Ekonomi yönetimi, çok lüks restoranda yenilen yemeğin faturasını, tüm toplumun önüne koymuş gibi... Şimdi de; bu faturayı ödeyemiyor. Bize ödetmek istiyor. Ödeyemeyince; bulaşığa bizim girmemizi talep ediyor. İyi de, biz o restoranda değildik ki. Hiçbir zaman da orada olmadık, olamadık.
Lüks restoran dediğim; toplumun bir kesimi için üretilmiş konforun tanımı aslında… Gelir getirmeyen yatırımlar, “itibardan tasarruf olmaz” dedikleri üst yönetimin harcamaları, topluma değil de belli kesime çalışan vakıflar, dernekler, sözde STK’lar… Üçlü beşli maaşlar, boş beleş tatil çalıştayları…
YEMEĞİ YİYENLER NEDEN FATURA ÖDEMEZ?
Çünkü onların saplantısı şu; “ülkeyi biz yönetiyoruz, dilediğimizi yaparız.” İyi de toplumsal fayda? Kapsayıcılık? Sosyal adalet? Eşitlik? Nimet-külfet dengesi? Fakir fukaranın gözetilmesi? Şeffaflık? Hesap verebilirlik? Beytü’l-mal? Devletin hazinesi? Kul hakkı? İlahi adalet? Hak, hukuk? Hak getire…
Bankada hiç parası olmayandan toplanan vergilerle, bankada parası olanlara, “dolarla flörtleşmesinler” diye KKM adı altında milyarlar aktardık. Bankada parası olmayanlar da, bize faturası dayatılan o lüks restoranda değildi. Evsiz, barksız, garibanlar, kimsesizler de restorana alınmadı.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Lüküs kamarada kimler oturur?
Sezen Aksu’nun şarkısında olduğu gibi; “Estirir de ada yeli estirir / Seni sevindirir, beni küstürür / Lüküs kamarada kimler oturur…” Yemeği yiyenler; kaptan köşkündekiler; lüküs kamaradakiler ama hesabı ödeyecek olanlar; teknenin ambarında sıkışmış kalmış dar gelirliler, yandaş olmayanlar…
Hesabı ödemezsek ne olur?
Yenmiş yemeğin hesabı bir şekilde ödenecek. Bunca lüks harcama, konforun bedeli, balonun faturası mutlaka halka ödetilecek. Nitekim ödetiliyor da… Hiperenflasyon, hayat pahalılığı da bu ödemenin makbuzu gibi her aybaşı TÜİK tarafından (sözde az imiş gibi gösterilerek) önümüze konuluyor. Biz yememiş olsak da boğazımızdan kısıp sofra kurduklarımızı biz seçtik, biz ödeyeceğiz.
NOT
“HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ” AMA…
Bu kelimelerle başlayan cümleyi genelde kaptan köşkündeki yöneticilerden duyarız. Genelde 1’inci sınıf yolcularının batmaya yakın yaptığı çağrıdır bu… Cümle böyle başlıyorsa bil ki senden FEDAKÂR olman istenecektir. Genelde FEDA bizden, KÂR onlaradır.
Şüphesiz hepimiz aynı gemideyiz ama… Devamı gemideki alt güverte yolcularından gelsin; Aynı gemideyiz ama siz sürekli üst güvertedesiniz. Aynı gemideyiz ama siz farklı göğe bakıyorsunuz.
Aynı gemideyiz ama servis edilen yemekler farklı. Aynı gemideyiz ama kürek çeken hep biz oluyoruz. Aynı gemideyiz ama tekne batınca aynı denizdeyiz. Aynı gemideyiz ama seni filikan bekler bizi simit.
Aynı gemideyiz ama sizin masanızda olamıyoruz. Aynı gemideyiz ama buzdağını göremeyen sizsiniz. Aynı gemideyiz ama neden nimet size külfet bize?
Tamam, haklısınız anladık; Hepimiz aynı gemideyiz ancak; NEDEN BİZLER GÜVERTE YÜZÜ GÖREMiYORUZ?