Yaptırımlar, mikrodan makroya geçiş, Fed

Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Yıl, 2022. Dünyanın geleceğini, mevsimleri, yeşil dönüşümü, kapitalizmin yaşama kapasitesini, yenilenebilir enerji çeşitliliğini, Covid-19 sonrasında hayatımıza girmesi muhtemel yeni virüsleri ve farklı tedavi yöntemlerini konuşmamız, akıl yürütmesi yapmamız gereken böylesi kritik bir ortamda Ukrayna’nın işgal operasyonu ve yaşanan insanlık dramı devam ediyor. Henüz somut bir gelişme yok. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre, Polonya ve Romanya sınırları öncelikli olmak üzere, ülkeden ayrılmak zorunda olan insanların sayısı çoktan 2.5 milyon seviyesini aştı. Çok üzücü.

İşgal, Batı’nın askeri ve siyasi anlamda geç kalmakla birlikte ekonomik cephede devreye aldığı muazzam yaptırımlar ve modern dünyadan Rusya’nın saf dışı bırakılma süreci devam ederken hikayenin piyasalar ve ekonomilere olan yansımaları da biraz daha fazla gündemdeki ağırlıklarını artırmış durumda. Riskli varlıklardan kaçış, güvenli limanlara yönelim ve portföylerin yeniden gözden geçirilme sürecinde yeni bir aşamadayız: Mikrodan makroya geçiş. Biraz daha dikkatle fikir yürütmenin, terazide titizlikle ölçmenin bir adım öne çıktığı dönemlere girmiş bulunuyoruz. Geride kalan hafta içerisinde “her şeye rağmen” ECB’nin takındığı tutum tam olarak mikrodan makroya geçişi ifade ediyor.

Tek tek sıralamaya ve vakit almaya gerek yok. Dünya üzerindeki her noktada enflasyonist baskılar şiddetini artırır şekilde yoluna devam ediyor. Korkarım bu eğilim en azından yılın ilk yarısı ve hatta üçüncü çeyreğine de sarkacak şekilde sürme isteğinde olacak. Ukrayna’nın işgalinden zamanın ilerisine kalacak olan tortularda emtiada arz tarafının aksaması, arz-talep arasındaki zaten sorunlu olan zincirin daha da arızalı bir hal alması, daha yavaş global büyüme, daha yüksek global enflasyon ve para politikalarının karşılaşacağı çıkmaz yer alacak. ECB, Rusya ile ekonomik ilişkileri ciddi boyutlarda olan Avrupa’nın merkez bankası olmasına rağmen, büyüme üzerindeki aşağı yönlü riskleri de gözeterek, biraz da bir önceki toplantıya kıyasla daha kontrollü bir dille enflasyonu göz ardı etmeyeceğinin mesajını verdi. Üçüncü çeyrekte, data setlerinin de kontrol edilmesiyle, varlık alımlarında sonlanma olması bir hayli yüksek ihtimal. Bu da faizler artırılmadan dahi, sinyal etkisinin de momentumuyla finansal koşulların biraz daha sıkı bir hal alması demek. Neresinden tutsak elimizde kalmaya aday dönemler serisi maalesef devam ediyor.

Fed haftasındayız. Bildiklerimiz kadar bilmediklerimiz, merak ettiklerimiz de söz konusu. Son Kongre sunumunda Başkan Powell’ın da yönlendirmesini dikkate aldığımızda, oldukça yüksek bir ihtimalle, Fed’in sıkılaşma döngüsü 25bp ile başlıyor. Sonrasındaki aşamaları az çok fikir yürüterek şekillendirmek mümkün. Faiz artırım serisinin devamı, bilanço daraltmasının devreye alınması, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve resesyon yaratmadan politikayı normalleştirmek, yani düze çıkartmak. Bilmediklerimiz ise, faiz artırımlarının hızı, bilançodaki ivme ve her ikisinin birlikte çalışacağı yılın ikinci yarısında finansal koşulların ne olacağı. Denklemin sonunda çekilen x ise ABD’nin resesyona girme ihtimali üzerine yürütülen fikirleri temsil edecek. Bugün değil ancak elbet konuşulacak.

Amerikan para politikası tarihinde ilk kez sıkılaşmıyor. Her sıkılaşma döngüsü kesin çizgilerle çizilmiş negatif yansımalar olacağı anlamına da gelmiyor. Ancak, değişen jeopolitik, arz tarafındaki problemlerin daha kalıcı bir hal alma ihtimali, yüksek seyreden emtia fiyatları ve bu kez tüm konuşulanların globalde de eş zamanlı gerçekleşecek olması riskleri farklı bir boyuta taşıyor. Makro risklerdeki değişim herkes açısından, bilhassa da para politikası belirleyicileri gözünden farklı bir çerçeveden bakmayı elzem kılıyor. Çıkılan yoldaki beklentiler ile karşılaşılan tablonun uyuşmaması ya yoldan geri dönüş ya da yol üzerinde revizyon yapılmasından başka bir şansı geriye bırakmıyor. Şüphesiz son yaşananlar tüm dünyada olduğu üzere bizim açımızdan da benzer riskleri barındırıyor. Büyümenin yavaşlaması, zaten yüksek seyreden enflasyonun yukarı yönde baskılanması ve ithalattaki maliyetin artışı kaynaklı cari işlemler hesabındaki beklentilerin değişmesi uygulanan politikalara farklı yaklaşmaktan başka bir şans tanımıyor. Bu açıdan zamanlama olarak PPK toplantısı, doğru kullanılması halinde, Fed sonrası ilk iş gününde avantaj yaratabilir. İzleyeceğiz.

Tüm yazılarını göster