Nvidia’nın hisse değerinin oynaklığı ile yapay zekâ arasında bir ilişki kurmak mümkün ama işin analitiğini yapmak için daha fazla veriye bakmakta yarar var. Yapay zekânın Nvidia’nın chipleri dışındaki maliyetleri ve yapay zekâ şirketlerine yapılan yatırımlar zihnimizi açabilir.
Nvidia’nın hisse değeri, 28 Ağustos’ta ikinci çeyrek finansal sonuçlarını açıklamasının ardından önce yüzde 2,1 ve 29 Ağustos sabahı da yüzde 4 geriliyor. Önceki üç çeyrekte yüzde 200’lük ciro büyümesi sergileyen şirketle ilgili beklentiler o kadar büyümüştü ki, beklentilerin üzerinde gerçekleşen yüzde 100’ün üzerindeki büyüme bile şirketin değerini yerinde tutmak için yeterli olmadı. Değişimin yönünü önümüzdeki günlerde göreceğiz ama Nvidia’nın büyümesinin ebediyen sürmeyeceği beklentisinin oluşmasının bu etkisi, yapay zekânın kendisinin maliyetlerinin endişe yaratması ile yapay zekâya ilgiyi azaltacak bir etkiyi de ortaya çıkarabilir.
Bir yapay zekâ büyük dil modelinin eğitilmesi için gereken on binlerce Nvidia GPU chiplerinin tanesinin maliyetinin 30 bin dolar olduğu düşünüldüğünde önemli yapay zekânın maliyeti konusunda bir fikir sahibi olunabiliyor. Ya da böyle düşünülebiliyor. Ancak bugün için yüz milyonlarca dolarlar düzeyinde olan bu maliyetin, birkaç yıl içinde milyarlarca dolar düzeyine ulaşması bekleniyor. Bu bambaşka bir dünyanın ortaya çıkması anlamına gelecek.
Ancak donanım maliyetlerinin ötesine geçen bir başka maliyet bu projeksiyonlara dahil olmaya başlıyor ve bu maliyetin yükselmesi bu yeni dünyada yaşamanın normlarını daha zorlu hale getirecek. Yapay zekâ modellerini eğiten şirketlerin şimdilik çok bahsedilmeyen veri etiketleme maliyetleri, geleceğin ağır maliyeti hale gelecek. Bu, var olan modelleri belirli özel işlere uygun hale getirmek için ince ayar yapan şirketlerin de üzerindeki bir maliyet. Daha önemlisi, bu maliyet müstahsil yapay zekâ (Generative AI-GenAI) ile bağlantılı olarak daha da etkili bir hale gelecek çünkü GenAI modellerinin veri ile eğitilmesi sırasında kalıpların fark edilmesi ve yapay zekânın kullanacağı biçime dönüştürülmesi için etiketlenmesi gerekiyor.
Örneğin, otonom araçlarda kullanılan yapay zekâ modellerinin eğitilmesinde kullanılan veri etiketlemede, kameralardan elde edilen görüntülerin üzerinde yayalar, trafik işaretleri, yoldaki araçlar ve trafik ışıkları gibi öğeler etiketleniyordu. Bu, o kadar emek yoğun bir işti ki, bu işin maliyetini düşürmek için emek maliyetinin daha düşük olduğu ülkelerden dış kaynak kullanılması söz konusu oluyordu. İnsanların nitelikle ilgili geri besleme sağlayarak modelin başarımını puanlamaya yönelik model geliştirme süreçleri, emek kaynaklı maliyetleri daha yukarı çekerken, müşteri bilgileri ve şirketlerin kendi içlerinde tuttuğu özel bilgileri de maliyetleri yukarı çekiyor.
Bizim şimdiye kadar farkında olmadığımız bu maliyetler, yapay zekâ dünyasına girecek ya da bu dünya ile ilgili karar verecek olanların bilmesi ve anlaması gereken unsurlar.
Türkiye de bu dinamiklerin farkında olmalı
KPMG Türkiye ve 212'nin Türkiye Startup Yatırımları raporu, Türkiye’de yapay zekâ şirketlerine yönelik ilgiyi ortaya koyuyor. 2024’ün ikinci çeyreğinde, fintech sektörü yedi işlemle en fazla sayıda işlemin gerçekleştiği dikey olurken onu sırasıyla altı işlemle yapay zekâ ve beş işlemle servis olarak yazılım (SaaS) takip ediyor. SaaS modeli ile sunulan yazılımların yapay zekânın gelecekteki kullanımı için sağladığı zemin yapay zekâyı daha yukarıda görmemiz gerektiğine işaret ediyor. 212 Kurucu Ortağı Ali Karabey’in Türkiye’nin teknoloji yatırımları için küresel cazibe merkezi olduğuna ilişkin sözleri de yapay zekâ dinamiklerini daha iyi değerlendirmemizi gerektiriyor.
