Yatırım ihtiyacındaki hızlı artışı nasıl yönetmeliyiz?

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Ülkemizdeki yatırım ihtiyacı beş alandaki zorlamaların etkisiyle hızla artıyor:

1- Geleneksel teknolojilerde orta- geri teknolojileri hızla terk ederek, orta-ileri teknolojilere yatırım yapılması gerekiyor.

2- Dijital uyum yatırımlarının gecikmesi durumunda ödettiği yüksek maliyetleriyle ilgili farkındalık arttıkça yatırım ihtiyacı da büyüyor.

3- Bütün dünyanın gündemine oturan yeşil yeni mutabakat bağlamı, üretim her alanı için yeni yatırım gerektiriyor.

4- Yeni fırsatlar oluşturan iş alanlarını belirleyerek o alanlarda yeni kapasite ve teknik olanakların yaratılması uzun dönemli geleceği güven altına almanın gerek şartı haline geliyor.

5- Belirtilen dört alandaki gelişmelerin gerektirdiği insan kaynağının yetiştirilmesine yönelik yatırım ihtiyacı iş yeri yönetimlerini giderek daha fazla zorluyor.

Yatırımın ölçeği ve niteliği farklı olsa bile, yatırımcının ”risk ve belirsizlikleri kabullenme” sınırlarını belirlemesinin “gerek ve yeter şartları” farklılaşıyor. İyi bir “yatırım yönetimi”, risk ve belirsizlik sınırlarını belirleme yetkinliği kadar “harekete geçme zamanı iyi ayarlamayı” da gerektiriyor. Özellikle de harekete geçtikten sonra yatırımın “geri dönüşünün olası etkilerini” iyi hesaplamak gerekiyor.

Risk ve belirsizliği kavrayışın önemi

A.Cocron ve L. Aronhime’in “Risk, Belirsizlik ve İnovasyon” başlıklı analizlerinde (Turque Diplomatique’de Mayıs 2022) belirtildiği gibi, son yıllarda insanlık birçok “yıkıcı teknoloji” ile yüzleşiyor. Siber ve bilişsel teknolojiler gibi.

Karmaşayı artıran, risk ve belirsizlik alanlarını genişleten teknolojik gelişmeleri karar süreçlerinde dikkate alınması hayati öneme sahip.

Bir diğer etken, teknolojileri geliştiren merkezlerin çeşitlenmesi: Teknoloji geliştirme odaklarının üniversitelerden araştırma birimlerine, hatta bireysel çalışmalara yayılması rekabet koşullarını etkiliyor. Bu etki, sadece makro kararları için değil, işletmeler ölçeğinde de kendini hissettiriyor.

Kuşkusuz yaşadığımız gelişmeler “karmaşayı ve belirsizlikleri” de artırıyor.

Analizlerinden söz ettiğimiz yazarların merkez düşüncesi çok açık: “Belirsizlikler endişe kaynağı olsa da büyük bir avantaja dönüştürülebilir.”

Belirsizlikleri avantaja dönüştürmek için 5 önemli adımı atmak gerekiyor:

1- Belirsizlik ile risk arasında net ayrım yapmalı.

2- Oluşmakta olan sorunları daha dinamik bir şekilde araştırılmalı.

3- Fırsat ve tehlike alanlarını ve olası sınırlarını belirlenmeli.

4- İnovasyon girişimlerini destekleyici bir ekosistem oluşturulmalı.

5- Risk ve belirsizliği etkin bir şekilde yönetmeli…

Cocron ve Aronhime, belirsizlik ve risk birbirlerinin yerine kullanılan iki sözcük olsa da, özünde farklı olduklarını belertiyorlar: “Belirsizliklerin hem karekteri hem de kullanımı açısından riskten oldukça farklı olduğunu” vurguluyorlar. Başarılı girişimcileri ve yenilikçileri nüfusun geri kalanından ayıran şey, bu farkı başarılarının temel olarak görme ve kullanma yetenekleridir.” Risk, karşılaşabileceğimiz olumsuz sonuçların karşılığıdır; önceki sonuçları ve sonuçları yaratan koşullar hakkındaki bilgilerimizden yola çıkarak tahmin edilebilir ve hesaplanabilir. Olasılık hesaplarına göre formüle edilebilir. Daha da önemlisi yönetilebilir. Riskler dağıtılabilir, sigortalanabilir, hedge edilebilir; azaltılabilir.

