COVID-19 pandemisinin ekonomideki yıkıcı etkilerinin hissedilmeye başladığı günlerde, “Benim benzerini görmediğim bir kriz bu” diyenlerden biri de, nice badireden geçmiş olan ünlü spekülatör George Soros’du. Son bir yıl içinde birçok kimse birçok bakımdan benzeri görülmemiş bir krizin yaşanmakta olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Pandemi nedeniyle 2 milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesinden sonra şimdi gelinen noktada, aşıların devreye girmesiyle krizin tepe noktasının aşıldığını düşünenler çoğalıyor. Başta ABD olmak üzere birçok ülkede, ekonominin kriz kısıtlamalarından kurtulup büyümeye geçeceğini, hatta şahlanacağını düşünenler artıyor.
Bu hiç şaşırtıcı değil aslında, çünkü insanlar pandemi sürecinde benzeri görülmemiş pek çok olayla karşılaştı, pandeminin doğrudan ya da dolaylı olarak tetiklediği şokları yaşadı. Başta ABD Başkanı Trump olmak üzere pek çok ülkede alınan önlemlerin yetersiz kalması ve insanların yönetimlere güven duymaması, hem can kaybını artırdı, hem de normale dönüşü geciktirdi. Artık yeni şoklar yaşamak istemiyor insanlar. Aşıların belirleyici olmaya başladığı ve kısıtlamaların azaldığı ortamda ekonomide daha iyimser tahminlerin gündeme gelmesi de doğal.
“Benzeri görülmemiş” olaylar sürüyor
Ancak beklentilerin olumlu yönde gelişmesi bizi bekleyen risklerin azaldığı anlamına gelmiyor ne yazık ki. Normalleşme yılı olması beklenen 2021 yılının ilk 50 gününde yaşananlar, bu yılın da “benzeri görülmemiş” gelişmelerin gündeme geleceği bir yıl olabileceğini düşündürüyor.
ABD tarihinde ilk kez seçimi kaybeden bir devlet başkanı, gözü dönmüş yandaşlarının demokrasinin kâbesi sayılan Capitol binasına saldırarak bir darbe yapmasını ve seçim sonucunu değiştirmesini teşvik etti. Çapaçul darbe başarısız oldu ama Amerikan toplumunun ne kadar bölünmüş olduğu ve demokratik rejimin kırılganlığı bir kez daha gözler önüne serildi.
New York’un hastane koridorlarında kaos yaşanırken Wall Street’de yaşanan şenlik 2021’in başında da sürdü. Borsalarda yeni rekorlar kırılırken batma noktasında olan GameStop şirketinin hisseleri üzerinde yapılan çarpıcı spekülasyon borsada oluşan değerlerin yapaylığını açığa çıkardı. Bu örnekte ilginç olan nokta, çok sayıda küçük yatırımcının bir araya gelerek gerçekleştirdiği kolektif eylemle borsanın büyük ağabeylerinin, yani dev hedge fonlarının hakimiyetine karşı savaş açmış olmasıydı. Bu girişimi “borsada demokratikleşme denemesi” olarak niteyelenler de oldu.
Bana göre dünyanın en şımarık ve haddini bilmez zengini olan Elon Musk’ın 1,5 milyar dolarlık Bitcoin satın aldığını açıklaması ise bir Bitcoin çılgınlığına yol açtı ve kripto paranın değeri 50 bin doların üstüne çıktı. ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Janet Yellen bile kripto paraların geleceğiyle ilgili açıklama yapma gereğini duydu.
Öte yandan, geçen haftaki yazımda da belirtmiş olduğum gibi, Biden yönetiminin uygulamak istediği 1,9 trilyon dolarlık ekonomiyi canlandırma paketinin ekonomide aşırı ısınmaya ve enflasyona yol açarak Fed’i faiz artışına zorlayacağını, bunun da borsada aşırı şişmiş olan balonu patlatabileceğini ileri süren ekonomistler de var.
Japonya’nın ünlü Nikkei endeksinin 1990’dan beri ilk kez 30.000 puanın üstüne çıkması da genç yatırımcı kuşağın dünyadaki trendi izleyerek dünya borsalarındaki şenliğe katılmasına bağlandı.
Pandeminin ekonomide yarattığı çöküşün etkisini hafifletmek amacıyla ortaya saçılan trilyonlarca doların bundan sonra yeni şoklara yol açtığını izlemek zorunda kalabiliriz 2021yılında.
Toplumsal tepkiler ne olacak?
Bu yıl yaşanabilecek yeni şoklara odaklanırken pandeminin daha da ağırlaştırdığı sorunlara, toplumsal eşitsizliğin ve adaletsizliğin yaratabileceği yeni şoklara değinmedik.
Financial Times gazetesinin önemli köşe yazarlarından biri olan Philip Stevens “Ekonomistler neden hep yanlış yapıyor?” başlıklı son yazısında şöyle diyor: “1980’lerden itibaren uygulanan ekonomi politikası, 2.Dünya Savaşı sonrasında toplumun çıkarlarıyla piyasalar arasında kurulmuş olan dengeyi gözardı etti. Küreselleşmenin nimetlerinin süper zenginler tarafından talan edilmesine, piyasaların kumarhanelere dönüşmesine ve sosyal eşitsizliğin büyümesine göz yumuldu ve bugünlere gelindi.“
2021’de bu anlayışın değiştiğini gösteren ciddi adımlar atılabilirse yeni şokları değil, daha güzel günleri hayal etmeye başlayabilriz belki de.