Genelde ‘başarının sırları’ konuşulur. Peki, işler yolunda gitmezse? Kimi durumu inkar eder, hiçbir şey olmamış gibi davranır. Kimi konfor alanına kaçar, aynı davranışları sürdürür. Kimi de bunu değişim için katalizör olarak kullanır. Japon ekonomist Tsuru’nun rehberliğinde konuşalım.
Shigeto Tsuru (1912–2006) II. Dünya Savaşı sonrası enkaz haline gelen Japonya'nın mucizevi ekonomik kalkınmasında rol oynayan bir iktisatçı. Büyük etki yaratan çoğu kişi gibi, o da disiplinler arası (ekonomiyi felsefe, sosyoloji ve siyaset bilimi ile birleştiren) bir yaklaşıma sahip. Tsuru’nun iş hayatında ilham almamız gereken en önemli kavramı ise yaratıcı bozgun. Bunun yedi temel bileşeni var.
1- Başarısızlığın kabulü
Dürüstçe aynaya bakmayanlar, bozgunu başarıya dönüştüremez. Hiçbir şey olmamış gibi davranan, başarısızlığı tamamen elde olmayan dış faktörlere bağlayan veya sorumluluğu anonomleştiren organizasyonlar başarısız olmaya devam ederler. Japonya'nın II. Dünya Savaşı'ndaki yenilgisi, eski stratejilerini bırakıp yeni stratejiler benimsemesi için kritik bir dönemeçti. Liderlik ve toplum, bu yüzleşmeden sonra yeni koşullara uyum sağlamak için istekliydi.
2- Kurumsal yeniden yapılanma
‘Başarısızlığı kabul ettik, ama eski hamam eski tas devam ediyoruz’ demenin bir anlamı yok. Dönüşümün yol haritasının belirlenmesi, bunun için hangi paydaşların seferber edileceğinin kararlaştırılması ve kurumsal yapının bu yenilikleri yansıtacak şekilde tadil edilmesi elzem. Japonya örneğinde bu dönüşüm ihracat odaklı sanayi hedefi, kalkınmacı devlet-özel sektör işbirliği ve Sanayi ve Uluslararası Ticaret Bakanlığı (MITI) öncülüğüyle gerçekleşti.
3- Teknolojik yenilik
Hangi sektörde olursa olsun, günümüzde teknolojiyi iyi kullanmayan bir firmanın hayatta kalma ihtimali yok. Yeni imkânlar bazen verimliliği, bazen kaliteyi, bazen de yenilikçiliği artırmak için kullanılmalı. Büyük miktarda tasarruf, müşteriye daha değerli ürün veya rakiplerin önüne sıçrama böyle mümkün.
4- Toplumsal dönüşüm
Kaliteli bir insan kaynağı başarı için her zaman şart. Ancak, ekibi motive edebilmek, bozgun zamanlarında bilhassa kritik... Bunun yolunun ateşli konuşmalar olduğunu düşünmek kolaycılık olur. Maharet net bir vizyon ortaya koyabilmek, adil ödül-ceza sistemleri işletebilmek ve atılım fırsatları sunabilmekte.
5- İşbirliği ve entegrasyon
II. Dünya Savaşı sonrası Japonya’nın kendisini yenen ABD ile ittifakı (ekonomik yardım, güvenlik garantileri ve pazar erişimi) ve dünyaya eklemlenmesi, küresel bir sanayi ihracatçısı olmasının en önemli adımlarıydı. Hangi alanlardaki eksiklerinizin hangi işbirlikleriyle tamamlanacağını belirlemek ve bunun gereğini yapmak, bozgundan çıkış için çok önemli bir karar.
6- Dayanıklılık
Bozgun travması çoğu organizasyonu dağıtır. Bu moralsizliği yeniden inşa enerjisine dönüştürmenin en önemli bileşeni, sağlam bir misyon (‘neden varız?’) ve ilham verici bir vizyondur (‘nereye gitmek istiyoruz?’). Söylemesi kolay, yapması zor. Ama zaten başarılı bir liderliğin kolay olduğunu kim söyledi?
7- Kültürel ve etik değişimler
Peter F. Drucker’ın çok sevdiğim sözüdür: ‘Kültür stratejiyi kahvaltı niyetine yer’. Değerler, davranışlar ve tutumların bütünü değişmezse, gerçek bir değişim olamaz. Japonya müthiş kalkınmasını militarizm ve emperyalizmden barışa, ekonomik refaha ve küresel işbirliğine doğru geçerek başardı. Köklü değişim isteyen firmalar da benzer cesareti göstermeye mecburlar.
II. Dünya Savaşı sonrası küllerinden yeniden doğan Japonya’nın başarı reçetesinin, zor durumdaki şirketler için de bir yol haritası olmasını umuyorum.