Geçen Cuma günü, içinde önemli vergisel düzenlemelerin olduğu yeni bir Torba Kanun Teklifi Meclis’e sevk edildi. Kanun teklifinde hapis cezası gerektiren Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 359. maddesinde yer alan kaçakçılık suçlarına ve bazı vergisel istisnalara ilişkin önemli düzenlemeler yapılmakta. Kanun teklifinde önerilen düzenlemeleri aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
5651 sayılı (kısaca İnternet Kanunu olarak belirteceğim) Kanun’a 2020 yılında eklenen Ek 4. madde ile Türkiye’de günlük erişimi 1 milyondan fazla olan sosyal ağ sağlayıcılarına Türkiye’de temsilci bulundurma zorunluluğu getirilmiş ve bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere kademeli bir yaptırım mekanizması oluşturulmuştu. Bu yaptırımlardan bir tanesi de reklam verme yasağı idi. Teklif ile bu kapsamda reklam yasağı uygulanan sosyal ağlara verilen reklamlara ilişkin giderlerin ticari kazançtan ve kurum kazancından indirilememesi önerilmektedir.
Serbest meslek mükellefiyeti olan ama ayrı bir muayenehanesi/organizasyonu olmayıp özel sağlık kuruluşlarında veya vakıf üniversitelerine ait sağlık kuruluşlarında faaliyette bulunan doktor, diş hekimi ve tıp uzmanlarının gelirlerinin ücret mi yoksa serbest meslek geliri mi olduğu yönünde uzun zamandır tartışmalar ve yargıya taşınan çok sayıda ihtilaf bulunmaktadır. Kanun teklifi ile bu durumdaki kişilerin gelirlerinin serbest meslek kazancı olarak vergilendirilmesi önerilmektedir.
Önerilen diğer bir düzenleme, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na vergi dairesince yapılan işlemlerde elektronik imza, mühür veya onay kullandırmaya, vergi daireleri tarafından düzenlenen ve vergi dairesince imzalanması gereken belgelerin Gelir İdaresi Başkanlığınca elektronik ortamda imzalanmasına, mühürlenmesine veya onaylanmasına izin vermeye, elektronik imza, mühür veya onayın kullanım usul ve esaslarını düzenleme yetkisi verilmektedir.
Çalışma veya oturma izni alarak altı aydan daha fazla yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları, Türkiye'de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişiler ile kanuni ve iş merkezi Türkiye'de olmayan ve bir işyeri ya da daimi temsilci vasıtasıyla Türkiye'de kazanç elde etmeyen kurumlara yapılan konut veya iş yeri teslimleri KDV’den istisnadır. Ancak alınan taşınmaz 1 yıl içerisinde elden çıkarılırsa tahsil edilmeyen vergi tecil faiziyle elden çıkarandan alınmaktadır. Teklif ile bu sürenin 3 yıla çıkarılması önerilmektedir
İmalat sanayi ile turizme yönelik yatırım teşvik belgesi sahibi mükelleflere belge kapsamındaki inşaat işlerine ilişkin mal teslimleri ve hizmet ifalarının 31/12/2025 tarihine kadar KDV’den istisna olması önerilmektedir. Önerilen istisna tam istisna olup indirim yoluyla telafi edilemeyen yüklenilmiş KDV’ler iade edilecektir. Teşvik belgesine konu yatırımın tamamlanmaması halinde, zamanında alınmayan vergiler, vergi ziya cezası uygulanarak gecikme faizi ile birlikte yatırım teşvik belgesi sahibi alıcıdan tahsil edilecektir. Bu vergiler ve cezalarda zamanaşımı, verginin tarhını veya cezanın kesilmesini gerektiren durumun meydana geldiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlayacaktır. Cumhurbaşkanı istisna süresini 3 yıla kadar uzatabilecektir.
6745 sayılı Kanun uyarınca Cumhurbaşkanı’nca proje bazlı yatırım teşvikinden yararlanılmasına karar verilen ve bu kapsamda sera etkisi yaratan egzoz gazı salınımını tamamen ortadan kaldıracak teknolojilerin geliştirilmesi için münhasıran Türkiye'de gerçekleştirdikleri Ar-Ge faaliyetleri sonucunda geliştirdikleri elektrik motorlu taşıt araçlarını Türkiye’de imal eden mükelleflere bu araçların geliştirilmesine yönelik verilen ve yatırım teşvik belgesi kapsamında yer alan mühendislik hizmetleri 31/12/2023 tarihine kadar katma değer vergisinden istisna olacaktır. Bu istisna da tam istisna olarak öngörülmektedir.
Kurumların yatırım fonlarından (girişim sermayesi ve diğer yatırım fonları) elde ettikleri karpayları kurumlar vergisinden istisnadır. Teklif ile kar paylarına ilaveten katılma paylarının fona iadesinden doğan gelirler de istisna kapsamına alınmaktadır. Madde gerekçesinde istisnanın mevcut haliyle katılma paylarının fona iadesinden doğan gelirleri kapsamadığı belirtilmektedir.
