Yeni Bretton Woods

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI

Uluslararası Para Fonu (IMF), ağustos ayında yaptığı atakla dünya ekonomisine yön verebilme gücünü koruduğunu bir kere daha gösterdi. IMF, 650 milyar dolarlık bir kaynağı üye ülkeler arasında paylaştırdı. En basit tanımla para dağıttı.

IMF’nin bu hareketini analiz etmek için biraz gerilere gidelim. Fon, 1944 yılında ABD’nin New Hampshire kasabasında imzalanan Bretton Woods Antlaşması çerçevesinde 1947 yılında kuruldu. Antlaşma, özellikle Keynes’in II. Dünya Savaşı öncesi (iki savaş arası) dönemde uluslararası para sistemindeki kargaşanın yeniden yaşanmaması ve Versailles Antlaşması gibi ucube belgelerin imzalanmaması düşüncesine dayanıyordu. Ancak II. Dünya Savaşı, ABD’nin dünya üzerindeki askeri, politik ve ekonomik gücünü tescillediği için onların düşünceleri de önemliydi. ABD’nin görüşleri, Harry Dexter White’ın planına dayanıyordu. Sonunda White’ın Planı kabul edildi. Ancak bu plan Keynes’in temel düşüncesine çok da aykırı düşmüyordu.

Anlaşma’yla iki kurum kuruldu. IMF’in uluslararası para sistemine yön vermesi; Dünya Bankası’nın da (tam adı, International Bank for Reconstruction and Development – IBRD) II. Dünya Savaşı’yla yıkılan başta Avrupa olmak üzere ülkelerin yeniden inşasını ve kalkınmasını üstlenmesi öngörüldü. Antlaşma’yla ülkeler sabit döviz kuruna geçtiler; ulusal paraları ABD dolarına, ABD doları da 1 ons (31 gr) altına bağlandı ve 1 ons altın=35 ABD dolarında sabitlendi. Sistem 1960’lara kadar çalıştı, ancak altın-dolar paritesi İngiltere Merkez Bankası’nı zorladı ve sonunda önce İngiltere, ardından Fransa devalüasyona gitti. 1971’de de ABD Başkanı Nixon sisteme noktayı koydu. Artık uluslararası para sistemi, sistemsizdi.

IMF, 44 ülkeyle kuruldu (Türkiye ilk ortaklardan), bugün üye sayısı 190. Yakın dönemde Andora da üye oluyor. Her ülkenin bir payı var. IMF, 1969’da yaşanan kur dalgalanmalarını engellemek için özel çekme hakkı (Special Drawing Rights, SDR) adıyla bir kaydi para yarattı. SDR bir rezerv sepet para; sepetin içerisinde Amerikan Doları’nın payı %41.73, Euro’nun %30.93, Çin Yuan’ın %10.92, Japon Yeni’nin %8.33 ve İngiliz Pound’unun payı %8.09’dur. SDR’yi elinde bulunduran ülke bunu başka ülkenin ulusal parasıyla değiştirebiliyor.

Geçen hafta IMF, elinde bulunan SDR’yi, IMF sermayesindeki payı oranında ülkelerin merkez bankalarına tahsis etti. Kullanılan SDR tutarı 650 milyar dolar. Türkiye'nin IMF sermayesindeki payı %0,98, bu da 4,46 milyar SDR’ye yani 6,3 milyar dolara denk gelmekte.

IMF, ülkelere yaptığı bu tahsisle merkez bankalarının rezervlerini güçlendirmeyi, bu sayede pandeminin yarattığı ekonomik zorluklarla, iklim değişikliğiyle, işsizlikle daha kolay mücadele edeceğini düşünmekte. IMF’nin bu davranışı biraz uluslararası gelişmeleri ve ekonomiyi takip edenler için şaşırtıcı olmadı. Çünkü kurum 2008 Krizi sonrasında, özellikle Lagarde’ın başkan seçilmesinden bu yana benzer bir tavır içindeydi. Mevcut başkan Kristalina Georgieva,  15 Ekim 2020’de IMF Blog sayfasında yazdığı “A New Bretton Woods Moment”  başlıklı yazıda böyle bir katkının kurum tarafından yapılacağının sinyallerini vermişti.

Martrin Wolf’un haziran 2019’da Finance and Development dergisinde “The IMF Today and Tomorrow” başlıklı yazısında belirttiği gibi, “Dünya değişiyor. IMF de onunla değişiyor”. Bu değişiklikleri Wolf yedi başlıkta topluyor:

-Küresel ekonomik ve dolayısıyla siyasi güç kayıyor,

-Batılı güçler ve yükselen Çin arasındaki ilişkiler bozulurken, büyük güçler arasındaki rekabet artıyor,

-Birçok ülkede popülist siyasete doğru bir dönüş yaşanıyor,

-Küreselleşme yavaşlıyor ve hatta tersine çevriliyor,

-Teknolojik ilerleme, ekonomik büyümenin itici gücü olmuştur. Ancak internetin rolü ve yapay zekadaki son gelişmeler, siber saldırılar ve işgücü piyasalarındaki büyük değişimler dahil olmak üzere yeni güvenlik açıkları ve karışıklıklar da beraberin de geliyor,

-Finansal kırılganlık artıyor,

-Yedinci değişiklik ise, Harvard Üniversitesi'nden Lawrence Summers'ın 2013 yılında bir IMF konferansında “seküler durgunluk” (secular stagnation) olarak adlandırdığı olgu. Düşük enflasyon ve aşırı düşük reel ve nominal faiz oranlarının bir kombinasyonuyla gösterilen zayıf talep, yapısal görünmekte.

Değişim, IMF’i de değişime zorlarken, umarız bu yeni değişim gelişmekte olan ülkelerin aleyhine olmaz ve yeni bir Bretton Woods, daha istikrarlı bir dünya ekonomisinin kapısını açar.

Okuma önerisi: J. M. Keynes, 2020, Barışın Ekonomik Sonuçları.

     Benn Steil, 2013, The Battle of Bretton Woods.

Tüm yazılarını göster