Bireysel teknolojide inovasyonu takip ederken yakaladığım bir çevrim var. Önce Intel ve Microsoft yeni bir Wintel platformu tanıtıyor. Arkasından HP ve Huawei bunun üzerine inşa ettikleri donanımlarını tanıtıyor. İnsan zekâsı olsa da, bunun bireyselle kurumsalın birbirine karıştığı bir ortamda ne anlama geldiğini tartışabilsek.
Bu yazıyı yazarken yapay zekâ ile nasıl bir işbirliği yapabileceğimi öğrenmeyi çok isterdim ancak bunu kendim deneyerek değil de, bir grup insanla oturup konuyu tartışırken yapay zekâya soru sormalarını isteyerek ve bunun sonuçları üzerine ben o ekibi yöneterek yapmak isterdim. Günümüzde herkesin kendi yaptığını anlatmak için büyük toplantılar yaptığı bir ortamda “Evladım yapay zekâ, bunların ne dediğini toparla ve bize, Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak bir strateji ve yol haritası öner” demekten başka bir şey aklıma gelmiyor. Oysa ki yapay zekânın bize mahalle dedikodusunun ötesinde bir fayda sağlaması için –özellikle de geldiğimiz aşamada- insan zekâsı ile yapay zekâyı hizalamadan mümkün görünmüyor. Yoksa insan tarafı kendi varlığına, işine ve servetine bir zarar gelip gelmeyeceğini tartışırken treni kaçırmak bir yanan garın otele dönüştüğü bir dünyada ne olduğunu anlayamama sorunu ile karşı karşıya kalacağız.
Yapay zekâ ile birlikte çalıştığım günler geldiğinde, bu zekâyı yönlendirmek için son dönemde yakaladığım bir kalıbı araştırmasını isterdim. Intel’in işlemci tarafındaki yeniliğini tanıttığı toplantının ardından Microsoft, işletim sistemi ve yazılımlar tarafında bir lansman yaparak son yıllarda yeniden canlanan Wintel (Windows+Intel) platformundaki yenilikleri tanıtıyor. Bunun ardından HP ve Huawei bilgisayar tarafında yaptıkları yenilikleri anlatıyor ve sonrasında da yerli üreticiler ile diğerleri kendi ürünleri ile bu yeni dalganın akıllara iyice yerleşmesini sağlıyor.
Bugün karşı karşıya olduğumuz yeni dalganın bu kalıbı daha ileri karmaşıklık düzeyine taşıdığını görmek zor değil. HPE ile Nvidia’nın lansmanının bu dalgaya eklenmesinin simgelediği şekilde kurumsal tarafı bireysel taraf ile paralel bir biçimde yapay zekâ ekseninde karşımıza çıkarıyor. Veri merkezleri ve uçtaki yapay zekâ uygulamaları ile daha karma bir dünya oluşurken bunların hepsi sürdürülebilirlik ekseninde bir sınamadan geçiyor. Dünyamızın geleceği hakkında daha doğru kararlar vermek için yapay zekâ destekli simülasyonlar kullanmak ile bu karar destek sistemlerini eğitmek ve uygulamak için kullanmamız gereken muazzam enerjinin dünyamızın sürdürülebilirliğine ne kadar zarar verdiğini aynı masada ele almamıza yol açıyor. Bu duyarlılık, otomobiline yakıt koydurup hava güzel diye dolaşmaya çıkanlarda da var mı, diye merak etmeden geçemiyorum. Ancak her şeyin hizalandığını görmek içimi rahatlatıyor. Daha az enerji tüketen otomobiller tercih etmekle Nvidia’nın dile getirdiği gibi teraflop yani saniyede gerçekleştirdiği işlem başına chip’teki enerji tüketimine odaklanmak aynı mantıklı çözümün algılanmasının huzurunu veriyor. Bu durumda otomobil yerine toplu taşıma ile daha düşük karbon ayak izi üreterek yolculuk etmeye de gereken önemi veriyor muyuz sorusu akla geliyor. Bunun yanıtı da, Nvidia’nın toplam çözümü uygulamak yani ulaşım ve işlem altyapısını kurmak için HPE ile oluşturduğu “Nvidia AI Computing with HPE” modelinde yatıyor. Buna internete bağlı olmadan tek bilgisayarda yapay zekâ kullanma konusunda Intel’in tanıttığı platformu eklediğinizde otomotiv dünyasını kıskandıracak bir çeşitlilik elde ediyoruz. HP’nin yapay zekâ kullanan notebook’u kişiselleştirilmiş bilgisayarın günümüzde PC devrimini getirdiği noktaya işaret ediyor yani otomobil işlevi görüyor. Intel lansmanında yerli üreticiler Casper ve Monster ile MSI’ın bu kullanımı destekleyen ürünleri, bahsedilmese de masada duruyordu. Senaryoyu bu kadar karıştırdıktan sonra katilin yani “killer” teknoloji, platform ya da aracın ne olacağını bulmak için her şeyi teker teker profilleyelim.
