Yeni nüfus projeksiyonu ve düşündürdükleri...

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Vatandaşın çok büyük bir bölümü günübirlik yaşıyor. Geleceği planlamak istese de buna ne ekonomik durumu elveriyor, ne genel koşullar.

Ülkenin geleceği olan gençlerin çoğu üniversiteye girdiği gün mezun olduğunda ne yapacağının kaygısı içinde. Çoğu için tek hedef yurt dışına gidebilmek.

İş alemi deseniz önünü göreceği bir ortam yok. Yol göstermesi, o yönde adımlar atması gereken kamu adeta kendine yol gösterecek birilerini arıyor.

Kamuya yol gösterenler de yanlış istikameti işaret ediyor.

Türkiye ekonomide üç yıllık programlar yapıyor. Yapıyor da, o kadar! Bu programların gerçekleşmemesinden kimse rahatsız oluyor mu, hayır; bunun hesabını soran var mı, hayır; kaldı ki soruna yol açanlar kendilerinden mi hesap soracak?

Plansızlık en temel planlama haline gelmiş.

Türkiye ile ilgili uzun vadeli plan yapan yok mu, tabii ki var.

Var da ne yazık ki yalnızca kötü niyetli olanlar uzun vadeli plan yapıyor, bu plana sıkı sıkıya da bağlı kalıyor.

Birileri bu ülke üstüne uzun vadeli planlarla bir takım hesaplar yaparken vatandaşın ağaçlara takılıp kalması sağlanıyor. Ama o birilerinin gözü ormanda.

Küçük detaylar...

Hemen her gün faizin ne zaman indirileceğini, bu konuda kimin ne dediğini ya da diyebileceğini, dövizin artıp artmayacağını, enfl asyonu, geçim zorluğunu konuşuyor, yazıyoruz. Hayatın gerçeği, bunlara değinmek de tabii ki kaçınılmaz.

Ama ülkede daha büyük şeyler oluyor, günü ya da yılı kurtarsak bile uzun vadede başımızı çok ağrıtacak bir gidişat yaşanıyor.

Nüfus projeksiyonu neler söylüyor?

Bakın TÜİK dün nüfus projeksiyonlarını yeniledi ve 2100 yılına kadar olan dönem için yeniden açıkladı.

İfade edilen nüfus, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsıyor. Nüfusun düzeyi kadar yaş gruplarına göre dağılım da önemli tabii ki ama burada daha önemli olan (nasıl tanımlandıklarının ya da adlandırıldıklarının hiç önemi yok) Türkiye’de yaşayan yabancıların sayısı.

TÜİK’in dün yayımladığı haber bülteni sıradan bir açıklamanın ötesinde dolu dolu bir değerlendirme ve ayrıca bir uyarı metni gibi...

2030’a dikkat!

TÜİK, bağımlı nüfus toplamının, çalışma çağı nüfusunun yarısından az olduğu dönemlerin “demografik fırsat penceresi” olarak nitelendirildiğini hatırlatarak “Demografik fırsat penceresinin 2030’un ilk yarısında kapanacağı öngörülmektedir” uyarısında bulunuyor. Açıklamada bu konuda şöyle deniliyor:

“Çocuk nüfus olarak tanımlanan 15 yaş altı nüfusun toplam nüfusun yüzde 30’undan az, yaşlı nüfus olarak tanımlanan 65 yaş üzeri nüfusun ise toplam nüfusun yüzde 15’inden az olduğu dönemde demografik fırsat penceresinin açık olduğu değerlendirilir. Projeksiyon sonuçları 2030’un ilk yarısında yaşlı nüfus oranının yüzde 15’i aşacağına ve demografik fırsat penceresinin kapanacağına işaret etmektedir.”

Üç senaryo

Nüfusun artmaya devam etmesi için kadın başına düşen çocuk sayısının en az 2,10 olması gerektiğinin hatırlatıldığı açıklamada, “Toplam doğurganlık hızı, 2001 yılında 2,38 iken 2003 ve 2014 yılları arasında yenilenme seviyesi olan 2,10 seviyelerinde durağan bir seyir göstermiş, bu yıldan sonra aşırı düşüş ile 2023 yılında 1,51’e kadar gerilemiştir” denildi.

TÜİK 2100 yılına kadar olan dönem için ana senaryo, düşük senaryo ve yüksek senaryo olmak üzere üç olasılıktan yola çıkarak nüfus projeksiyonu hesapladı.

2024 sonu için 85.8 milyon olarak tahmin edilen nüfus, doğum hızı ve göç sayılarının farklılığına göre senaryolar bazında giderek ayrışıyor.

TÜİK’in senaryosuna göre nüfus 2100 yılına gelindiğinde ana senaryoda 76.8 milyon, düşük senaryoda 54.2 milyon, yüksek senaryoda ise 100.6 milyon olacak.

Doğum hızının artmasına dayalı yüksek senaryonun gerçekleşme olasılığı düşük. Diğer iki senaryoya göre ise hem ortanca yaş artacak, hem 65 yaş üstü nüfus artacak, dolayısıyla genç nüfus çok azalacak.

Tehlike büyük!

Türkiye’nin nüfusunun çok yaşlanması, çalışma çağındaki nüfusun azalması, hatta yerinde sayması bile ekonomik olarak sıkıntı.

Ancak asıl sorun bu değil. Önümüzdeki on yıllarda üretim biçiminin çok değişecek olmasından dolayı bu durum istihdam yönüyle fazla sorun yaratmayabilir.

Ne var ki bu ülke vatandaşlarının sayısı azalırken, sayıları şimdiden 10 milyonu geçmiş olan ve doğum hızları çok yüksek seyreden yabancılar yüzünden demografik yapı tümüyle bozulacak demektir.

Asıl tehlike bu!

Ama daha büyük tehlike, bu durumun bir tehlike olarak görülmemesi!

Ekonomik sıkıntılar kararlı bir duruşla gerçekten istenirse birkaç yıl içinde çözülür. İnsanlar geleceğe daha bir güvenle bakmaya başlar. Ama demografik yapımız giderek hızlanan bir şekilde daha da bozulduğunda bunu geri çevirecek bir formül, bir çare yok.

Tüm yazılarını göster