Yapısal ve hafif çelik binaları neden sadece deprem olunca hatırlıyoruz?

Sadi ÖZDEMİR EKONOMİDE SAĞDUYU

Bu soru çok önemli ama uzun yıllardır Türkiye’de mantıklı bir yanıtı yok. Oysa hafif çelikle depreme dayanıklı konutlar, yapısal çelikle ABD ve Japonya’da olduğu gibi deprem ülkelerinde yüksek binalar ve gökdelenler inşa edilebiliyor. Bu malzeme ve yöntemlerle deprem bölgelerinde çok kısa sürelerde köy evleri, hastaneneler, yurtlar ve okullar inşa edilince yenileri için ülkemizde de daha istekli bir kamu yönetimi oluşmuş gibi görünüyor. Oysa dünyada çelik yapıların geçmişi çok eski. ABD’nin meşhur gökdelenlerinden, Avusturalya’nın ve Avrupa’nın sembol yapılarına kadar çok sayıda yapısal çelik bina örneği var. Yüzyılı aşkın süredir ayakta olan ve hala aktif kullanılan bu yapılar kim bilir kaç deprem atlattı. 2008’de Pekin Ulusal Stadyumu, 2010’da Dubai Burj Khalifa, 1931’de Empire State Binası, 1910’da New York Flat Iron, 1930’da Chrysler Binası, 1973’te Şikago Willis Kulesi ve çok sayıda ünlü ve tarihi yüksek bina çelik yapı olarak inşa edildi. Mesela depremler ülkesi Japonya’da çelik yapı kullanımı toplam yapı stokunda yüzde 80’lerde, Yeni Zelanda’da yüzde 70’lerde, Amerika’da yüzde 50’lerde, bizde ise yok gibi. Türkiye dünyanın 8’inci Avrupa’nın 2’nci büyük çelik üreticisi ama toplam yapı stokunun sadece yüzde 5’i çelik yapı. Bunların da büyük kısmı endüstriyel yapılar.

Bu işin sanayicisi ne diyor?

Uzun yıllardır Türkiye’de yapısal ve hafif çelik konusunu gündemde tutmaya çalışan sanayicilerimiz var. Prefabrik yapıların tüm unsurlarını üreten ve dünyaya ihraç eden, uygulayan bu firmalarımızdan biri olan Vefa Group Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Güner ve İcra Kurulu Başkanı Turan Koçyiğit ile sohbet ediyoruz. Orhan Güner, yapısal çelik ve hafif çelik binaların hem daha dayanıklı olmaları hem de çok kısa sürede inşa edilebilmeleriyle öne çıktığını belirtiyor. 1999’dan beri sektörün benimsenmesi için çaba harcadığını anlatan Güner, şöyle başlıyor konuşmaya: “Türkiye prefabrik, hafif ve yapısal çelik ile inşaatı ne yazık ki depremler olduktan sonra öğrenmek zorunda kaldı. Bu yapılar özel bir mühendislik gerektirir ama hızlı üretim ve uygulama çok önemli avantaj sağlar. Depreme dayanıklılığı çok yüksek. Üretim ve montajda sınırlar, süreler baştan belli. Maliyetler de beton yapılarla çok yakın. Deprem bölgelerinde afet konutlarının hafif çelikten yapılmaları bu nedenle mümkün oldu. TOKİ, son 5 yılda 100 bin civarı çelik konut ihale etti ki bir kısmı tamamlandı, bir kısmının çalışmaları devam ediyor. Geçmişte endişeyle yaklaşılan hafif çelik yapılara talep yükseliyor. Hastaneler, yurtlar, villalar ve çok katlı yapılar çelikle inşa ediliyor. Ülkemizin deprem gerçeği dikkate alınırsa çelik yapıların yaygınlaşması bir devlet politikası olmalı. Ancak, 2020’deki Elazığ depremi sonrası çelik yapıların şartnamesi oluşturulabildi ve kısa sürede TOKİ öncülüğünde çeşitli illerimizde hafif çelik yapı sistemiyle 50 bin köy evi inşa edildi. 2023 Kahramanmaraş depremi sonrası da Hatay Defne’de, 8 bin metrekarelik hastane çok kısa sürede teslim edildi.”

