Yaz mevsimi ile birlikte gümrükte gündem de ısınıyor. Küresel ticarette yaşanan tedarik krizi, emtia fiyatlarında artış, konteyner bulma sorunu artık yapısal bir küresel kriz olarak karşımıza çıkıyor ve uzun süre bu konu gündemimizden eksik olmayacak gibi görünüyor. Şirketler yapısal çözümler için bu alanda ciddi mesai harcıyor. Çünkü girdi tedariki yoksa üretim ve ihracat da yapılamıyor. Çip krizi bunun en canlı örneği.
Buna ilave olarak, ülkemize özel gündem konuları da yok değil. Malezya Serbest Ticaret (STA) Anlaşması ile ilgili gelişmeler bunun en son örneği. Burada odaklanılan, “doğrudan nakliyat kuralının” ihlal edilip edilmediği. Kısaca eşya doğrudan Malezya’dan gelmemişse, eşyanın uğradığı üçüncü ülkede herhangi bir menşe işlemine tabi olmadığının ispat edilmesi gerekiyor. Malezya’dan ithalat yapan şirketler için bu konu gündem olmaya devam edecek gibi duruyor.
Bugün aslında bu gündem konularından farklı bir konuyu tartışmak istiyoruz. Küresel ticaret; iklim, çevre ve sürdürülebilirlik konularına odaklanmış durumda. Buna paralel olarak, birçok sektörde üretim modelleri de değişiyor. Çevreyi az kirleten ve geri dönüşümle daha az enerji harcama odaklı yeni üretim yaklaşımları öne çıkıyor. Bu durum ithal edilen ürünlere de yansıyor.
İthalatta izin gerekiyor
Dış ticaret ve gümrükle ilgilenen iş insanları meşhur ithalat rejim kararının yedinci maddesini anımsar. Bu düzenlemeye göre eski, kullanılmış, yenileştirilmiş, kusurlu (defolu) ve yatık (zamanla dayanıklılığını yitirmiş) eşyanın ithali izne bağlı. İthalat kavramı geniş olduğu için bunu serbest dolaşıma giriş rejimi olarak anlamak gerekiyor. Diğer bir ifadeyle, bu rejim dışında ithal edilen bu kapsamdaki ürünler için bir izin alınmasına gerek bulunmuyor.
Bu kapsama giren her ürün izne tabi tutuluyor. Ancak Bakanlık, kapsamdaki bazı ürünler için her yıl güncellenen bir alt düzenlemeyle (ithalat tebliği-2022/9) izin sürecini kolaylaştırıyor. Tebliğ ekinde bir eşya listesi yayınlanıyor ve bu tebliğde belirtilen şartları sağlayan ürünlerin ithalatına izin verilmiş sayılıyor. Bu ürünler çoğunlukla makine, fabrika veya tesis ekipmanı gibi yatırım ürünleri oluyor. Eskiden bu kriter sadece yaş sınırı (10 yıl) için vardı. Ama son düzenlemelere baktığımızda yaş sınırı olan eşya sayısının azaldığını ve bunun yerine kilogram başına gümrük kıymeti kriterinin getirildiğini görüyoruz. Kimi eşyalarda ise hem yaş hem de gümrük kıymeti şartı söz konusu olabiliyor. Örneğin, serbest dolaşıma giriş rejimine tabi olacak bir kullanılmış eşyanın kıymeti kg başına 30 Amerikan dolarının üzerindeyse bu eşyanın ithalatına izin verilmiş kabul ediliyor. Bunun için ilgili gümrük beyannamesine gerekli bilgilerin girilmesinin yeterli olduğu kabul ediliyor. Bu şartı sağlamayan eşyalar için ithalat izni verilmiyor.
Bu liste dışında kalan eşyanın serbest dolaşıma giriş rejimine tabi tutulması halinde, gümrük beyannamesinin tescilinde gümrük idarelerince daha önce de belirttiğimiz gibi kullanılmış eşya izin belgesi aranıyor. Ancak listede olmayan ürünler için bu izin süreci, listede yer alan ürünlere göre daha uzun sürüyor. Bazen de bu eşyaların ithalatına izin verilmiyor.
