Yeni dönemin ilk fiyatlamaları

Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Önemli eşiklerden birisinin geçilmesi ile birlikte “ilk şok” ya da “ilk heyecan” diye tanımlayabileceğimiz durumları de geride bırakmış oluyoruz. ABD seçimleri için her daim cümleye başlarken söylediğim düşüncelerimi tekrar etmekte fayda görüyorum: “tıpkı Amerikan doları gibi seçimleri de sadece ABD’nin değil, hepimizin sorunu”. O nedenle hesap kitap yapılırken bakılacaklar listesine mecburen siyasi cephedeki olası gelişmeleri kestirmek de ekleniyor. Zaten bölgenin en önemli üyesi olarak finansal piyasaların içerisinde yer alıyorsanız, eklememek gibi bir lüksünüz asla olmuyor. Sadece belirli zaman aralıklarında eklemenin katsayısı değişiklik gösteriyor.

Seçilmiş Başkan Trump’ın kabinesi şekillenirken, Asya’dan Orta Doğu ve Avrupa’ya dek geniş coğrafyalarda da yakından takip sürüyor. Doğal olarak konuşma tonundaki “temkin” de giderek artmış durumda. Herkes kendi pozisyonuna göre tartıp adım atma çabasında. Buraya kadar hiçbir şeyde sorun yok. Üzerine düşen neyse o yapılıyor. Siyasi cephe üzerine kafa yoran analistler, gelecek 4 yıllık süreç için “daha güçlü ABD pozisyonu” temasında hemfikirler. Öte yandan en azından bunun ilk 2 yıllık dilimi ise çok daha kritik görülüyor. Kongre’de Cumhuriyetçi Parti’nin elde ettiği “güçlü zafer” ara seçimlere dek olan periyot açısından “öngörülemezlik” noktasında yukarı yönlü riskler barındırıyor. Elbette konuya Türkiye de ilgili. Uzun yılların devam eden sorun başlıklarından, Bölge’deki konumu ve sorunlu çatışma noktalarındaki mevcut ve olası pozisyonları ile farklı misyonlar edinme ya da edinememe ihtimalleri birlikte değerlendiriliyor. 

Buraya kadar olan kısım elden geldiğince kısa bir özet. Siyasi cepheden ziyade kendi uzmanlık alanımız üzerinden konuşmaya başlamak çok daha faydalı olabilir. ABD seçimlerinin hemen öncesinde, özellikle eylül ayının ikinci yarısı ve artan şiddette ekimdeki “Amerikan doları ve tahvil faizlerine” yönelik yaptığımız çağrılar gecikmeli de olsa karşılık bulur durumda. İlk 2 paragraftaki risklerin finansal varlıklara yansımaları da güvenli liman arayışına kapı aralıyor. ABD’de nominal ve reel faizlerin yükselişi, yine gecikmeli de olsa Fed’in de temkinli alana kaymasına zemin hazırlıyor-belki de tetikliyor. Bu kapsamda geride kalan haftada Başkan Powell’dan gelen mesajlar bizim açımızdan hiç sürpriz değil. Hatırlatalım: Eylüldeki agresif Fed faiz indirimi süreci başlatımını anlamlandırmakta zorlandığımızı fazlasıyla yüksek sesle tartışmaya açtığımızı bu köşeyi takip edenler iyi bilir.

Amerikan dolarına olan talepte henüz hız kesme emareleri söz konusu değil. Dolar endeksi 107.00 sınırına dayanmış hali ile yedinci haftayı da yükselişle sonlandırdı. Bu da karşısındaki tüm varlıkların zorlanmasına-aksamasına neden oluyor. EUR/USD paritesi gerek genel USD temasından gerekse Avrupa’nın yakalanabilecek en zayıf pozisyonda seçimlere girdiği düşüncesi kaynaklı 4Ç’de yüzde 5’ten fazla değer kaybetmiş durumda. En yakın fiyatlama arkadaşlarından JPY yüzde 7, GBP ise yüzde 6 civarında geri çekildiler. Risk alma iştahındaki zayıflık güçlü USD temasından destek alırken, kısa ve uzun vadeli faizlerin de yükselişi, tahvil piyasalarındaki çıkış ve pozisyonların yeniden ayarlanması ihtiyacını doğuruyor. Yaklaşan yıl sonu işlemleri artık Kasım’ın ikinci yarısı ile birlikte işlem hacminde azalma potansiyeli barındırırken, nakde dönüş ihtiyacının da belirdiği dönemler olarak bilinir. 

Hikâyenin bu aşamasında gelişmekte olan ülke varlıklarını da konuşmalı. 15 Kasım haftasında yüzde 5’e yakınsayan değer kaybı ile birlikte Ağustos 2023’ten bu yana en kötü performansı sergilediler. Para birimleri de son 2.5 yılın en kötü performansı ile trade ediyor. “Böyle geldi, böyle gider-gidecektir” demek için henüz fazlasıyla erken. Ancak, evdeki hesabın çarşıdaki alışveriş için pek de tutma ihtimali olmadığı riskini göz ardı etmemek gerek. ABD’ye olası fon akımı ve paranın burada sıkışıp kaldığı senaryoyu geride kalan 4-5 yılda birçok kez görmüştük. Böyle olduğunda gelişmekte olan ülke varlıkları da avantaj başlıklarından ziyade risk kalemleri üzerinden değerlendiriliyor. “Türk lirası cinsinden değerlenen varlıklar bu süreçte nasıl seyreder?” sorusunun cevabı ne kısa ne de kolay. Biraz yerel süreç gösterecek, biraz da globaldeki akış. İçerideki başlıklardan en önemlisi enflasyon ve faiz. Bu hafta gerçekleştirilecek olan PPK’da artık faiz indirim sürecine dair iletişim kurulması gerekiyor. Konu biraz “herkesin pozisyonuna göre konuştuğu” bir hal almaya başladı. Bu nedenle resmi bir yönlendirme, sürece dair yol haritasına ihtiyaç duyuluyor. Çok küçük adımlarla “indirimler başladığında da sıkı duruş sürecek” deniyor bir süredir; ancak, daha fazlasının ihtiyacı konusu tartışılmaz. Bekliyoruz.

Tüm yazılarını göster