Yapısal dönüşüm

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

MÜSİAD salgının sektörlere etkileri ve yapılması gerekenler üzerine bir ara rapor yayınladı. Raporun ilgi çekici tarafı net olması ve özellikle firma seviyesinde yapılması gerekenleri vurgulaması diyelim. Şirketler geleceğe dair kararlarını vermeli, hasar kontrolü yapmalı ve salgının/ekonomik etkisinin – ki bunlar iç içe- süresini tahmin etmeli. Önlemler ve geleceğe dair yeniden yapılanma bu tahminlere dayalı olmak durumunda. Üstelik bazı değişiklikler, yani iş yapma biçimi ve çalışma yaşamının düzenlenmesi zaten salgın olmasaydı bile teknolojik değişim tarafından gündeme getiriliyordu. Yeni olan şey küresel arz ve talebin beraber çöküşü ve adeta dışsal bir belirsizliğin sisteme yayılmasıdır ki sonuçları daha şimdiden kâr ve ücret kalemlerinde sert düşüş ve işsizlikte köşeli artış olmuş durumda.

Kanımca acil konular bir yana, onlarla da bağlantılı olarak, örneğin bir yıl sonra neredeyiz sorusuna cevap ararken bakılacak asıl meseleler finansal maharet veya kredi kanallarının açık tutulması değil. Kredi sonuçta borçtur; yeniden borçlanan şirketlerin diyelim 6 ay sonra neyle karşılaşacaklarını bilmemeleri durumunda süreç sadece daha fazla borçlanmış olmalarıyla neticelenebilir. Asıl mesele nasıl ileriye gidileceği gerekirse üretimde hangi sektörler arası kayışların yaşanabileceğini saptamak, hazırlıklı olmak ve iş yapma biçimini yavaş yavaş değiştirmek. Çalışanlar için de bu doğru. Örneğin beyaz yakalıların küresel ölçekte aynı tarzda çalışmaya devam edeceklerini ve sayılarının aynı kalacağını sanmıyorum. Dijitalleşme kendisini öne çekiyor. Keza gelen yoğun işsizlik dalgasının salgın bitti diye aynen geriye çekileceğini de sanmam. İşsizlik oranları yüksek kalacak, daha yüksek bir seviyenin etrafında dalgalanacak. Bir anlamda teknolojinin –yani bilimin, yani modern rasyonalitenin- dayattığı ancak tam olarak nasıl ilerleneceğinin belirlenemediği gelişmeler zorunlu olarak gündeme yerleşecek. Fırsat denilebilecek şey burada ve bağlantılı olarak küresel tedarik zincirlerinde yeni roller edinebilmekte. “Her şeyi Çin üretsin” diye karikatürleştirilebilecek modelin sonu muhtemelen geldi.

Kredi yeterli olamaz; zaten borç demektir ve esasen kredi alabilir firmalar kredi almış oluyorlar. Risk yönetimini tümden bir kenara bırakmak bankalar açısından pek de olacak iş değildir. Demek ki makroekonomik programın yokluğu durumunda toparlanmanın yükünü mikro kararlara dayamak daha makul görünüyor. Tedarik zinciri değişirken nakit yönetiminde değişiklik yapmak, döviz kazandıracak faaliyetlere yönelmek ve firmalara olan güveni artıracak tedbirler almak elzem. Son tahlilde olay dövizde başlıyor dövizde bitiyor.

Mikro seviyede değerlendirme raporun net biçimde vurguladığı gibi teknoloji, makine parkının yeniliği, hammadde tedariki, nitelikli işgücü, öz kaynak/borç dengesi, stok döngüsü, siparişler ve süreleri vb. konuları ivedilikle ele almalıdır. Kamunun salgına yakalanan andaki kamu maliyesi, tasarruf açığı ve dış ticaret açığına bağlı olarak ve ayrıca karar mekanizmasının durum saptamasına dayanarak yaptığı/ yapabileceği/yapmayı tercih edebileceği yardım ve verebileceği desteğin, süre uzarsa yetmeyeceği açıktır. Bu dünyanın her yerinde böyledir. En iyisi V şeklinde canlanmaya bel bağlamayıp uzunca bir U sürecine göre hazırlıklı olmak.

Tüm yazılarını göster