Yeliz Gül Ege: Antalya, sadece deniz, kum ve güneşten ibaret değil

İnanıyorum ki Antalya için ne yapılsa az… Say say bitmez öne çıkan yönleri. Tabii ki onun var olan bu değerlerini parlatmak, onları daha da dikkat çekecek hale getirmek gerekiyor. Bu harika şehrimizin bugüne kadar yeterince tanıtılamamış bir yönü vardı, gastronomisi. Mutfak kültürünün de dünya arenasında hak ettiği yeri alması gerekiyordu ve bunun için bir adım atıldı, 1. Uluslararası Food Fest Antalya Gastronomi Festivali düzenlendi. Ben de etkinlik için geçtiğimiz hafta Antalya’daydım.

Bulunduğum üç gün boyunca şehri dolaştım, Antalyalı yeni dostlar edindim. Bunlardan birisi Yeliz Gül Ege. Antalya’nın tanıtımını etkin bir şekilde yapmak için kurulmuş Antalya Tanıtım Vakfı’nın (ATAV) Yönetim Kurulu Başkanı.

Akademik görevlerinden istifa ederek baba mesleği olan otelciliğe dönmüş. Kemer’deki otellerinde yönetim kurulu üyesi. Bir Antalya gönüllüsü. Antalya Kadın Müzesi’nin kurucuları arasında yer alıyor. Aynı zamanda Antalya Yüksek İstişare Konseyi (AYİK), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Girişimciler Kurulu, Gastronomi Birliği Derneği ve Kemer Yelken Kulübü üyesi. Çekya Antalya Fahri Konsolosluğu görevini yürütüyor.

Yeliz Gül Ege ile sohbetimiz dönüp dolaşıp başkanlığını üstlendiği ATAV’a geldi… Antalya’yı tanıtmak için kurulmuş, kâr amacı gütmüyor. Vakfın zaman içinde gelişen misyonunu şöyle anlatıyor Yeliz Hanım:

“Deniz, kum, güneşe dayalı bir pazarlama politikası, tanıtım politikası dışına çıkılarak Antalya’nın sahip olduğu bilinmeyen değerlere yönelelim ve bunun içerisinde de öncelikle gastronomi olsun istedik. Çünkü, kentimiz, çok köklü bir gastronomi kültürüne sahip”

Bu düşüncenin somut örneklerinden birisi, Antalya Tanıtım Vakfı Kurucu Başkanı Nizamettin Şen’in yayına hazırladığı, yazar ve araştırmacı Gökçen Adar’ın kaleme aldığı Antalya lezzetlerini tanıtmak amacıyla hazırlanan kitap: Toroslar’dan Akdeniz’e Antalya Lezzetleri. ATAV olarak Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça olmak üzere toplam dört dilde basıyorlar. İçindeki tarifler, birebir denenmiş.

Peşinden bir kitap daha gelmiş, yine Nizamettin Şen yayına hazırlamış; Antalya’nın yine az bilinen bir değeri üzerine: Antalya Kelebekleri. “Antalya’nın 183 kelebeğinin olduğunu ve bunlardan üç tanesinin endemik yani dünyada sadece Antalya’da görülebildiğini biliyor muydunuz?” diye soruyor Yeliz Gül Ege “bunları gözlemleyebileceğiniz haritalar üzerinden hangi bölgede, hangi kelebeği ve ne özellikte kelebeği görebileceğinizi anlatıyoruz” diye devam ediyor. Bu kitap da üç dilde basılmış.

Yörük gelenek ve göreneklerini ayakta tutmak ve geleneğe aktarmak adına da çalışmalar yapıyorlarmış. ATAV olarak bir sanal müze kurmuşlar. Şöyle anlatıyor Yeliz Hanım:

“Yörüklerde çadırın direği kadındır. O nedenle kadın olgusu üzerinden kurduğumuz bir Antalya Kadın Müzesi var. Antalya’nın ilk sanal müzesi. Dünya Kadın Müzeleri Birliği’ne üyeyiz. Feminist bir hareket asla değil. Tamamen rolmodel ve ilkleri başarmış kırsalda ve kentte yaşayan kadınları geleceğe taşımak adına onlar hayattayken kendileri ile yaptığımız röportajları çözerek sayfalarımıza taşıyoruz.

Bunun yanı sıra somut olmayan miras dediğimiz türde buralı olmasa da bu kente eli dokunmuş kadınlara bir saygı niteliğinde Prof. Dr. Jale İnan adına -bu kente çok emeği geçmiştir- Yılın Kadını Ödülü vermeye başladık. Burada yaşıyor olmak ve Antalya’ya bir katma değer sağlaması önemli kriterler.”

ATAV olarak sanal etkinlikler dışında insanlara nasıl dokunabiliriz? diyor ve ödülün yanı sıra sergiler açmaya başlıyorlar:

“Yörük yaşamını ve gelin kültürünü konu alan ‘Duvaktaki Bereket Yörük Gelini’ bunlardan birisiydi. Antalya’da üç noktada açtık. Daha sonra Yunus Emre Enstitüsü ile Zagrep’e götürdük. Antalya Olgunlaşma Enstitüsü’nün modernize ettiği Yörük gelini kıyafetlerini Antalyalı gönüllü 14 işkadınına giydirdik ve Berlin’de defile yaptık.”

Türk kadınına 'seçme ve seçilme hakkı' verilişinin 83'üncü yıldönümü etkinlikleri kapsamında 'Bu Kentte Kadın Var' konulu fotoğraf sergisi açmışlar. Sergide, röportaj yaptıkları kadınların bugün neler yaptıkları anlatılıyormuş; o kadınlar da bizzat katılmışlar. Bu isimlerden bir örnek veriyor Yeliz Gül Ege:

“Haftasonlarında kahvaltı için bugün yer bulunamayan Çakırlar’da 25 yıl önce tek başına reçel yapıp yol kenarında satmaya başlayan Keziban Yenge’nin (Kan) köyün diğer kadınlarına ilham vermiştir. Nâm-ı değer sosyete pazarının oluşum hikâyesi böyledir. Çakırlar, Meşhur Keziban Yenge’ye ve O’nu takip eden kadınlara çok şey borçlu kanımca.”

Antalya Tanıtım Vakfı bünyesindeki Antalya Kongre Bürosu’ndan da söz ediyor Yeliz Hanım, Kongre turizmi, Antalya’da 12 ay turizm için çok önemli. Kongre Bürosu olarak Antalya ile ilgili fuar alanı ve toplantı salonu olanaklarını, gezilip görülecek yerleri her yıl yenilenen basılı bir rehberle anlatıyorlarmış.

Evet, Antalya Tanıtım Vakfı kentin bilinmeyen yönlerine dikkat çekiyor, özellikle de kültür, sanat ve tarihle ilgili ve Antalya’nın ekolojik dengesini ön plana çıkaran projelere imza atıyor. Yeliz Gül Ege de çalışmalara hız kesmeden devam edeceklerini söylüyor. Merakla bekliyor, takip ediyor olacağım.

Tüm yazılarını göster