Bu istisnanın bir karışıklığın önüne geçmek üzere getirilmek istendiğini düşünüyorum. Vergi idaresi, öteden beri yatırım fonu katılma belgelerinin fona iadesini katılma belgesinden elde edilen kar payı olduğu yönünde yorum yapıp uygulamayı yönlendirmiştir. Bu gelir İdare tarafından değer artış kazancı değil, menkul sermaye iradı olarak kabul edilmiştir. 6362 sayılı (yeni) Sermaye Piyasası Kanunu sonrasında çıkarılan tebliğler ile bazı yatırım fonlarına tıpkı şirketler gibi kar payı dağıtma imkanı getirilmiştir. Vergi mevzuatında öteden beri fona iade olarak yorumlanan “yatırım fonu kar payı” kavramının sermaye piyasası mevzuatındaki bu değişiklikten sonra nasıl yorumlanması gerektiği konusu havada kalmıştır. 7351 sayılı Kanun değişikliği sonrasında 1.1.2022 tarihi sonrasında diğer yatırım fonları kar paylarının kurumlar vergisinden istisna edilmesiyle birlikte, bu istisnanın fona iade nedeniyle oluşan geliri kapsayıp kapsamayacağı tartışması gündeme gelince herhangi bir ihtilafa yol açmadan istisnanın kapsamında bir düzenleme yapılmak istendiği anlaşılmaktadır. Oldukça isabetli bir öneri.
Teklif ile ayrıca söz konusu fonların katılma paylarından Vergi Usul Kanunu’nun 279’uncu maddesi kapsamında dönem sonu değerlemesine tabi olanlar açısından, bu değerlemeden doğan kazançlar da istisna kapsamına alınmaktadır.
Teklif ile önerilen diğer bir düzenleme, kurumların iştirak kazancı istisnasına kaynak oluşturan yatırım fonu katılma paylarının iki yıldan uzun süreyle elde tutulması halinde satışından doğan kazançların da %75 oranında istisnaya tabi olmasıdır.
Türkiye’de kurulmuş gayrimenkul yatırım fon ve ortaklıklarının kazançları kurumlar vergisinden istisnadır. Ancak Gelir İdaresi Başkanlığı, 2017 yılı sonunda çıkardığı 13 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tabliği ile altyapı gayrimenkul yatırım fon ve ortaklıklarının bu istisnadan yararlanamayacağını açıkladı. Bu Tebliğ düzenlemesinin hukuka aykırı olduğunu 25.06.2020 tarihli yazımda[1] dile getirmiştim. Söz konusu yazım sonrasında Danıştay Vergi Dava Daireleri söz konusu Tebliğ düzenlemesini hukuka aykırı bularak iptal edilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Ancak bu karar ilgili Danıştay dairesince karara bağlanıp Tebliğ iptal edilmeden Kanun Teklifi ile “esas faaliyet konusu itibarıyla gayrimenkul, gayrimenkul projeleri ve gayrimenkule dayalı haklardan oluşan portföyü işletmek amacıyla kurulanlar dışında kalanların kazançları” istisna kapsamı dışına çıkarılmaktadır. Madde gerekçesinde ise Teklif sahipleri (siz İdare anlayın) “Yapılan değişiklikle münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek gayrimenkul yatırım ortaklıkları gibi esas faaliyet konusu gayrimenkullerle ilgili portföy işletmeciliği olmayan gayrimenkul yatırım ortaklıklarının istisna kapsamında olmadığıhususuna açıklık getirilmektedir.” ifadesiyle yine bir cinlik yapmaktadır. Bu düzenlemeyi, olumlu karşılamadığımı, altyapı gayrimenkul fon ve ortaklıklarının teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Henüz sayısı 1 olsa da, ülkemizdeki altyapı projelerinin gerçekleştirilmesinde altyapı gayrimenkul yatırım fonu ve ortaklıkları hep eleştirilen kamu-özel işbirliği yöntemine bir alternatif oluşturabilir.
Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 376. maddesi uyarınca, borca batık durumda olan veya teknik iflasa düşen kurumların ortaklarınca zarar sebebiyle karşılıksız kalan kısmı kapatacak kadar şirkete aktarılan tutarın kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaması önerilmektedir. Gelir İdaresi, sermayedeki kaybı telafi için ortaklar tarafından sermaye tamamlama fonu olarak aktarılan tutarların TTK çerçevesinde sermaye konulması veya borç verilmesi niteliğinde kabul edilmediği ve karşılıksız bir ödeme niteliğini haiz olduğu, ayrıca yapılan bu ödemelerin gelecekte yapılacak sermaye artırımına mahsuben bir avans olarak da nitelendirilmeyeceği gerekçesiyle öteden beri bu paraları kurum kazancına dahil edip vergilendirmekteydi. Yapılan öneri yerinde ama gecikmiş bir düzenleme.
Bankalar, 6361 sayılı Kanun kapsamındaki şirketler (finansal kiralama, faktoring, finansman ve tasarruf finansman şirketleri), elektronik ödeme ve para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile sigorta ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketlerinin kurum kazançlarına uygulanacak kurumlar vergisi oranının %20 yerine %25 olması önerilmektedir. Bu şirketlerin 2022 yılı kazançlarının vergilendirilmesinde de kurumlar vergisi oranı %25 olarak uygulanacaktır.
Kanun teklifinde vergi kaçakçılığına ilişkin önerilen yasal düzenlemeleri ise bir sonraki yazımda değerlendireceğim.
[1] https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/kamu-ozel-is-birligine-seffaf-bir-alternatif-altyapi-gayrimenkul-yatirim-ortakligi/473524