Kamu bankalarının zararı, Bütçe’nin sırtındaki kamburlardan biri… Geçen yıl aylık 1,20 faizle para toplayıp aylık 0,99 ile kredi verirsen, aradaki fark sana “görev zararı” yazar, ekonominin zaten bir türlü ayar tutmayan dengelerini daha da sarsar.
Şu sıra faizden herkes şikâyetçi… Reel kesim; “olmaz olsun böyle yüksek faiz” diyor ve bankalara bindiriyor. Bankalar, “%18 ile topladığım mevduatı %21’den kredi verdiysem günah mı?” savunmasında… İşin matematiği belli ama biz günah keçisi bulma derdine düştük.
Kök sorunu merak ediyor musunuz? Kök sorun; enflasyondur. Giderek yapışkan hale gelen enflasyondur. İnsanların ufkunu karartan enflasyondur. Onu indirmeden ne faiz düşer ne de yatırımcı kredi üzerinden yatırım yapar.
Peki, ne olacak? Olacağı şu… Ekonominin yeni kurmayları, hükümetten alacakları reform desteğiyle enflasyonla topyekûn mücadeleyi başlatacak. Ancak sorun, ittifaklar arası tangoların seçim melodileri eşliğinde, bu nasıl olacak? Kaldı ki reformlardan ne çıkacağını kestiremiyoruz.
Salgın sürecinde ekonomi sıkıntıda iken ve faiz-döviz-enflasyon üçgeni 2021’e bağlanan umutları kemirirken acaba reel kesim, borçlanmak yerine özsermaye kullanmayı akıl etse? “Özsermaye mi kaldı?” diyenler duyar gibiyim; evet, kaldı ve adına şahsi servet diyoruz.
Faizden yakınanlar onu tırmandıran kök sebebe odaklanmayıp kabahati bir diğerinin üzerine attıkça biz daha uzun süre orta gelir tuzağında patinaj yapar dururuz.
YÜKSEK FAİZ YAKAR TOP GİBİ
Patronlar; faiz yüksek diye bankaları suçluyor. Hükümet de öyle… Bankalar ise masraf kalemleriyle tüketici gözünde kötü algı taşıyor. Rahmetli Demirel; “Allah, yakışan iftiradan korusun” derdi. Bankalar “yüksek faizci” damgasıyla daha uzun süre yaşayacak
Ekonomide; reformlar, kamuda tasarruf, hal-perakende yasası yanı sıra yüksek faiz de bu yüzden yakar top gibi ortada kalıyor.