Belirsizlik de ise kesin ölçüm yapılamaz. ”Herhangi bir zamanda dünyanın gelecekteki olası tüm durumlarını temsil eder. Belirsizlik ne kadar yüksek olursa, olumlu ve olumsuz sonuçlarının sayısı o kadar fazla olur. Bu bir rahatsızlık kaynağıdır; çünkü tahmin edemeyiz. Aynı zamanda potansiyel bir değer kaynağıdır. Daha yüksek belirsizlik daha yüksek potansiyel anlamına gelir ve çoğumuz, dünyanın muhtemelen kavrayabileceğimizden daha fazla olası gelecek durumu olduğundan, bu potansiyel durumunu küçümseriz.”

Girişimciler ve yenilikçiler, beklenenden büyük yararlar umdukları için belirsizleri değerlendirir.

Belirsizlikten nasıl yararlanırız?

Daha yüksek belirsizlik, daha yüksek değer üretecek potansiyeli bünyesinde taşıyorsa, bunlardan nasıl yararlanırız?

Sorunun iki yanıtı var: Birincisi, belirsizliği dinamik şekilde araştırırken, riski olabildiğince azaltabiliriz. İkincisi de, daha yüksek potansiyel vaad eden alanlara girerken, olası kayıpları sınırlandırmaya daha fazla emek ve zaman harcarız.

Deneyimli girişimciler olası kayıpları içgüdüsel olarak belirleyebilir. Fırsat yaratan pazarları ve yeni teknolojilerin uygulanabilirliğini test etmek için düşük maliyetli “minimum uygulanabilir ürünler” yaratırlar. Bu yolla pazarın doğasındaki belirsizliği keşfederek risklerini azaltırlar. Girişimciler çok sayıdaki keşiflerinden birini tutturursa yüksek gelir elde ederek o alanın kaymağını yemiş olurlar. Yazarların analizine göre, “Buradaki temel nokta, belirsizlik araştırmaları test edilirken ve doğrulanırken riskin yönetilmesi gereklidir. Bu, girişimcinin aynı zamanda hem riski en aza indirmesi, genel olarak varsayıldığı gibi ‘risk alanını’ tanımlayarak üstlenmesini, hem de ‘belirsizlik alanını’ tanımlayarak kabullenmesini gerektirir.

Ülkelerin belirsiz alanda yeni potansiyelleri denemelerinin ve yatırım yapmalarının teşvik etmesi, bunun da “inovasyon ekosistemi” içinde çalışması önemlidir.

- Başarısız olmaya, belirsizlikle uğraşmaya ve çok büyük sonuçlar yaratma umuduna olduğu kadar, gerisinde neyle karşılaşacağı belli olmayan alanlara yatırım yapılmasının teşvik edilmesi önemli.

- “Gerekli olan ‘risk almak’ değil ‘belirsizlik almak’tır gerçekliğini de içselleştirmiş olmak önem taşıyor.

Mümkün olanın sınırlarını zorlamak için akademik kurumları ve özel girişimleri devreye sokmak”, “Yenilik ekosisteminin tüm unsurlarını belirsizliği keşfetmeye- bazı hatalar yapılsa bile- yeniliği gerçekten ilerlemeye katkısı nedeniyle teşvik etmek” de gerekiyor.

Risk ve belirsizliği “bahane üretmenin araçları” haline getirmemeliyiz… Bu konuda düşündüklerimizi başka yazılarda paylaşacağız…

Tüm yazılarını göster