, Franz Liszt Oda Orkestrası, Macar Ulusal Korosu, Borusan Quartet gibi önemli toplulukların yanı sıra Maria João Pires, Khatia Buniatishvili, Francesco Piemontesi, Jean-Guihen Queyras, István Várdai, Gülsin Onay, Edgar Moreau, Kristóf Baráti, Roby Lakatos gibi solistlerin aralarında olduğu 60’ın üzerinde sanatçı izleyicilerle buluşacak.

Program kapsamında, İstanbul Müzik Festivali’nin siparişi olan üç eser de dahil olmak üzere dört eserin dünya prömiyeri, iki eserin de Türkiye prömiyeri gerçekleştirilecek.

Kökler teması neden seçildi?

Zira bu yıl Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesinin 100. Yılı ve festival müzik aracılığıyla bu coğrafyanın kültürel ve tarihi öykülerini aktarmayı hedefliyor.

52. İstanbul Müzik Festivali’nin Onur Ödülü, ülkemizin yanı sıra Avrupa ve İngiltere’de sürdürdüğü yoğun kariyeri, kurduğu orkestralar ve gençlere yarattığı imkânlarla 40 yıldır klasik müzik dünyasında önemli bir rol oynayan şef Cem Mansur’a sunulacak. 

Yaşam Boyu Başarı Ödülü ise Amerika’nın yaşayan en büyük bestecileri arasında gösterilen Steve Reich’a verilecek.

TSKB’nin desteğiyle sürdürülen Yarının Kadın Yıldızları serisi, bu yıl da genç kadın müzisyenlere eğitim ve performans fırsatları sunarak, onları başarılı kadın sanatçılarla bir araya getirerek festivalde gençlere özel bir platform sağlamaya devam edecek. Gençler tarafından gençler için başlatılan Disko Klasik de bu yıl festival programında yer alacak.

Festival konserleri 17 farklı mekânda düzenlenecek: Atatürk Kültür Merkezi, Avusturya Kültür Ofisi, Babylon, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Deniz Müzesi, Fenerbahçe Parkı, Four Seasons Bosphorus Atik Paşa Terası, Fransız Sarayı, İstanbul Modern Sanat Müzesi, İş Kuleleri Salonu, Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası, Kapalıçarşı, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, Sent Antuan Kilisesi, Yeniköy Aya Yorgi Rum Ortodoks Kilisesi, Yeniköy Panayia Rum Ortodoks Kilisesi ve Yıldız Parkı.

Anadolu medeniyetlerinin saklı tanıkları

Ekonomi yazdığım günlerde pek aşina olduğum doğal gaz boru hatları bu kez karşıma arkeolojiyle çıktı. Ne ilgi diye merak edebilirsiniz?

Şöyle; Azerbaycan doğalgazını Türkiye ve Avrupa taşıyan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, kısa adıyla TANAP, 10 yıldan beri boru döşediği topraklarımızda arkeolojik kazılar yapmış.

Bu hafta içinde birkaç saat için ziyaret ettiğimiz Bandırma Arkeoloji Müzesi’nde hem kazıların Bandırma ve çevresinden çıkan buluntular gördük, hem bu süreci ve çıkartılan eserleri ele alan ‘Anadolu Medeniyetlerinin Saklı Tanıkları’ kitabının lansmanına katıldık.

Kitabı hazırlayan Nezih Başgelen arkeolojik yayınların önde gelen ismi, arkeolog Engin Çoşan ise 60 kişilik bir arkeolog ekibiyle kazıları sürdüren isim.

Kitabın bilimsel danışma kurulu ise alanlarının en yetkin isimleri:

Prof. Dr. Mehmet Işıklı, Emeritus Prof. Mehmet Özdoğan, Prof. Dr. Mustafa Hamdi Sayar ve Koç Üniversitesi Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Oğuz Tekin.

Kültür ve Turizm Bakanlığı iş birliğiyle sürdürülen 1811 kilometre uzunluğundaki hat üzerindeki TANAP kazılarında 106 yeni arkeolojik alan keşfedildi.

Kimi zaman boru hattının güzergâah değiştirmesine neden olan arkeolojik kazılar Anadolu’nun kültürel mirasına büyük bir katkı.

Boru hattı güzergahının geçtiği Erzurum, Ankara, Eskişehir, Kütahya, Bursa, Balıkesir ve Çanakkale illerinde toplam 25 arkeolojik sahada ise kapsamlı ve bilimsel kazılar gerçekleştirildi.

Helenistik ve Roma ağırlıklı nadide buluntular arasında Bandırma Müzesi’nde gördüğümüz mezar taşları, cam kaplar, hele mücevher kutusu şeklindeki deniz kabuğu benzersiz.

Kazılarda ortaya çıkartılan binin üzerine eser Bandırma Müzesi’nin yanı sıra yukarıda saydığım şehirlerin müzelerinde.

Tüm yazılarını göster