Ne çok uğraşmıştık yastıkaltı birikimlerini ekonomiye katmak için... Hele ki 1980 sonrasında dışa açık büyüme modeline geçince, ihtiyaç duyulan kaynak için yastık altında yatan altını ekonomiye katmaya yönelik kampanyalar yaptık, dil döktük, gayret sarf ettik.
Başarılı da olduk. Kimine göre 500 ton, kimine göre 3 bin ton altından söz ediyoruz. İşler yolunda iken ve ekonomi tıkırında iken bu altınları ekonomiye katma yönünde daha iştahlı olduk ama ne zaman krizden söz edilince, altını; sığınılası liman olarak görüverdik.
Negatif faizden kaçan kaçana. Adresler arasında emlak, borsa, oto, döviz ve altın var. Özellikle altın, Türk geleneklerinde en çok sığınılan liman olageldi. Şimdi de yastıkaltı (iddihar) yeniden gücü ele geçirmeye başladı.
Gerçi 220 milyar $ döviz tevdiat hesabında olsa da... Borsa, küçük yatırımcı için yeniden gözde hale gelse de... Altının tahtı daima sağlam basmıştır yatırım zeminine... Sorun, altının yastık altına girdikten sonra yeniden ekonomi yüzüne çıkarılmasının zorluğunda...
Altın aynı zamanda dünyanın güvensizlik endeksi gibidir. Çatışmaların arttığı ortamda ve kriz zamanlarında altın daima gündemde yerini alır. Şimdi de öyle zaten. Ticaret savaşları, kur savaşları, sıcak çatışmalar ve küresel krizi kronikleştiren korona.
Hazırlanmakta olan yeni ekonomi programında, yastıkaltı gücünü dikkate alan tedbir ve teşviklerin olmasını beklemek, ekonominin selameti için iyi olacaktır.
ALTIN KURAL DAİMA AYNI: ALTINI OLAN KURALI KOYAR
Yastıkaltı gücü ele geçirirken altın yeniden kural koymaya başladı ve güvenli liman olma özelliğini hissettirdi. Yatırım teknesi, altın limanında güvendedir ancak teknenin amacı, limanda çürümek olmamalı...
Altın eğer yastıkaltı için cazip olmaya başlamışsa, onu yastık altından çıkarıp ekonomiye katmak, zor olacak ve çok zaman alacaktır.