İlk darbeyi vuran Intel, “Intel, ilk yapay zekâlı bilgisayar ıntel core ultra masaüstü işlemcilerini piyasaya çıkarıyor” açıklaması ile gerçekleştirdiği lansmanda, “Masaüstü bilgisayarlar için önemli ölçüde daha düşük güç tüketen yeni Intel Core Ultra 200S serisi işlemciler, harikulade oyun performansı ve endüstri lideri bilgi işlem sunuyor” mesajını iletti.
Kendimi yapay zekâ yerine koyup yazılı metinler üzerinden ilerlemek istiyorum. Filmin sonundan başlayayım: “CPU, GPU ve NPU tarafından desteklenen eksiksiz yapay zekâ yetenekleri sayesinde, teknoloji tutkunları içerik oluşturma ve oyun için ihtiyaç duydukları akıllı ve güçlü performansa daha düşük enerji tüketimiyle ulaşabiliyorlar. Yapay zekâlı bilgisayarı ilk kez teknoloji tutkunlarının kullanımına sunan Intel Core Ultra 200S serisi işlemcilerin yapay zekâ özellikli içerik oluşturucu uygulamalarındaki performansı, rakip amiral gemisi işlemcilere kıyasla yüzde 50’ye kadar daha hızlı. Yeni NPU ise, yapay zekâ işlevlerinin boşaltılmasını sağlıyor. Oyun kare hızlarını artırmak için ayrı GPU’ları kullanıma almak, yapay zekâ iş yüklerinde güç kullanımını önemli ölçüde azaltmak ve performans etkisini minimuma indirirken oyunlarda yüz ve hareket izleme gibi erişilebilirlik kullanımlarını etkinleştirmek bunun örnekleri arasında yer alıyor.”
Nöral işlemci birimi (NPU) oyuna yeni katılan yıldız olarak en fazla konuşulan unsur. Tasarımları sayesinde yapay zekâ sistemlerinin hızını ve verimliliğini önemli ölçüde artıran NPU işlemcilerin bu rolü kapması şaşırtıcı değil.
Buradan başa dönersek lansmandaki ifadeler daha açık anlaşılabiliyor: “Intel, yapay zekâlı bilgisayar yeteneklerini masaüstü platformlara ölçeklendirecek ve teknoloji tutkunlarına yönelik ilk masaüstü yapay zekâlı bilgisayarlarını müjdeleyecek olan yeni Intel Core Ultra 200S serisi işlemci ailesini tanıttı. Intel Core Ultra 9 işlemci 285K'nın öncülük ettiği, teknoloji tutkunlarına yönelik en yeni nesil masaüstü işlemcilerde, masaüstü bilgisayarlar için mevcut en hızlı çekirdekler olan yeni nesil Performance çekirdekten (P çekirdek) 8 adede kadar ve sonraki nesil Efficient çekirdekten (E çekirdek) 16 adede kadar içeren beş masaüstü işlemci bulunuyor. Bu güçlü çekirdekler birlikte, çok iş parçacıklı iş yüklerinde önceki nesle kıyasla yüzde 14’e kadar daha yüksek performans sağlıyor. Teknoloji tutkunlarına yönelik ilk NPU özellikli masaüstü işlemcileri olan bu yeni işlemci ailesi, en son teknoloji ürünü medya desteğine sahip yerleşik bir X GPU ile birlikte sunuluyor.”
Burada en büyük vurgu, oyun üzerinde olsa da bu konu oyun değil. Birincisi, yapay zekâ konusunda kilit oyuncu hâlâ GPU yani grafik kartı ve tek bilgisayarda yapay zekâ kullanılırken GPU’nun gücü kilit. Zaten Intel lansmanında da, tek bilgisayarda yapay zekâ çalıştırırken yegâne kısıtlamanın GPU’nun gücünün belirli bir düzeyin üzerinde olduğu vurgulandı.
