Yaşanan yüksek enflasyonda iş dünyasının payı var mı?

Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

23 Ekim 2024 tarihinde gerçekleşen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Ekim ayı toplantısında İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın konuşması bence son dönemlerde iş dünyası tarafından seslendirilen en doğrudan mesaj niteliği taşıyan söylemlerden biriydi.

Elbette katılmadığım noktalar var. Onları biraz sona saklayacağım ama söylediklerinden katıldıklarımla başlamak isterim.

Sayın Başkan ‘….yaşanan enflasyonun, son 20 yılda tüketici alışkanlıklarının değişmesinden dolayı geçmişte yaşanandan çok daha farklı olduğunu…’ belirtiyor ki buna katılmamak mümkün değil.

Nas ekonomisinin temellerini oluşturan seri faiz indirimlerinin başladığı Eylül 2021 Merkez Bankası kararlarını takip eden fiyat artış hızını savaştaki Ukrayna’da bile görmedik. 20 yılda tüketim alışkanlıkları da değişirken dünyada üretim teknikleri de değişti. Biz maalesef içeride enflasyon, kur, faiz üçgeni içinde debelenirken Dünyanın üretim merkezi Çin planlı ekonomisi ile üretimde verimlilik artışını sağladı. Çin’de son yirmi yılda yaşananlar muazzam. Bunları bizim sanayicimizin, iş adamımızın bilmemesi, görmemesi mümkün değil ancak bu dönüşümü bizler içeride ne kadar sağlayabildik belki bunun da tartışılması gerekiyor. Bugün elbette bu dönüşümü hemen sağlayamayız ama Türkiye’de ciddi bir verimlilik sorunu var. Bunun daha sık gündeme taşınması gerekiyor.

İSO Başkanı Bahçıvan, hem geçtiğimiz dönemlerde hem de bugün çoğumuzun politika hatası dediği ancak benim düşünceme göre bilinçli bir politika tercihi olan Nas Ekonomisi kararlarını sürekli eleştirdi. Ya da belki ben en çok onun sesini duydum.

Ancak tüm iş dünyası için aynı şeyleri söyleyebilmek mümkün mü diye biraz geriye dönüp arşiv çalışması yaptım. 

Bakın karşıma neler çıktı.

Hatırlayalım hemen; 18 Mart 2021 tarihinde içeriden gelen tüm baskılara karşılık Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamak adına politika faizini yüzde 17’den yüzde 19’a çıkarma kararı almıştı.

19 Mart 2021 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi manşetine ‘Bu Operasyonu Kimin Adına Çektiniz?’ sorusunu tam sayfa olarak kamuoyuna duyurmuştu.

Gazete ayrıca ‘Dünya, ekonomideki faiz etkisini azaltmaya çalışırken Türkiye’de Merkez Bankası, 83 milyonun sesine kulak tıkayarak faizi yüzde 17’den yüzde 19’a çıkardı. Piyasa beklentisinin bile üzerinde yapılan 200 baz puanlık müdahale, ekonomik gerekçelerle izah edilemeyen bir faiz artışı oldu. Merkez Bankası’nın Türkiye’nin büyümesini frenleyecek bu operasyonu kim veya kimler adına ve hangi amaçla çektiği merak ediliyor.’ diye de sormuştu.

Peki, iş dünyası temsilcileri bu karara karşı nasıl tavır almışlardı? Bakın neler olmuş.

Dönemin MÜSİAD Başkanı aynı gazetedeki yer alan yorumunda;

Yapılan faiz artışının beklentilerin üzerinde olduğunu belirterek, “Başta gıda ve emtia olmak üzere küresel piyasalardan kaynaklanan fiyat artışlarının Merkez Bankası'nın etki alanının dışında kalması sebebiyle, enflasyonla mücadelenin yalnızca politika faizi enstrümanı ile sürdürülmesinin yeterli olmayacağı kanaatindeyiz. Önden yüklemeli faiz artışının piyasa beklentilerinin oldukça üzerinde bir düzeyde gerçekleşmesiyle, bundan sonra atılacak adımların iş dünyasının yatırım hevesi ve borç yapılandırması adına nasıl bir seyir izleyeceğini görmek gerekecektir” demişti.