Karabey, “Türkiye startup ekosistemi, küresel trende paralel olarak büyüyor. 2024'ün ikinci çeyreğinde işlem hacmi geçen yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık dört katına çıkarak 558,8 milyon dolara ulaştı. Bu büyümeyi, girişimcilerimizin yenilikçi çözümleri, yeni venture capital (VC) katılımları ve girişim Sermayesi Yatırım Fonları (GSYF) teşvikleri güçlü bir şekilde desteklediğini gözlemliyoruz. Yabancıların önderlik ettiği yatırımların toplam işlem hacminin büyük çoğunluğunu oluşturması ve fintech, yapay zekâ gibi sektörlere olan ilgi, Türkiye'nin teknoloji odaklı girişimler için bölgesel bir oyuncudan ziyade küresel ölçekte bir cazibe merkezi olduğunu gösteriyor” şeklinde konuşuyor.
Türkiye’ye yapılan yatırımların global trendlerle paralellik gösterdiği yorumu nedeniyle global trendlere bakmamızda da yarar var.
Rapora göre küresel startup yatırımları, 2024’ün ikinci çeyreğinde 94,3 milyar dolara ulaşarak son beş çeyreğin en yüksek seviyesine ulaşırken yapay zekâ (AI) dikeyi öne çıkıyor. Bu alanda büyük yatırım alan şirketler ABD’de CoreWeave ve XAI oluyor. Fransız Mistral AI ve Alman DeepL da önemli miktarda yatırım alıyor. Yapay zekâyı takip eden enerji, temiz teknoloji ve fintech dikeyleri de yapay zekânın kullanım alanları arasında yer alıyor.
Bunlara eklemek gereken bir ayrıntı, KPMG’nin küresel girişim yarışması “Global Tech Innovator”ın Türkiye kazananının Wisersense olması. 24 ülkede düzenlenen küresel startup yarışmasının Kasım 2024’te Lizbon’da düzenlenecek finalinde yarışacak olan Wisersense, Akıllı IoT sensörleri ve yapay zekâ destekli yazılım çözümleriyle birlikte dijital ikiz teknolojisinde öncü olmayı hedefleyen bir vizyona sahip.
Şu anda uçtan uca akıllı makine sağlığı izleme çözümü sunan Wisersense, çözümleriyle endüstrilerde plansız kesintilerin ve arızaların önüne geçmeyi, bakım ve enerji maliyetlerini azaltmayı, çevresel sürdürülebilirlik ve iş güvenliği süreçlerine katkı sağlamayı hedefliyor. Bu yelpazeyi aktarmamın nedeni, yapay zekânın kapsadığı alanın yapay zekâ şirketlerinin kapsadığından çok daha geniş olduğuna dikkat çekmek.
Yapay zekânın ruhu her yerde dolaşıyor
Yapay zekânın etkilediği alanlara baktığımızda, hemen hemen her alanın bundan nasibini aldığını görüyoruz. KPMG Temmuz 2024’te Kesintisiz Ticarete Doğru raporunu açıklarken KPMG Türkiye Perakende ve Tüketici Ürünleri Sektör Lideri ve Birleşme ve Satın Alma Danışmanlığı Şirket Ortağı Özge İlhan Acar, “Yüzyıllar boyunca perakendeciler küçük farklılıklarla da olsa, birbirlerine büyük ölçüde benzer yalın bir modele dayanarak işlerini yaptılar; doğru ürünleri doğru fiyatlarla doğru yerlerde tüketicilerine sunmak. Ancak, son 25 yılda, büyük ölçüde dijital teknolojinin gücüyle perakendecilerin iş yapış şekillerinde de köklü değişimler yaşandı. Perakendeciler, artık dijital teknolojinin kendi sektörlerinde de devrim yarattığının ve işlerini geliştirmelerinin veya belki de temelden değiştirmelerinin gerektirdiğinin farkındalar. KPMG olarak biz de perakende dünyasının yeni bir dijitalleşme dalgasıyla karşı karşıya olduğuna inanıyoruz. Veri analitiği ve yapay zekâ ile mümkün kılınan bütüncül kanallı bu çağda, perakendeciler geçmişte birbirinden bağımsız olan kanallar arasında köprüler kurarak işlerini yürütmeye başladı. Böylelikle ortaya çıkan bu kesintisiz ticaretle birlikte bir başka evrim sürecine giriyoruz. Tüketicilerin bir ürünü ya da hizmeti arama, seçim yapma, ödeme, satın alma ve iade etme gibi tüm süreçlerin hepsinin bir arada birden çok kanalda gerçekleştiği, çevrim içi ve çevrim dışının iç içe geçtiği, çevrim içi olanın yalnızca bir web sitesi veya uygulama olmadığını ve fiziksel mağazanın dijital etkileşimini de içerdiği bir ticaret dünyasındayız” şeklinde konuşuyordu. Perakende ile yapay zekâ arasındaki ilişki çok açıktı: teknoloji, perakendecilerin çeşitli kanallardaki stok, sipariş ve müşterileri tek bir noktada görmelerini sağlarken analitik ve yapay zekâ müşterilerinin neden, nerede, ne zaman ve nasıl satın aldıklarını anlamalarını mümkün kılıyordu.