Atık çamur, hurda kağıt hammadde oldu

Vefa Group Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Güner’e, geçen yıl depremlerden sonra yasaklanan ihracatın ne durumda olduğunu, kapasite artırma yatırımlarının hangi aşamada olduğunu soruyorum, şöyle yanıtlıyor: “Fabrikamızdaki Araştırma Geliştirme (Ar-Ge) bölümümüzde hammadde konusunda yeni malzemeler geliştirdik. Bilecik bölgesindeki sanayicilerimizin atık çamurunu ve Milli Eğitim Bakanlığı’mızın hurda kâğıtlarını ki bunların büyük bölümü sınav kâğıtları onları kullanarak üretim yapıyoruz. Böylece hem hammadde hem enerji maliyetimiz düştü. Selüloz ithalatından ve aşırı su sarfiyatından kurtulduk. Ayda 200 ton atık kâğıt kullanıyoruz ki yeni üretim hattımızla birlikte 500 tona çıkacak. Bilecik fabrikamızı 2010’da inşa ederken büyük düşündük, şimdi aynı fabrika içinde kapasite yatımımızla üretimimiz iki misline çıkarabiliyoruz. Yıllık 3 milyon metrekareden 6 milyon metrekareye çıkıyoruz. Avrupa’da çok yaygın bir cephe malzemesinin üretimine de başlıyoruz. Bu ürünün Avrupa’daki fiyatına göre maliyetimiz ve fiyatımız çok avantajlı. Yeni üretim hattının makinelerini de kendimiz tasarladık ve yurt içinde ürettirdik. Depremlerin ardından, ülkemizin ihtiyaçları gereği ihracat kısıtlanmıştı, normalleşti. Bu yılın ilk 4 ayında ciromuzun yüzde 40’ını ihracattan sağladık. Geçen yıl ciromuz 60 milyon dolardı. Haziran’dan itibaren yeni kapasitemiz devreye girecek ve bu yıl ciromuz ciddi miktarda artmış olacak.”

Moyette Adası’na, Patagonya’ya İhracat, Sicilya’ya bin kişilik yurt

Vefa Group İcra Kurulu Başkanı Turan Koçyiğit, üretime başladıkları ilk günden bu zamana yaklaşık 7 milyon metrekare prefabrik yapı ürettiğini belirtiyor. Koçyiğit, ilginç rakamlar veriyor: “1200 kişilik bir hafi f çelik yapı öğrenci yurdunu 3 ayda teslim ettik, 15 bin metrekareydi ve sonrasında Bakanlığımız çelik okullar, yurtlar yaptırmaya başladı. 65 günde hastane yaptık ki 42 günde kabası bitmişti. Venezuela’da 2 bin konut yaptık. 4 katlı (16 daireli) apartmanların çelik iskeletini 10 günde kurduk, ince işleriyle birlikte bir apartman bir ayda tamamlandı. Gabon’da bir inşaat fi rmamız için de böyle 647 konut teslim ettik. Bu güne kadar 121 ülkeye ihracat yaptık. Mayotte Adası’na, Patagonya’ya kadar ürün gönderdik uyguladık. Sibirya’nın ürünü başka, Yemen’in başka olmak zorunda. Farklı iklimler, kültürler için özel üretimler yaptık. Dünyanın en büyük 250 müteahhitlik fi rmasından 55’ine iş yaptık. Zaten ülkemizin bu listede 40’tan fazla inşaat fi rması var. Sicilya’ya bin öğrencilik yurt üretimi ve teslimi için yeni anlaşma imzaladık.”

Tüm yazılarını göster