65+ Yaşlı Hakları Derneği Başkanı Gülüstü Salur, “Kadına kadın, çocuğa çocuk demeden onların meseleleri konuşulmadıysa ve çözülmediyse, yaşlıya yaşlı demeyi ayıp sayarak yaşlılığı anlamamız da meselelerini çözmeye teşebbüs etmemiz de mümkün olmayacak. Gençliğin, fiziksel kapasiteyi ve güzelliği bu kadar yücelttiği bir dönemde yaşlılığı saklamak, onları sosyal hayatın dışına iter” diyor.
Covid-19 krizi, yaşlıların çok fazla gündeme geldiği bir süreç oldu. En büyük risk altında gösterilen 65 yaş üstü toplum evlere kapandı. Bazıları bu süreci dışlanma olarak algıladı, bazıları ilgi merkezi olmanın mutluluğunu yaşadı, bazıları ise gençlere göre çok daha metanetli bir tavır sergiledi. Covid-19 sürecinin yaşlıları nasıl bir psikoloji içine soktuğunu; toplumların yaşlı nüfusa nasıl baktığını, yaşlı nüfusun beklentilerini ve hayallerini, "yaşlılık meselesine hastalıklar penceresinden bakmanın gerekli olsa bile yeterli olmadığını” görerek 65+ Yaşlı Hakları Derneği’nin Kurucusu ve Başkanı Gülüstü Salur’a sorduk. Bakın neler anlattı:
Kadına kadın, çocuğa çocuk, yaşlıya yaşlı demek ayıp değil
“Dünya Sağlık Örgütü yaşamın yaşlılık evresini 65 yaştan başlatıyor. Birleşmiş Milletler' in az gelişmiş ülkeler için 60 yaştan başlattığı bir kabul de var. Eğitim ve gelir düzeyi düşük gruplarda özellikle sağlık okur yazarlığı ve kendine bakma bilinci de düşük olduğu için yaşlılık sorunları belki 50’li yaşlarda başlıyor. Dernek olarak ‘yaşlı’ sözcüğüne sahip çıkıyoruz. Kadına kadın, çocuğa çocuk demeden onların meseleleri konuşulmadıysa ve çözülmediyse, yaşlıya yaşlı demeyi ayıp sayarak yaşlılığı anlamamız da meselelerini çözmeye teşebbüs etmemiz de mümkün olmayacak. Değişen dünyamızın gençliği, fiziksel kapasiteyi ve güzelliği bu kadar yücelttiği bir dönemde yaşlılığı saklamak, meselelerini halı altına süpürmeye yol açar. Yaşlıları sosyal hayatın dışına iter. İncitir onları. ‘Yaşlı olmadığınız kadar değerlisiniz, yaşlı görünmemeyi becerdiğiniz kadar değerlisiniz anlayışı’ en büyük yaşçılık aslında.”
Temel ihtiyaçları sağlanırsa idare etmeyi en iyi onlar biliyor
“Yaşlılarımız genelde bizden daha dayanıklı ve metanetli. Onlar neler gördüler, neler geçirdiler. Sabretmeyi en iyi onlar biliyor. Temel ihtiyaçları sağlanırsa idare etmeyi en iyi onlar biliyor. Gene de bazılarına bu ‘hastalanırsanız ölürsünüz’ uyarısı korkutucu geldi. Kırılanı incineni oldu. Ayrımcılık söylemlerinden rahatsız oldukları kadar sonunda mikrofonun onlara tutulmasından çok memnuniyet duyduklarını da biliyorum. Bir çok kişinin onların ihtiyaçlarını karşılamak için seferber olmasından da memnunlar. Süreç uzarsa, ekonomik sonuçları destek kapasitesini zorlarsa ikinci plana itilmeleri ihtimali beni şimdiden endişelendiriyor.”
Hızlı ve çok olsun derken, derinlikten vazgeçtik
“Hızlı olsun, çok olsun deyince iyi olmasından, derinlikli, manalı olmasından vazgeçiverdik bir sürü şeyin. ’Yaşlıları sayalım, sevelim değer verelim, yük olduklarını hissettirmeyelim’ sloganları, hedefe ulaşacak bir kampanya değil. ‘Yaşlıları dahil edelim’ dememiz lazım. Zaten dahil edersek onların bilgeliği, sevgisi, dayanıklılığı ve dayanışma kapasiteleri hem o yükü hafifletecek hem de bize el verecekler. Sadece kriz durumlarında aklımıza gelmesinler. Yaşlılar yaşamın içindeler zaten.”
