Yaşlanmadan önce acil zenginleşmeliyiz

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Ama nasıl? Buna dair fikirlerimiz fazla, fakat uygulamaya yönelik süreçler konusunda kafamız hayli karışık. Neden mi yaşlanmadan önce? Çünkü hızla yaşlanmaya başladık ama hala zenginleşemedik. Misal, Avrupa önce zenginleşti, sonra yaşlandı. Biz ise hala zengin değiliz ve artık genç toplum değiliz.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) “kaba evlenme hızı” verileri, 2001 yılında her 1.000 kişi başına 8,35 olan evlilik oranının, 2023’te 6,63’e düştüğünü gösteriyor. Aynı dönemde, boşanma oranları ise binde 1,41’den 2,01’e yükseliyor. Bunun anlamı çok net; demografik yapımız çok hızla dönüşüyor.

2 çocuk ana babanın amortismanı

Düşen evlilik oranları ve ekonomik zorlukların doğurganlık hızına yansıması da dikkat çekici… Doğurganlık hızı 1,51’e gerileyerek, nüfusun kendini yenileme düzeyi olan 2,1’in oldukça altına geriledi. 2023 verileri 2050’ye dek nüfusun artacağını, 2100’de ise 77 milyon olacağını söylüyor.

Bilinir ki kadın başına doğum oranı 2,1’den düşük olması kritik düzeydir. Zira 2 çocuk, ana ve babanın amortisi ise ancak bunun üzerindeki çocuk sayısı, nüfus artışına delâlet eder. Bu, işin nüfus boyutu… Fakat kritik olan, yakın gelecekte eğer biz hem fakir hem yaşlı olacaksak, bu başlı başına derdimizdir.

İKİ SORU İKİ CEVAP / Stratejiye dair…

Yaşlanmamak için ne yapmak gerekiyor?

Öncelikle kadınların doğurganlık oranını koruması için toplumsal bazı stratejik kararlar almak zorundayız. Misal Cumhuriyetin ilk yıllarında, memurlara fazladan çocuk parası verilirdi. Şimdi ise kadınların doğurduğunu sağlıklı ve eğitimli yetiştireceğine yönelik adımlarla ikna edilmesi gerekiyor.

Zenginleşmek için ne yapmak gerekiyor?

Fert başına milli gelir olarak hala orta gelir ülkeler arasındayız ve orta gelir tuzağından çıkabilmek için mutlaka yeni politikalar oluşturmak şart. Şimdiki siyaset yapma pratiğimiz, daha zengin bir ülke için çalışmıyor. Katma değerli üretim, zengin ülke ancak, iyi eğitim, verimli kamu ile mümkün olabilecek.

not/ Genç nüfus fırsat penceresi kapanınca…

Yaşlanan ülkelerin sorunlarıyla yüzleşeceğiz. Öncelikle yaşlıların bakımı için harcanacak kaynaklar bütçede fazlaca yekûn tutacak. Hele ki sağlık hizmetleri bu harcamalar içinde ağırlık taşıyor. Geriatri köyleri, huzur evleri, yaşlı hizmet ve bakım harcamaları ile istihdamın ataleti söz konusu olacak.

İstihdamın ataleti derken en önemli unsur, genç nüfus dinamizminden uzak kalmaktır. 20-45 arası insanların üretkenliği, başka diğer yaş dilimlerinde görülmez. Genç düşünür, genç girişimlere imza atar, yeni iş ve kabiliyet alanlarına girer. Start-up ekonomileri için bu durum altın fırsat doğurur.

Yakın geçmişe dek genç nüfus ile övündük durduk. Fakat bu gençlerin toplumsal yarara dönüşmesi için onlara iyi eğitim veremedik. Önlerine fazlaca fırsat çıkaramadık. Siyasetten dışladık, sivil toplum örgütlerine çokça sokmadık. Şimdiki nesiller ise bu politikanın sonucu olarak hevesleri kırılmış halde.

Tarıma bakıyorum, geriatri tarımı haline gelmişiz. Yaş ortalaması bu sektörde 50’ye yaklaşmış ve tarımla uğraşanların sayısı hızla azalıyor. Gençleri bu alana yönlendirmedikçe, yakın gelecekte elden gelen öğüne muhtaç olacağız. Biliriz ki elden gelen öğün olmayacak, o da vaktinde bulunmayacak.

Neticede; Kral Lear’da “soytarı, söyle bana halim nice olur?” sorusuna soytarının verdiği cevap ile yazımı noktalayayım; “kralım, yaşlanmadan önce akıllanmalıydın.” Sahi yaşlandık ama akıllandık mı?

Tüm yazılarını göster