Bugünkü Dünya’nın manşetinde arkadaşımız Mehmet Kaya’nın özel haberi var; Öğreniyoruz ki Yatırım Kanunu geliyor, yerli üretimi destek için Sanayi İcra Kurulu oluşturuluyor, Yatırımcıların kamu ile ihtilaflarında ombudsmanlık sistemi kurulacak.
İlave olarak nitelikli üretime yönelik start-up’ları bürokrasi, izin, vergi gibi yüklerden kurtaracak Girişim Şirket modeli de baharda hayatımıza girecek. Ancak temel soru değişmiyor; yatırımlar ne zaman başlayacak?
Yerinde bir soru zira 2020’de nitelikli büyüme için yatırıma ihtiyaç var. Onsuz da büyürüz fakat bu tüketime dayalı, niteliği düşük büyüme olur. Zaten tükettiğimiz bitince de duruveririz. Tıpkı 2019’da olduğu gibi…
Gerek İstanbul, Bursa, İzmir, Ankara, Gaziantep gibi büyük kentlerde olsun gerek Anadolu’da KOBİ ağırlıklı şehirlerde olsun, yatırımcıların harekete geçmek için beklediği temel kavram; adalete güven…
Vergide sürprizle karşılaşmayacağından emin olmak istiyor. Geçmişe yönelik işlemlerle elindekilere el konulmayacağına ikna olmak istiyor. Merkezi veya yerel yönetimin, müktesep haklara saygı göstermesini istiyor.
Hatırlıyorum, 200 milyon $’lık yatırıma başlamış ve 2 yıl içinde bunun 20 milyon $’ı harcanmış bir yatırıma; kahverengi elbiseli bir kamu görevlisi gelip, çevre filan bahanesiyle kilit vurmuştu. O yatırımcı, 20 milyon $’ını çöpe atıp tası tarağı toplayarak yurt dışına gitmişti.
YASA, TEŞVİK İYİ FİKİR OLABİLİR AMA ADALETE GÜVEN DAHA İYİ FİKİRDİR
Kanun ile yatırımcı korunur mu? Eğer o kanun hayatın ihtiyaçları üzerinden ve yatırımcının da görüşü alınarak hazırlanmış ise işe yarayışın “gerek şartı” sağlanmış olur.
Ancak o kanunu uygulayacak olanlara güven oluşmamışsa, işe yararlığın “yeter şartı” eksik kalır. Zira yatırımcıyı, ancak ve ancak ekonomi yönetiminin oyunun ortasında kural değiştirmeyeceği güveni koruyabilir.