Bununla birlikte kapsam çok daha geniş. İnternet servis sağlayıcısı Turknet, müşterilerine yönelik bülteninde “Teknolojinin hızla ilerlemesi ile birlikte yapay zekâ uygulamaları hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Doğru yapay zekâ uygulamaları ile daha öncesinde saatler belki de günler alan pek çok işimizi kısa sürede gerçekleştirebiliyor ve zamandan tasarruf elde edebiliyoruz” ifadelerine yer verirken beş yapay zekâ uygulamasını tanıtıyor.
2016 yılında tekne sahipleri ile tekne kiralamak isteyenleri bir araya getirmek üzere kurulan yüzde yüz online tekne kiralama platformu viravira.co, tamamladığı Seri A yatırım turunda aldığı yatırımı yapay zekâya harcayacağını açıklıyor. Viravira.co Kurucu Ortağı ve CEO’su Baran Yıldırım, “Araştırmalar yapay zekanın en çok etki edeceği sektörler arasında turizm sektörünün de olduğunu gösteriyor. Turizm sektörü içerisinde ise modere edilen pazar yerleri/platformlarda yapay zekânın ciddi uygulamaları var. Yapay zeka özellikle moderasyon sürecindeki tüm sürtünmeleri ortadan kaldırarak üye işyerleri ve misafirler arasındaki kesintisiz iletişimin önünü açıyor. Aynı zamanda çoklu dil desteği ve içerik yönetim süreçlerini çok kolaylaştırıyor ve buralardaki yüksek maliyetleri ciddi anlamda azaltıyor. Böylelikle farklı pazarlarda çok ucuza yerelleşme imkanı sunuyor. Yapay zekanın etkin kullanımı ile hem dönüşüm oranımızı artırmaya, hem de uluslararası arenada büyümeye devam edeceğiz” diyor. Şirketin büyüme hedefleri ise etkileyici. Yıldırım, “Hedefimiz önümüzdeki 18 ay içerisinde dil desteği sayısını yediden 30’un üzerine, ilan listelenen ülke sayısını 60’tan 100’e ve platformda kayıtlı tekne sayısını 12 binden 25 bine taşımak” diyor.
KPMG’den Acar’ın “Yüzyıllar boyunca perakendeciler küçük farklılıklarla da olsa, birbirlerine büyük ölçüde benzer yalın bir modele dayanarak işlerini yaptılar” sözünü yapay zekâ şirketlerine uyarlarsak, öncelikle yüzyıllarının olmadığını; ve ardından da yüzlerce yılda bir ortaya çıkan bir fırsatla karşı karşıya olduklarını tespit etmemiz gerekiyor. Yapay zekânın iktisadının yol açacağı kırılmada büyük değişimlere neden olacak çözümleri bulmanın büyük sonuçları olacağı kesin. Unutanlar için hatırlatayım; ABD, seri atışlı tüfek ve onu iyi kullanan avcılar sayesinde kuruldu. Yılmaz Özdil’in 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda hatırlattığı gibi bizim cumhuriyetimiz de, ABD’den daha ileri bir teknoloji olan telgraf sistemini kullanmamız sayesinde kuruldu. Özdil, Gazi Mustafa Kemal’in savaşı nasıl kazandıklarını soran gazetecilere “telgrafın telleri sayesinde” yanıtını verdiğini hatırlatırken o dönemde radyo üzerinde çalışan Marconi’yi yabancı gazetelerden takip ettiğini aktarıyor. Ben de şu anda değişimi yaratacak dalganın yapay zekâ olduğunu hatırlatıyorum.