Yemen’de ateşkes ve Kaşıkçı davası

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Dünyanın gözü Ukrayna savaşına dönmüşken, “görmezden gelinen” bir diğer savaşta, Yemen savaşında, kritik gelişmeler yaşanıyor.

Yemen’de 2014 yılından bu yana süren savaş, uluslararası alanda ne Suriye iç savaşı, ne de Rusya’nın Ukrayna’yı ihlali kadar konuşulmadı. 7 yıllık savaşın Yemen’i bir yıkıntı haline getirmesi bir tarafa, Körfez Arapları’nın desteklediği Yemen hükümeti ile İran destekli Husiler arasındaki bitmek bilmeyen çatışmalar binlerce kişinin ölmesine neden oldu.

Yemen’de halen, ülkenin kuzeyinde Husiler, güneyinde ve Başkent Sanaa’da ise hükümet güçleri kontrolü sağlamış durumda. Ayrıca her iki tarafın da ülkenin farklı bölgelerinde kontrolü ele geçirmek için kuşatma altında tutarak, insani yardım girmesine bile izin vermediği şehirler, bu şehirlerde de açlıkla kıvranan insanlar var.

BM’nin Yemen’de çocuk ölümleri için açıkladığı rakam, aslında savaşın yıkımını da gösterir nitelikte; 7 yıllık savaş boyunca 10 binden fazla çocuk öldü ve yaralandı. Gerçek rakamların çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. Bu sayının kat be kat fazlası ise açlıkla mücadele ediyor.

Uluslararası alanda “sürpriz” olarak nitelenen gelişme, Yemen’de Suudi destekli Cumhurbaşkanı Hadi’nin nisan başında görevden kendi isteğiyle ayrılıp, yetkilerini 8 kişiden oluşturulan “Cumhurbaşkanlığı konseyine” bıraktığını açıklaması oldu.

Bu yetki devriyle hemen hemen eş zamanlı olarak da, Yemen’de İran tarafından desteklenen Husi milisleri ile Körfez Arapları’nın arkasında durduğu Yemen hükümet güçleri arasında ateşkes ilan edildi.

İki ay süreli ateşkes, Husi kontrolündeki Hudeyda liman kentine yönelik petrol ambargosunun sınırlı şekilde kaldırılmasını, Başkent Sana’ya Amman ve Kahire’den yine sınırlı sayıda ticari uçuş yapılmasını, Husiler’in kuşatması altındaki Taiz kentine de yardım götürülmesi için yolun açılmasını içeriyor.

ÇOK KATMANLI ATEŞKES

İlan edilen ateşkes resmen Husilerle Yemen hükümeti arasında olsa da, bunun “çok katmanlı” bir gelişme olduğunu söylemek mümkün;

Yemen’de Husiler’e karşı savaşan Suudi Arabistan-BAE koalisyonunda 2019’dan bu yana anlaşmazlık yaşanıyordu. Hatta bu anlaşmazlık, Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteklediği Güney Geçici Konseyi adlı yapının Yemen’in kritik önemdeki liman kenti Aden’de hükümetin yerine yönetimi üstlenmesine kadar vardı.

Yemen’de şimdi kurulan yeni “Başkanlık Konseyi” aslında BAE ile Suudi Arabistan’ın “barışıp”, güçlerini yeniden birleştirmesinin önünü açan bir gelişme. Nitekim Yemen Başkanlık Konseyi’ndeki 8 kişinin, ülkede Husiler’e karşı savaşan 8 ayrı fraksiyondan gelen temsilcilerden oluşması, Yemen hükümet tarafında “safların sıklaştırılması” anlamına geliyor.

Yemen Başkanlık Konseyi’nin oluşturulmasından hemen sonra hem Suudi Arabistan, hem de BAE hükümetlerinin ellerini ceplerine atmaları da Körfez Arapları’nın “barışmasının” somut göstergesi niteliğinde; İki ülke, Yemen’de Başkanlık Konseyi’nin oluşturulmasından hemen sonra yaptıkları açıklamada, Yemen ekonomisinin düzeltilmesinde kullanılmak üzere 3 milyar dolarlık kaynak akıtacaklarını açıkladılar.

“ÇATIŞMASIZ ORTADOĞU” HEDEFİ

Yemen’deki gelişmenin elbette dünyada yaşanmakta olan, Ukrayna savaşı sayesinde somutlaşan “büyük resim” ile de yakından ilgisi var;

Belli ki bir yandan Ukrayna üzerinden Rusya ile uğraşan, diğer yandan Asya-Pasifik’te Çin’e karşı güçlü bir koalisyon kurmaya çalışan Washington yönetiminin Ortadoğu’daki çatışmaları “bir şekilde” sonlandırma isteği de etkili Yemen’de yaşanan bu gelişmeler üzerinde.

Yemen’de Başkanlık Konseyi’nin kurulmasının ardından gelen açıklamalar, Husilerle şimdilik sadece iki ay için üzerinde anlaşılan ateşkesin kalıcı olması yönünde çağrılar da içeriyor.

Suudiler de Yemen’deki iki aylık ateşkesin önce kalıcı hale gelmesine, ardından da Husiler’le savaşı tamamen sonlandırmak için barış masasının kurulmasına yönelik sıcak mesajlar vermeye başladılar.

Husiler’i destekleyen İran ise sessizliğini koruyor. Yemen’de iki aylık ateşkesin kalıcı barışa evrilip evrilmeyeceği, Tahran yönetimi destekli Husiler’in atacakları adıma bağlanmış görünüyor.

KAŞIKÇI DAVASI’NIN SUUDİ ARABİSTAN’A NAKLEDİLMESİ BAĞLANTILI MI?

Ortadoğu’da hiçbir taş, birbiriyle ilişkili olmadan yerinden oynamaz;

Yemen’de yaşanan bu sürpriz gelişmelerin, İran’ın Suudi Arabistan’la Irak arabulucuğunda yürüttüğü normalleşme görüşmeleriyle de, ABD’nin İran’la devam ettiği dolaylı nükleer görüşmelerle de ilgili olduğu aşikar.

Bir de, ABD-İran-Suudi Arabistan üçgeniyle ilgisi olmayan, ancak Yemen’deki ateşkesten belki de daha sürpriz bir gelişmeyi burada anmadan olmaz;

Türkiye’de AK Parti hükümetinin sürpriz bir kararla İstanbul’da Suudi Başkonsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın davasını Suudi Arabistan’a devretmesi, tam da Suudiler’in Yemen’de “barış mesajları” vermeleriyle aynı dönem rast geldi.

AK Parti hükümetinin, kendi tabanında bile eleştirilen Kaşıkçı davasından vazgeçme kararının zamanlaması “tesadüf” olamayacak kadar manidar değil mi?

Tüm yazılarını göster