Son dönemde kurumlar, bankaları portföy listelerinden çıkarmaya başladı. Sanayi hisseleri üzerinden ilerliyor, hisselerini portföylerine ekliyorlar. Endekste ağırlığı yüksek hisselere bakıldığında banka hisseleri öne çıkıyor. Bu hisselerde satış artınca da BİST100 endeksi geriliyor.
Peki, neden kurumlar banka hisselerini model portföylerinden çıkarıyor ve yabancılar da bu hisselerde satış yapıyor? İki günde %18,51 oranında değer kaybetti banka hisseleri. Yukarı doğru tepki verdiklerinde ise ancak %4 yükseldiler. Sanayi hisseleri %17,7 düştü ancak yükseldiklerinde %13,58 tepki verdi.
Yabancıların bankaların reel durumlarına bakmadıkları ortada... Banka sektöründeki hisselerin piyasa değeri/defter değeri 0.40, Piyasa değerleri yıllık karlarının sadece 4 katı. Yabancı fon yöneticileri hisse değeri, şirket kârı yerine politika değişikliklerinden yakınıyor. Likit oldukları için bankaları satıyor. Gözlemim; sanayi üzerindeki eğilimin artacağı yönünde... Bu yüzden yatırımcı cephesinde sanayi öne çıkacak.
Türkiye’yi ben ince bir buz tabakası üzerinde hızla gitmekte olan kayakçıya benzetirim. Durursa, altındaki buz tabakası kırılır, soğuk suyu boylar. Buzun kalınlığını ise yetişmiş insan gücü, finansal imkânları, devletinin desteği ve inovasyonu belirler…
Sanayinin üretim verisi, miktardan ziyade değer üzerinden gelir. Bu da üretilenin niceliği yerine niteliğine götürür bizi. Kilogram fiyatı, adetten önemli hale gelince; sanayici daha yoğun teknoloji kullanacak, mavi yakalı yerine daha fazla beyaz yakalıya ihtiyaç duyacak, ustabaşı yerine hocaları da üretim hattına alacaktır.
SANAYİDE İKİ TÜR HIZLI BÜYÜME GÖRÜLÜR
Birincisi, yeni teknolojilere dayalı yeni alanlara, diğerlerinden önce girmektir. İkincisi ise rakiplerini satın almaktır. Birincisinde vizyon ikincisinde finans gücü gerekir.
Optimum büyüme, talep eğrisinin tırmanmayı durdurduğu noktada duracaktır. Bu durumda sanayici, teknolojisini, üretim kabiliyetini, sektörünü, pazarını ve özünde kendi organizasyonel becerilerini sorgulamak durumundadır.