Son haftalarda üzerinde sıkça konuştuğumuz konu hayatımıza hangi yeni vergilerin geleceği oldu…
Mayıs ayında kamuoyuna açıklanan “Kamuda Tasarruf Paketi” altında kamu giderlerini azaltmaya yönelik adımlar açıklandı. Ancak açıklanan mali tedbirlerin takvim, tutar ve sorumlu kurumlar hakkında detayları içermemesi, tasarruf paketinin izlenebilirliği ve etkinliği konusunda soru işaretleri yarattı. Ayrıca birçok kişi ve kurum tarafından yapılan etki analizleri de harcama kesintilerinden 2024 yılına etki edecek tutarın oldukça sınırlı kalacağı yönünde oldu. Tahminler en iyimser rakamla 2024 yılında milli gelire oranla binde 3 civarında bir tasarrufa işaret ediyor.
Bu yüzden, mali konsolidasyon sürecinde odak 2024 yılında bütçeye katkı sağlayacak vergi paketine yöneldi.
Zira geçen seneden bu yana Kurumlar Vergisinden stopaja, Özel Tüketim Vergisinden (ÖTV) Katma Değer Vergisine (KDV), Şans Vergilerinden Motorlu Taşıt Vergilerine (MTV) kadar hemen hemen her alanda vergi artışlarıyla karşı karşıya kaldık. Ağırlıklı olarak tüketim vergileri olmak üzere neredeyse tüm vergilerde yük son bir yıl içerisinde önemli ölçüde arttı. Ancak bu artış, bütçe harcamaları kaynaklı bütçe açığındaki artışı karşılamaya yeterli olmadı.
Bu yüzden hükümet yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarla vergi oranlarında yeni artışlar geleceğini öğrenmiş olduk. Gündem her ne kadar yurt dışına çıkış harcına yönelmiş olsa da ben bugünkü yazımda Kurumlar Vergisi oranlarındaki artışa ve bunun etkilerine değineceğim.
Şu aşamada basına yansıyan açıklamalardan öğrendiğimiz, hükümetin Kurumlar Vergisi oranını artırmak yönündeki niyeti oldu. Çok uluslu şirketlere asgari kurumlar vergisi gelmesinin yanı sıra vergi oranlarının sektörler bazında ayrıştırılarak artırılmasının da gündemde olduğunu görüyoruz.
2000’li yıllarda sağlanan mali disiplinle Türkiye’de yatırımları artırmak ve uluslararası doğrudan yatırımı Türkiye’ye çekmek adına Gelir ve Kurumlar Vergisi oranlarında önemli indirimler yapılmıştı. Bu indirimler sonrasında Kurumlar Vergisi oranı %20’ye kadar düşürülmüştü.
2010’lu yılların ikinci yarısında ise artan bütçe giderlerini finanse etmek için odaklanılan ana vergi alanlarından birisi yine Kurumlar Vergisi oldu. Kurumlar Vergisi oranı 2018 yılında 2 puan artırılarak %22’ye, 2021 yılında ise %25’e çıktı. Sektörler bazında da ayrıştırmaya gidilerek Kurumlar Vergisi yükü başta finans sektörü olmak üzere yükseltildi.
Yapılan açıklamalardan anladığımız 2024-30 döneminde Kurumlar Vergisi yükünün daha da artacağı yönünde.
Uluslararası çerçevede de artan kamu harcamaları ve faiz yükü nedeniyle kurumlar vergisi oranlarının artmaya başladığını görüyoruz. Bu özellikle izleyen yıllarda gerek ülkelerin kalkınma potansiyeli gerek ekonomik büyüme gerekse borsa yatırımcısı adına kötü bir haber diyebiliriz.
Kurumlar vergisi oranın artması kurumların yatırım yapma ve istihdam kapasitesini aşağı çekeceği gibi borsada hisse senedi sahiplerine ödenecek getiri oranlarını da azaltacaktır. Türkiye adına bir diğer olumsuz konu ise halihazırda tarihi diplere düşmüş olan uluslararası yatırımcıların ülkemize yeniden dönme konusundaki etkisi olacaktır. Başta iş yapma ortamı ve işgücü piyasası üzerindeki yapısal sorunların çözülmemesi halinde uluslararası doğrudan yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisinin 2020’li yıllarda sınırlı kalacağını söyleyebiliriz