Bugünün ekonomik model tasarımlarına dair en büyük yanılgılarımızdan bir tanesi finans ile ekonominin bazen aynı bazende benzer şeyler olduğunu düşünmek.
Çok da haksız değiliz çünkü üniversitelerden, medyaya, iş dünyasından, kamuya pek çok bakış açısı ekonomiyi aslında finansmış gibi anlatmaya ve konumlandırmaya çalışır, ekonomiyi bir parasal akış olarak görür. Aslında bu tam anlamıyla doğru değildir çünkü ekonomi yaşama dair her şeyi kapsayan paradan ve piyasalardan çok öncesine kadar uzanan bir disiplinken finans ekonomi ile ilişkilenen ekonomi ve soyut piyasalar arasında köprü olan bir alt disiplin. Ancak zaman içinde bu köprü ana odak haline geldi ve ekonomilerimizi şekillendirmeye başladı. Bu sebeple bugün finansta radikal bir dönüşüm ve yenilikçi süreçler tasarlamadıkça ekonomik modellerimizi redesign edemeyiz. Bugün paranın akışı üzerinden yeni bir gerçeklik inşa etmeliyiz.
Yatırım spektrumunu incelediğimizde finansı şekillendirmeye dair öneri ve eleştirileri de görmek oldukça mümkün. Sadece finansal odaklı yatırım doğrudan büyüme odaklı yatırım ve iş modellerinin ortaya çıktığı 1 birim para koyup kısa sürede 5 birim para almayı hedefl eyen konvansiyonel ve tahripkar iş modellerini oluşturuyor. Zaman içerisinde hayatımıza giren sorumlu yatırım çevreye ve sosyal etkenlere dair bir gelişme kaydediyor ve devamında hayatımızda sürdürülebilirlik, sürdürülebilir yatırım, en önemlisi de ESG kavramı giriyor. Oysa bugün icat edildiği andan itibaren ESG yatırımları sermayeyi korumak, sermaye hızlı karlar getirmek dışında bir amaca hizmet etmedi. Zarardan azaltma odaklı her eylemin ESG yatırımı olarak görülmesinin yolu açıldı. Bir petrol şirketi zararından çok küçük bir azaltma uygulandığında başarılı bir ESG yatırımı yapmış oldu ve sürdürülebilir bir şirket olduğunu iddia etme hakkını kendinde gördü. ESG hiçbir zaman iyilik yaratmak, toplulukların ve doğanın hakkını savunmak için kullanılmadı. ESG kar odaklı bir hedef ve karı etkileyecek karı düşürebilecek çevresel sosyal ve yönetişimsel sorunlarla ilgilenmeye devam etti. Karı negatif etkileme potansiyeli olan konular ESG’nin yatırım ve odak alanına giremedi. ESG özünde sadece kara odaklanmaya ve daha “iyi” bir şekilde kar odaklı olabilmeyi ifade eder. Karlılığı etkileyecek radikal ve gerçek adımlar hiçbir şekilde ESG’nin bağı olamadı. Ancak medya ile ilişkilenen, pazarlama ile etkileşim kuran sosyal meseleler ESG’nin bir konusu olabilirdi.
Ve yeni dönemde doğan oldukça büyük bir dönüşüm ve adil geçiş potansiyeli taşıyan kavramlardan biri de etki yatırımı. Özellikle etki yatırımının doğuşu beraberinde daha fazla umut barındırıyordu çünkü 0 noktasının üstünü hedeflemesi ile regeneration ile daha kolay bağ kurabilecek bir yatırım türü olduğunu düşünüyordum. Özellikle dünyanın sorunlarını çözmeye yatırım yapılması oldukça keyifli ve mantıklı geliyordu. Özellikle en büyük adımlarından biri sadece etki dediğimiz yani filantropi de diyebileceğimiz yatırım türünden oldukça farklıydı. ESG’nin sadece kar odaklılığı ile filantropinin hiyerarşisi ve işlevsizliği arasında konumlanan umut vadeden bir yatırım türü oldu etki yatırımı. Filantropi gibi üstenci, tahrip edici, dışlayıcı özellikleri yoktu üstelik filantropiye büyük para kaynaklarını ve iş modellerini geçirmek oldukça zordu. Filantropi iş modelini değiştirmeden dünyaya zarar vermeye de devam ederek yani ekonomiyi kökten değiştirmenin yollarını aramadan bir bağıştan fazlası değildi. Büyük sermayeyi bu alana çekmek de uzun vadede gerçekçi değildi. ESG ise temelinde karlılık ve zarardan azaltma vardı. Tam da az önce bahsettiğim gibi etki yatırımı bu ikisinin arasında yenilikçi, cesur ve yeni ekonomiye hizmet etme potansiyeli taşıyordu. İşte tam da bu sebepten ki üzerine daha çok düşünmemiz daha fazla yeni metodoloji geliştirmemiz gereken alanda etki yatırımı.
Etki yatırımı taşıdığı bu büyük ve potansiyel ile birlikte büyük bir hayal kırıklığını da dünyanın pek çok noktasında beraberinde getirdi. Çünkü etki yatırımı asıl hedefi olan pozitif etkisi yüksek girişimleri desteklemekten hızlıca uzaklaşmaya başladı. Öncelikle finansal büyümeye değil pozitif etkiye odaklanması gereken etki yatırımı konvansiyonel normal yatırımlar gibi davranma refl eksleri geliştirdi. Ve ilk baktığı şey finansal büyüme kapasitesi ve karlılık olmaya başladı. Örneğin bir yenilenebilir enerji şirketine yapılacak yatırımı ele aldığımızda yenilenebilir enerji temiz ve pozitif etki yaratan bir iş modeli olduğu için ona yapılan yatırımda etki yatırımı olarak değerlendirildi. Oysa burada önce etkiye değil bu işin finansal büyümesinin hedeflendiği görülüyordu. Bugün etki yatırımı finansal olarak konvansiyonel yatırımlardaki gibi yüksek kâr getiren girişimlere yatırım yaptı.
Yenilenebilir enerji gıda teknolojileri gibi alanlarda olunca bu yatırımlar, etki ikincil konumda bir ek olarak pastanın en üstündeki süs olarak konumlandı. Pek çok sektör ve tahripkar şirket iş modellerini değiştirmeden yenilenebilir enerji, gıda teknolojileri gibi girişimlere yatırım yaparak etki yatırımı yaptığını iddia ederek yeşil ve sosyal aklamalar yaptı. Burada bize iki soru kalıyor: Herkes etki yatırımı yaptığını iddia edebilir mi, ve etkiyi birinci ölçütü koymayan, sadece hızla büyürken yanında da pozitif etki yaratan girişimlere yatırım yapmak gerçek bir etki yatırımı modeli mi?