Yaşlılığımızı finanse edilebilmek için 70+ yaşlara kadar çalışmak gerekecek
“Yaşlıların aktif olarak hayatın içinde yer almaları; ekonomik değer yaratmalarının sağlanması gündemimizde önemli yer işgal eden bir konu. Kişilerin yaşlılıkta aktif kalabilmek için 40-50 yaşlarından itibaren alternatifler geliştirmelerini birkaç nedenle öneriyoruz. Öncelikle uzayan yaşam beklentisinin getirdiği çok somut bir gerçek var. Yaşlılık yıllarımızın finanse edilebilmesi için neredeyse artık hepimizin 70+ yaşlara kadar çalışmamız gerekecek. İkincisi gerçekten işleyen demir ışıldıyor. Yaşama sevinci, gücü, dayanıklılık devam etsin istiyorsak, aktif ve üretimin içinde olmak gerekiyor”.
Uzun süreli bakım sigortası başlamalı
“Yaşlılığın getirdiği ekonomik yük birkaç faktöre bağlı. Bunun çok görünür olanları emekli maaşları ve tabi ki en büyük kalem olan sağlık harcamaları. Çok görünür olmayanlardan birisi yaşlıların yalnız yaşamaları. İkincisi de yaşlanma sürecinin uzun soluklu olabileceğini düşünerek bir finansal planlama yapmak gerekeceğini düşünmemeleri. Biz sonuncudan başlıyoruz. Yani kişisel olarak insanlar kaynaklarını, destek mekanizmalarını tespit edip, 100 yaşımıza kadar yaşarsak diye düşünüp hazırlansınlar diyoruz. Ülkemizde artık uzun süreli bakım sigortasının başlaması gerektiğini biliyoruz ve bu konuda çalışmalar yapıyoruz. Devlette de bu doğrultuda bir hazırlık olduğunu biliyoruz. Ve en önemlisi, zorunlu değil tercihli olarak olabildiğince herkesin uzun yıllar değişik kapasitelerde üretimin içinde olmasını, çalışmasını teşvik ediyoruz.”
İş, bir dayanıklılık savaşı değil, paylaşılan bir yaşam biçimi
“İstihdam ve işsizlik konusuna sadece gençlerle yaşlıların rekabeti üzerinden yaklaşamayız. İş biçimleri değişiyor. Dijital yerli gençler, daha dijital göçmen bile olamayan yaşlılara kıyasla yeni iş dünyasında zaten avantajlı durumdalar. Biz bu dönemde işin tanımını yeniden yapacağız. Uzun zamandır iş, sadece yaşamı sürdürecek parayı kazandıran ve genellikle katlanılan, sabredilen, bitirilip emekli olunmak istenilen bir dayanıklılık savaşına dönüştü. Halbuki iş bizim yaşam yolculuğumuzda bazı hünerler kazanıp, bu hünerlerimizi bir üretime dönüştürüp bu sırada da insan gibi yaşamamızı sağlayacak değiş tokuşları mümkün kılan bir yaşam biçimi olmalı. Bu dönüşümü düşünürsek her yaştan insana bu yeni iş biçiminde yer olur diye düşünüyorum.”
"İnsan hakkı neyse, yaşlı hakkı odur”
“İnsan hakkı neyse yaşlı hakkı odur” diyen Salur, 65+ Yaşlı Hakları Derneği’nin yaşlı haklarını tanımladığı bir manifestosu olduğunu söylüyor. Bu manifesto herkesin; Sağlıklı, aktif ve hayatın içinde; yalnızlaşmadan, yoksullaşmadan ve yoksunlaşmadan; ayrımcılığa ve suistimale uğramadan; öğrenmeye ve üretmeye devam ederek; diğer kuşaklarla el ele; bedensel ve zihinsel değişime cevap verecek tıbbi, sosyal, psikolojik, ekonomik ve hukuki ihtiyaçları karşılanarak; yaşam tercihlerine saygı duyularak; onurlu bir şekilde yaşlanmaya hakkı olduğunu savunuyor. 65+ Yaşlı Hakları Derneği’nin 29 kurucu üyesi, 67 üyesi, 2 profesyonel çalışanı ve yüzün üstünde gönüllüsü var.Projelerini daha çok yerel yönetimlerle işbirliği içinde yürüten dernek, yaşlı hukuku, yaşlılara teknoloji eğitimleri, yaşlılığa finansal hazırlık ve yaşlılar için finansal okuryazarlık eğitimleri, iç hem dış mekanların yaşlı dostu hale getirilmesi gibi alanlarda çalışmalar yapıyor.