Türkiye’nin yeni öyküye ihtiyacı olduğu dilimizde… Ancak öykünün ne olacağı belirsiz. Fuzuli’nin dediği gibi; “herkesin maksudu bir amma rivayet muhtelif…” Bir yandan reform beklentisi diğer yandan aşı umudu ve ülkeyi düze çıkaracak öykü arayışımız…
Aslında tercihlerimiz net; büyümek istiyoruz, yatırım istiyoruz, refah istiyoruz, salgından kurtulmak istiyoruz. Tercihlerimiz net fakat vazgeçişlerimiz muğlak… Değer üretmeyen süreçleri, safraları, prangaları atabilsek, yeni öykü bizi uçuracaktır.
Yeni öykü; bana göre Türkiye’nin tedarik, transfer ve tüketim kavşağında olmasına (3T) dayanmalıdır. Transfer ve tüketim; büyümeye ivme verse de orta gelir tuzağından çıkaracak fazla enerji taşımaz. Ama tedarik; yani üretim, bizi bir üst lige çıkarabilir. Hele ki 3T öncellenirse; Teknoloji, Tarım, Turizm…
Bizim şimdi paraya ihtiyacımız var ve atacağımız her adımda dört dörtlük yatırımları öncelemeliyiz. Bu da ancak 1-katma değer, 2-ölçek ekonomisi, 3-verimlilik ve 4- kalite gözetilerek başarılabilir. Eğer öykü bu dinamiklere dayanırsa, cari açığın en az %2’si kapanır.
Öyküyü masaldan ayıran, hayatta karşılığı olma ihtimalidir. 2 ayda 5 milyar $ sıcak para geldi ama 100 milyar $ kavşakta bekliyor. Öykümüz hayat bulduğunda en az 60 milyar $’lık gelirin kapısı aralanır. Unutmadan; şu enflasyon var ya… Yapışkan hale gelmeden onu düşürsek iyi olacak.
YABANCI SERMAYE: DOĞRUDAN YATIRIM, YALANCI SERMAYE: SICAK PARA…
Reformlar eğer içi boşaltılmadan cesurca uygulanır ise CDS ülke riskimiz azalır, yatırım notumuz artar ve ülkeye doğrudan yatırım (yabancı yatırım) akmaya başlar. Ancak enflasyonu geveler, acı ilacı boş verirsek, sıcak paraya (yalancı sermaye) ihtiyacımız daha da artar.
Her tercih; bir vazgeçiştir. Tercihi popülizm olanın vazgeçtiği; büyüyen Türkiye olacaktır.