Sorun nereden kaynaklanıyor?
Kullanılmış eşya kavramı dış ticaret ve gümrük uygulamalarında nispeten daha çok bilinen bir uygulama. Ancak ithalat rejim kararının yedinci maddesi izin konusunda sadece kullanılmış eşyayı kapsamıyor. Eski, yenileştirilmiş, kusurlu (defolu) ve yatık (zamanla dayanıklılığını yitirmiş) eşya için kullanılmamış bile olsa bu iznin gerekli olduğuna işaret ediyor. Bu noktada eski, kusurlu, yatık ürünler için de tıpkı kullanılmış eşyada olduğu gibi, konu biraz daha açık olabiliyor. Nitekim bu konuda alt düzenlemeler ile açıklamalar getirilmiş durumda. Ancak “yenileştirilmiş eşya” tanımından ne anlaşılması gerektiği maalesef diğerleri kadar açık değil.
Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğüne göre yenileme “eski bir yapıda yıkılmış, bozulmuş olan bölümleri aslına uygun bir biçimde onarma, restorasyon” veya “yenilemek işi” olarak tanımlanıyor. Sözlüğe göre yenileme bir anlamda tamir faaliyetini de içeriyor. Bunun ticari anlamda yansıması ise yenileme tamir kavramının bir ileri düzeyi gibi algılanıyor. Örneğin, eski bir ürünün yeniden gözden geçirilmesi veya tamir edilmesi bu kapsama giriyor ve izne tabi oluyor.
Ancak burada işaret etmek istediğimiz konu geri dönüşüm sonucu elde edilen ürünlerin bu kapsamda olup olmadığı. Dünya ticaretinde sürdürülebilirlik ve yeniden dönüşüm projeleri önem kazanıyor. Birçok sektör bu gelişmelere paralel üretim yapısını yeniden organize ediyor. Eski ürünlerini yenileme ya da atık/hurda gibi ürünleri geri dönüştürme neredeyse ticari faaliyetin sürdürülebilmesi için ana şart. Ancak bu ürünler yenileştirilmiş eşya tanımına girdiğinde yukarıda bahsettiğimiz izin sürecine tabi oluyor. Şayet listede yer almıyorsa ithalatına izin almak da kolay olmuyor veya hiç izin verilmiyor.
Ne yapılmalı?
Eski ve kullanılmış eşyaların ithalinin kontrol altında tutulması hayati derece önemli. Bunun insan sağlığına, ekonomiye ve çevreye olumsuz yansımaları olabiliyor. Buna, önleme adına bir dış ticaret politikası geliştirmiş durumdayız. Çevre ile ilgili hassasiyetten hareketle atıktan/hurdadan elde edilen plastik ürünlerin ithalatına izin verilmemesi bunun bir örneği. Çok eski makine ve eski teknoloji ile üretim yapan bir ülke konumuna gelmemek adına yaş ya da gümrük kıymeti şartları getirilmesi de bir diğer örnek.
Ancak, Paris Anlaşması ve buna bağlı Avrupa Yeşil Mutabakatı ile üretim yapılarında ciddi değişiklikler ve değişimler oluyor. Eski ürünlerden yeni ürünler elde etmek ya da tamir edilen ürünlerin daha fazla kullanımı tüm dünyada teşvik ediliyor. Bu noktada da bu gelişmelere uygun olarak sektör bazında bir değerlendirme yapılması ve ilgili tebliğdeki listelerin buna göre güncellenmesi gerekiyor. Özellikle otomotiv ve beyaz eşya sektörlerinde buna yönelik talepler yaygın olarak dile getiriliyor. Tıpkı daha önce hazır giyim ve tekstil sektörünün bu konudaki haklı taleplerinin dikkate alınmış ve yerine getirilmiş olması gibi, bu sektörlerin taleplerinin de dikkate alınması isteniyor.