İkincisi, HP’nin uygulama örnekleri arasında HP Türkiye Genel Müdürü Serdar Urçar’ın sözleri ile “Cin Ali gözlüğü” çizerek yapay zekâlı bilgisayarın size stil bir gözlük tasarımı yapmasını sağlamak mümkün. Urçar farkında mı bilmem ama Türkiye’de şu anda ilgimi çeken en önemli başarı öykülerinden biri olan Bilge Baykuş’a atıfta bulunmuş gibi oldu. Özellikle gençler arasında çok popüler olan marka, güneş gözlüğü kullanma modelini köklü biçimde değiştirdi.
Bu iş sonuçlarına ulaşmak için yapılacakları planlarken, yapay zekânın hem eğitilmesi hem de kullanılması sırasında çok yoğun enerji harcadığını akılda tutmakta yarar var. Bu entelektüel düzeyi yüksek kesimlerin çevre konusundaki hassasiyetine bağlı olarak kritik hale geliyor ve hem regülasyon, hem toplumsal değerlendirme ve hem de tüketici tepkisi açısından teknoloji şirketlerinin dikkatli olması gereken bir alanı oluşturuyor.
Türkiye’ye bakıldığında ise, başka bir tablo ortaya çıkıyor. TÜSİAD’ın düzenlediği Uluslararası Enerji Kurumu (IEA) İcra Direktörü Fatih Birol’un tema konuşmasını yaptığı “Enerji, Sanayi ve Ticaret Üçgeninde Dünya ve Türkiye için Değerlendirmeler” toplantısında ilgi çekici bakış açıları sergilense de Türkiye sanayicilerinin veri ekonomisine dayanan enerji denklemleri üzerinde durmaması dikkat çekici bir eksiklik oldu. Oysa ki, ticaretin yönetilmesinde kullanılan Blockchain temelli altyapılardan HP Türkiye Genel Müdürü Serdar Urçar’ın gözlük tasarlama örneğini üretime çevirme gücü de olan yapay zekâya kadar dijital ekonominin en önemli konusu enerji. Devamını bir sonraki yazıda anlatacağım bu toplantılarda sohbet sırasında duyduğum ve ilgimi en çok çekenlerden biri, Google’ın 14 nükleer santral için başvuruda bulunduğu bilgisi oldu. Google’ı hâlâ bir arama motoru sanıyorsanız bir mesele yok ama buradaki reklamların TÜSİAD üçgeninin ticaret ayağındaki etkisi düşünüldüğünde kazın ayağı başka bir şekil alıyor.
Buradan Türkiye sanayicilerinin SD2 programı ile en önemli dönüşüm alanlarından biri olarak gördüklerini ortaya koydukları dijital dönüşümü hâlâ dijitalleşmeye ve veri odaklı bir ekonomiye çeviremediklerini anlıyoruz. Veri merkezleri dünya enerji tüketimin yüzde 4’ünü gerçekleştirme ve dünya gayri safi hasılasının giderek büyüyen bir bölümünü etkileyen ekonomi bileşenlerine dönüşmüşken Türk sanayiinin bu alana daha fazla önem vermesi ve enerji tarafı da dahil olmak üzere kendi geleceğine etkilerini tartışması gerekiyor.
Bu yazıda son olarak, Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı’nın verinin ekonomide tanımının ve karşılığının olmadığına ilişkin değerlendirmesine atıfta bulunmak istiyorum. Bu, birkaç nedenle Eczacıbaşı’nın geleneksel kurumsal yapıları ve sistemleri sorgulayan kitabı kadar önemli… Birincisi, dünya veri odaklı bir yapıya giderken Türkiye ekonomisinin buna odaklanmayan oyuncularının başka alanlardan gelen oyuncular karşısında kırılganlaşmasının zeminini yaratıyor. İkincisi, orta gelir tuzağı, yüksek kur veya yüksek enflasyon olarak karşımıza çıkan ekonomik sorunları aşmak için daha fazla çalışmak dışında bir yöntemden mahrum kalmamıza neden oluyor. Kimsenin daha çok çalışacak mecali, hangi işi daha çok yapması gerektiğine dair bir fikri ya da bugün yaptığı geleneksel işlerini daha fazla yapmasını sağlayacak sınai kapasite artırımı için parası olmadığına göre, artık veriye dayanan başka çözümleri ele emlak gerekiyor. Eczacıbaşı’nın bu alanda sürekli zihin açıcı çalışmalar yaptığına işaret edip veriyi TÜSİAD’ın işaret ettiği enerji, sanayi ve ticaret üçgeninin merkezine koymadan sorunlarımızı çözemeyeceğimizin altını çizeyim.