Esad'ın düşmesinin ardından Şam'da yönetimi devralan HTŞ hızla "terör örgütü" sıfatından sıyrılmaya çalışıyor. HTŞ lideri Colani'nin bizzat kendisinde somut hale gelmiş durumda bu sıyrılma hali; Colani olan kod ismi yerine asıl adı olan Ahmet El Şara'yı kullanmaya başlamakla kalmadı HTŞ lideri, bir de "Batılı görünüşünü" attığı sarık ve cübbenin yerine kravat da takarak "şahlandırdı."
Colani'nin - belli ki Ankara'nın da telkinleriyle- şu ana kadar attığı adımlar da Suriye'de birliği sağlamaya yönelik; İlk iş olarak azınlık temsilcileri ile buluşan HTŞ lideri, onlara "özgürlük" sözü verdi. İkinci iş daha zordu ama oldu; Suriye'de savaşan silahlı grupların büyük bölümünü "Suriye ordusu" adı altında birleşmek üzere uzlaştırdı.
Ancak Colani'nin çağrısına "henüz" olumlu yanıt vermeyen silahlı gruplar da var.
"IŞİD hapishaneleri" meselesi
Fırat'ın doğusunu kontrol eden, Türkiye'nin terör örgütü olarak tanımladığı PYD-YPG, Esad'ın düşmesinin ardından HTŞ'nin değiştirdiği yeni Suriye bayrağını göndere çekti. Ancak iş silahlı güçlerinden vazgeçmeye gelince, PYD-YPG ayak sürümeye başladı.
ABD'nin desteğiyle bugüne kadar yaşamayı başarabilmiş PYD-YPG'nin elindeki "koz" ise, IŞİD'lilerin tutulduğu hapishane ve kampları kontrol ediyor olması. Ne zaman sıkışsa Batı'ya karşı "hapishane ve kampların kapılarını açar, IŞİD'lileri salarım" diyen PYD-YPG'nin bu tehdidinin Batı Başkentlerinde de alıcısı çok. Nitekim Ankara'yı ziyaret eden AB Komisyon Başkanı Ursula Von Der Leyen de, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken da Türk yetkililerle görüşmelerinde bu konuyu günde gündeme getirmiş diplomatik kaynaklara göre. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tepkisinin ise sert olduğu,"PYD-YPG'nin IŞİD hapishaneleri üzerinden tüm Batı'yı rehin aldığını" söylediği konuşuluyor diplomatik kulislerde. Belli ki hapishane meselesi çözülmeden, PYD-YPG sıkıntısı da var olmaya devam edecek.
PYD-YPG'nin kontrolündeki bölgede yer alan El Hol kampında 42 farklı uluslararası kimliğe sahip, tamamı IŞİD’lilerin ailelerinden oluşan yaklaşık 40 bin kişi yaşıyor. Ayrıca yine PYD-YPG kontrolündeki çeşitli hapishanelerde de 10 bine yakın IŞİD militanı hapis edilmiş durumda.
"Tek Suriye" peşinde koşan Colani'nin de, ona destek verdiğini bizzat Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ı Şam'a kadar gönderen Ankara'nın da üzerinde durması gereken en kritik konu IŞİD'li mahkûm ve ailelerinin geleceği olacak gibi duruyor.
Sisi'nin propaganda videosu
HTŞ'nin yönetimindeki Yeni Suriye'nin "meşruiyeti" önündeki bir başka engel ise Arapların tutumu olacak gibi;
Ortadoğu meselelerinin neredeyse tümünde Türkiye ile birlikte hareket eden Katar açısından HTŞ'yi kabullenmek konusunda bir sıkıntı yok. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ise daha temkinli durma eğilimindeler.
HTŞ'nin meşruiyetini kabul etmekte en çok zorlanan ülke ise Mısır olacak gibi duruyor. Suriye'de yönetimin değişmesinin ardından Mısır'daki Sisi yönetiminin attığı ilk adım Suriye vatandaşları yönelik -zaten ciddi yasaklar içeren- vize rejimini daha sıkılaştırmak oldu. Ardından Mısır sokaklarında Esad'ın iktidardan düşürülmesinin kutlanmasına yasak geldi. Son adım ise çok daha dikkat çekici;
Mısır istihbaratının sahibi olduğu ON televizyonunda yayınlanan bir propaganda videosunda Sisi'nin, Türkiye'de de çok kullanılan "dış güçler" söylemine sarıldığı konuşmalardan alıntılar yer aldı. Sisi'nin videoda yer alan şu sözleri durumu özetler nitelikte; "Suriye'yi yıktılar. Asıl amaçları ise Mısır Devleti'ni yerle bir etmek..."
Kahire'de iktidara kanlı bir darbe sonucu gelen ve ülkesi fakirlik içindeyken çölde 45 milyar dolar harcayarak yeni bir Saray yaptıran Mısır Cumhurbaşkanı'nın şu sözleri ise ayrıca ilginç; "İki şeyi yapmadım; ellerim kimsenin kanıyla lekelenmedi ve kimsenin parasına da dokunmadı..."
Sisi'nin videosundaki şu sözler de hem Ortadoğu'da, hem de Batı'daki pek çok başkente mesaj gibi; "Eğer Mısır düşerse, kaos tüm dünyayı kaplar..."
Ortadoğu'da ülkeler farklı da olsa, liderlerinin yaptıkları da, söyledikleri de, anlayışları da değişmiyor...