Ekonomi motorunun çalışması için gerekli olan kıt kaynaklar, insanlık tarihi boyunca özellikle teknolojik gelişmelere paralel olarak değişim gösterse de kritik önemini hep korudu. Örneğin, ilk çağlardan sanayi devrimine kadar, temel kıt kaynak "arazi" olarak kabul edilirdi. Uygun tarım arazileri sınırlıydı ve bu da üretilen gıda miktarını doğrudan etkilerdi. Araziye sahip olma ve kullanma, sosyal statü ve ekonomik gücü belirleyen temel unsurlardan biriydi.
Sanayi devrimiyle birlikte, üretim teknikleri ve teknolojileri büyük bir dönüşüm geçirdi. Yeni makineler ve üretim süreçleri sayesinde, gıda üretimi daha verimli ve bol hale geldi. Böylece bu dönemde kıt kaynak "iş gücü" haline geldi. Makineleri çalıştıracak, üretim süreçlerini yönetecek eğitimli ve uzman iş gücüne ihtiyaç arttı. Toplumun örgütlenme ilkeleri iş gücü temelli hale geldi ve sınıfsal farklar belirginleşti.
Teknoloji geliştikçe ve fosil yakıtlarla çok daha ölçekli ve verimli üretim metotları ortaya çıktıkça artık bolluk ekonomisi başladı. Her şeyin fazlası üretiliyordu.
Çılgın tüketim ekonomisi
Tüketim de buna hızla cevap verdi. İhtiyaçtan fazlasını tüketmek, ya da ne olursa olsun tüketmek yaygın bir kültür olarak tüm ekonominin ve yaşam pratiklerinin kalbine oturdu.
Temel ihtiyaçları konusunda artık endişe duymayan insanlık için bu dönemin aranan kıt kaynağı ‘bilgi’ haline geldi. Böylece, insanlar en iyi arabanın ne olduğunu, tatile nereye gideceklerini ya da yeni çıkan modayı öğrenmek için bilginin peşine düştü.
Pazarlama ve reklam disiplinleri toplumdaki tüm bu motivasyonu harladı. Olmayan ihtiyaçları onlar için icat etti. Önlerine güzel paketlerle koydu. Reklamlarda görülen her şey, ihtiyaçtan bağımsız, satın alınması gereken birer arzu nesnesine dönüştü.
Internetin ortaya çıkması ve yayılmasıyla birlikteyse artık peşinden gidilen kıt kaynak ‘bilgi’ olmaktan çıktı. Bugün, tüm insanlığın ihtiyacının çok ötesinde bilgiye dönüşecek ‘veri’ var elimizin altında.
Gelelim günümüze. Bugün yine pek çok ‘sınırlı’ kaynağın peşinden koşuyoruz. Ama bunlar arasında en önemlisi sizce ne? Bu çağın sanırım en kıt ve peşinde olunan kaynaklarından biri artık ‘dikkat’.
Elimizin altında ve etrafımızı saran neredeyse sonsuz bilgi, mesaj, mecra, ekran var. Ama kısıtlı ‘dikkat’ kapasitemiz tüm bunları karşılamak için yeterli mi?
Dolayısıyla ‘dikkat ekonomisi’ bu dönemin belki de en önemli konularından biri. Hem bireysel ve toplumsal hem de ekonomik düzlemde…
‘Dikkat Ekonomisi’ terimi, ilk olarak psikolog ve Nobel Ödüllü ekonomist Herbert A. Simon tarafından ortaya atıldı. Simon, dikkatin "insan düşüncesinin darboğazı" olduğunu ve hem çevremizdeki uyarıcıları algılamamızı hem de yapabileceklerimizi sınırladığını öne sürdü. Ayrıca, "bilgi bolluğunun dikkat yoksulluğu yarattığını" belirterek, çoklu görev yapmanın bir mit olduğunu öne sürdü.
Dikkat ekonomisi çağındayız
Para gibi, dikkat de belirli bir düzeyde herkes tarafından arzulanır ve ihtiyaç duyulur. Para yiyecek, su ve barınak için gereklidir. Benzer şekilde, dikkat de aslında hayatta kalmak için…
Dikkatimiz sınırlı ve değerli bir kaynak. Günümüzdeki bilgi sağanakları, dikkatimizi daha fazla çekebilmek adına stratejik (ve algoritmik) yağmurlar olarak üzerimize yağıyor. Dikkatin sınırlı bir kaynak ve ekonomik değer olduğunu anlayan şirketler, iş modellerini buna göre uyarlıyor. Tüm sosyal medya uygulamalarına bir bakın. Dikkat süresi sadece 8 saniye olan yeni kuşağın ilgisini çekmek için tamamen algoritmalar savaşıyor. (İlginç bir veri daha: Z kuşağının bir sosyal medya reklamına odaklanma süresi sadece 1,3 saniye)
Dikkat, sadece onu verenler için değil, aynı zamanda talep edenler için de değerli. Avusturyalı ekonomist George Franck, dikkati çekmenin, kendi başına bir amaç (örneğin şöhret ve onun getirdiği prestij) olabileceği gibi; ticari, kültürel veya politik etki gösterecek bir araç olabileceğini de söylüyor.
Sonuçta dikkat ekonomisi artık gözden kaçırılmayacak büyüklükte. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde dikkat ekonomisinin dinamiklerini anlamak, geleceğin ekonomik ve sosyal yapılarının nasıl şekilleneceğini görmek açısından da kritik önemde…