Yine sıcaklık rekorlarının kırıldığı bir yaz yaşıyoruz. BM Genel Sekreteri António Guterres’in New York’taki basın toplantısında küresel ısınma çağının sona erdiği ve yerine küresel kaynama çağının başladığı yönündeki açıklaması, sıcaklık artışını sınırlamak ve iklim değişikliğinin zararlı sonuçlarından kaçınmak için dünyaya yapmış olduğu acil önlem çağrısı olarak algılanmalı. İklim değişikliğinin korkutucu gerçekleriyle yüzleşirken, yaşanacakların daha başlangıcında olduğumuz gerçeğine dikkat çeken Guterres, gelişmiş ülkelerin ulusal emisyonlarını azaltmaları gerektiğini belirterek, OECD ülkelerinin elektrik üretiminde kömür kullanımını sonlandırması gerektiğini söyledi.
Tehlike büyüdükçe fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerji kullanımı gittikçe yaygınlaşıyor. AB Konseyi, üye ülkeler ile Avrupa Parlamentosu (AP) arasında müzakere edilen yenilenebilir enerji yönetmeliğine göre; 2030'a kadar AB'nin toplam enerji tüketiminde rüzgar ve güneş gibi çeşitli yenilenebilir kaynakların payı yüzde 42,5'e yükseltilecek. Bu hedefin yüzde 45'e çıkartılması da söz konusu. En son verilere göre, AB ülkelerinin toplam enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 22 seviyesinde bulunuyor.
Bu gelişmeler dış ticaretinin büyük bölümünü AB pazarı ile gerçekleştiren Türkiye açısından önemli fırsatlar doğuruyor. Ülkemiz bir yandan kendi enerji ihtiyacını yenilenebilir kaynaklardan sağlamaya yönelik yatırımlar yaparken, bir yandan da AB ülkelerinde gerçekleşecek yatırımlar için üretimini arttırabilecek.
Ortaya çıkan bu fırsatların değerlendirilmesine yönelik girişimler de başlamış durumda. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın son Körfez turu kapsamında ziyaret ettiği Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar’da yapılan anlaşmalarda Türkiye’nin enerjideki potansiyeli en çok öne çıkan konu oldu. Görüşmelerde büyük bölümü deniz üstü rüzgâr projeleri, rüzgar türbinleri, güneş panelleri olmak üzere yenilenebilir enerji ile petrol ve doğalgaz yatırımları olmak üzere yaklaşık 30 milyar dolarlık anlaşmalar imzalandığına ilişkin açıklamalar yapıldı.
Deniz üstü rüzgâr türbinleri
Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi (GWEC) raporuna göre, deniz üstü rüzgâr enerjisi kurulu gücü, 2022 sonu itibarıyla 63 bin 300 megavata ulaştı. Dünya genelinde kullanılan deniz üstü rüzgâr enerjisi türbin kapasitesi ortalama 8-10 megavat seviyesinde bulunurken, bu kapasitenin 15 megavata yükseltilmesi için testler yapılıyor. 2030’da toplam deniz üstü rüzgâr enerjisi yatırımlarının 316 gigavat olacağı hesaplanıyor. Dünya Bankası raporuna göre Türkiye’de ise belirlenen dört bölgede yüzer olarak 47 gigavat ve sabit temelli 7 gigavat olmak üzere toplamda 54 gigavatlık deniz üstü rüzgâr enerjisi kurulumu potansiyeli bulunuyor.
Büyük ekonomik değer yaratacak ve istihdam artışı sağlayacak bu sektörün sağlayacağı imkanlar çok büyük. İzmir ve bölgesini yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanında ekipman, teknoloji ve proje üreten uluslararası bir merkeze dönüştürmeyi gündemine alan Türkiye, deniz üstü rüzgar türbinleri (RES) konusunda da hedef büyütmüş durumda. Deniz üstü RES’lerde Karadeniz, Ege ve Akdeniz havzasının en şanslı ülkesi olan Türkiye’nin bu avantajı en iyi şekilde değerlendirmesine yönelik başlayan çalışmaların yabancı yatırımcıların ilgisini çekmiş olması sevindirici. Kümelenme merkezi olan İzmir ise, kara ve demir yolu bağlantıları, limanları, serbest bölge ve OSB’leri ile deniz üstü RES’lerde adeta küresel bir üretim merkezi olabilecek her türlü olanağa sahiptir. Sahip olduğu lojistik avantajlarla bu alanda önemli bir üs olması beklenen Anadolu Serbest Bölgesi hedef sektör olarak seçtiği yenilenebilir enerji yatırımcılarını markajına almış bulunuyor.
İzmir rüzgâr enerjisi sanayisinde şimdiden Türkiye’nin lokomotif şehri. Ege İhracatçı Birliklerinin verilerine göre sektördeki firmalar ihracat rekoru kırıyor. Bununla beraber; tüm Türkiye’ye kurulum, bakım, onarım, mühendislik ve danışmanlık hizmetlerini veren güçlü firmaları da içeren geniş bir rüzgâr enerjisi ekosisteminin varlığı İzmir’e deniz üstü RES’lerde de ekipman üretip, hizmet sunabilir konuma gelerek küresel gelişmeleri yakalama şansı sağlıyor.