Dönemin ASKON Başkanı;

Yatırıma ve harcamalara ihtiyacımız olduğu bir ortamda faiz artışı yaşanması canımızı yakıyor. Ülke olarak istihdamın artması, ekonomi çarklarının hızlanması açısından yatırım ve harcamalara ihtiyacımız var. Faizler yukarı yönde olduğu sürece yatırım ve harcama ortamından bahsetmek çok zor. Birçok sektör bu karardan olumsuz etkilenmektedir. İnşaatçı binalarını, otomotivci otomobilini satamaz. Hane halkı ve küçük esnaf pandemi döneminde sıkıntı çekiyor. Yatırım yapmak isteyen de riske girmeyi tercih etmeyip cazip faizle kolaya kaçmayı tercih eder." yorumunda bulunmuştu.

Dönemin ASRİAD Başkanı ise; “Bu faiz oranları serbest piyasalarda yüzde 25’lere dayanacaktır. Bu rakamlarla hiç kimsenin yatırım yapması, kredi kullanması ve geleceğe dönük risk alması söz konusu olamaz. Tam aksine bu durum, ciddi bir durağanlık getirecektir. Yüksek faizin yüksek bedel ödemek anlamına gelir” demişti.

Sonrasında Naci Ağbal görevden alınıp yerine Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu atanmıştı. Ekonomi politikaları da bu atamayla değişti.

Şahap Kavcıoğlu önderliğindeki seri faiz indirimini esas alan para politikası uygulamalarına ISO, TÜSİAD Başkanları ve hatta TOBB Başkanı bile karşı çıkmışlardı. Ama iş dünyasında tam bir bütünlük göremedik o zamanlarda.

O nedenle Sayın Bahçıvan’ın;

Ancak sanayi sektörü bu dönemde sorunun kaynağı kendisi olmadığı halde büyük bir bedel ödüyor. Üstelik dünyadaki ekonomik durum da bize maalesef dış pazarlara açılım ile toparlanma imkânı vermiyor” sözlerine kısmen katılmam mümkün.

Belki İstanbul Sanayi Odası temsilen değil ancak iş dünyasının büyük bir kısmı o gün o garip uygulamalara itiraz etmeyip, sessiz kaldıkları ve dayatılan para politikasını eleştirmeyip kabullendikleri için bugün yaşanan sorunun kaynağı. Kimse kusura bakmasın.

Sanayicilerin çok fazla sorunu var. Bunları çok kez dile getirdim. Elimden geldiğince de dile getireceğim. Kendileri bu sorunları dile getirmek istediklerinde Ankara’da dinlenmediklerinden şikayetçi. Ekonomi yönetiminin kendilerini duymadığını ifade eden çok.

Ve hatta ‘ucuz kredi döneminde çok para kazandığınız şimdi boşuna ağlamayın’ diye kendilerine cevaplar verildiğini de söylüyor bir kısmı. Bilemem doğru mu yanlış mı ama bana söylenenler bu şekilde.

Sayın Bahçıvan’ın hiç katılmadığım söylemi ise ‘2025-2027 Orta Vadeli Program’da ortaya konan hedefler tutarlı bir stratejiyi ortaya koydu’ tespiti.  

Orta Vadeli Program’da tutarlı hiçbir şey yok. Bunu zaten daha önce yazmış ve tam bir hayal kırıklığı olduğunu söylemiştim.

Bir soru sorarak bitireyim bu haftayı

Kendi şirketlerinde çalışanları böyle bir plan ortaya koysalar o planı ne yaparlar?

Tüm yazılarını göster