BSH Ev Aletleri Türkiye Global Dijital Platformlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Berke Menekli’nin UiPath Yapay Zekâ Destekli Otomasyon Zirvesi’ndeki sunumunu izleyen birçok kişinin bu soruyu sorduğunu düşünüyorum. Katıldığım diğer toplantılar ve takip ettiğim sektörler nedeniyle biraz daha iyi bir yanıtım olduğuna inanıyorum.
UiPath’in 9 Mayıs’ta Swissotel’de düzenlediği Yapay Zekâ Destekli Otomasyon Zirvesi’nde BSH Ev Aletleri Türkiye Global Dijital Platformlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Berke Menekli, sunumundaki bir slaytta şirketlerin ne iş birimlerinin ne de bilgi teknolojisi (BT) departmanlarının işteki değişimin yükselen hızını tek başına yakalayamayacağı ifadesini kullandı. Bu ifadenin devamında birlikte çalışmanın gerekliliğine işaret ederken sorunun bir birimin kendi başına çözmesine bırakılmayacak kadar önemli olduğuna işaret eden bir ifade kullanırdı.
Aynı ifadeyi üniversite yıllarında biz, özellikle içinde feminist geçen ifadelerle kendisini tanımlayan kız arkadaşları sinir etmek için kullanırdık. “Kadın sorunu kadınlara bırakılamayacak kadar önemlidir” dediğimizde, uzun bir tartışma başlar ve üniversite kantininde başlayıp dışarıda devam eden bu tartışmanın ardından daha samimi bir ilişki kurulurdu. Buradaki samimi ifadesini, karşındakinin bakış açısını anlayıp sınayarak onun gerçekte ne olduğunu anlamayı sağlayan kavrayışa ulaşmak anlamında kullanıyorum.
Kadıköy Anadolu Lisesi’nde birlikte büyümüş kızlı erkekli bir topluluk olarak birbirimizin kimliklerini ve sıkıntılarını ya da eğlence anlayışlarını biliyorduk. Ancak departmanlaşmış bir sosyal çevrede buna sahip değildik. Üniversitede başlattığımız tartışma en iyi durumda dostluğa kapı açıyor; en asgari koşullarda ise, sınava gireceğimiz dersin notlarını isteyecek kadar tanışıklığımız olmasını sağlıyordu. Ancak her koşulda faydalı oluyordu.
Menekli’nin sorunu ortaya koyuş biçiminin, BT ve iş birimleri açısından da böyle bir sonuç yaratmasını umuyor ve bunun sağlanacağına inanıyorum. Bunu belirtikten sonra, Menekli’nin ortaya koyduğu bir soruyu gündeme getirmem gerekiyor. Global operasyonlarına değinen Menekli, her ülkede yerel mevzuat ve normların gerekleri ile global sistemin ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem tasarımı üzerinde çalıştıklarını ve bunun gelinen noktada asıl konu olduğunu söylerken bir ayrıntı dikkat çekiciydi. Menekli, çeşitli çözümlerin geliştirilebildiğini ancak meselenin teknolojinin sağladığı olanaklardan azami faydayı sağlayacak çözümü geliştirmek olduğunu kaydetti.
Konunun teknolojik ayrıntılarını bilmemekle birlikte, benim bu konudaki rehberim olan Red Hat yaklaşımından yola çıkmanın iyi bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Aslında buna ekosistem inşası olarak yaklaşabiliriz. API’leri açıp uygun gördüğünüz çözümleri kendi sisteminizle birlikte çalışır hale getirmek de dahil olmak üzere bunun bir çok yolu var ancak Red Hat çözümünde dikkat çekici olan, bunun ürün geliştirme ile bağlantı olarak kurgulanması. Red Hat Türkiye Genel Müdürü Haluk Tekin, bir sohbetimizde sektörel ya da şirkete özel bir ihtiyacı karşılamak için bir çözüm üretilebildiğini ve bu ihtiyacın yaygınlaşması durumunda çözümün ana yazılıma entegre edildiğini anlatmıştı. Açık kaynak ekosistemi ile bu ekosistemin çözüm ürettiği sektörler ve şirketlerle birlikte ortaya çıkan daha geniş ekosistemin etkisi, benim şu anda görebildiğim en başarılı yapıyı oluşturuyor. Günümüzde yükselen iki alan bu yaklaşıma daha da fazla güven duymamı sağlıyor.
Bunlardan ilki, bilgi teknolojileri (BT) tarafından gelmeyen iş birimlerinin de bilgi teknolojileri ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olmasını sağlayan low code/no code çözümler. Bu, Japonların kalite çemberlerinden çıkan çözümlerin yarattığı etkiye benzer bir etkiyi yaratmaya aday.
İkinci taraf ise, yazılım üreten yapay zekâ destekli yazılımlar. Bu da geçmişteki kalkınma süreçlerinin önemli bir parçasını oluşturan ağır sanayiye karşılık düşüyor. O zaman makineleri üretmeyi sağlayan makinelerdi; şimdi yazılımları üreten yazılımlar söz konusu.
İlkinin katılım ve ikincinin de üretici gücün büyüklüğü tarafında sağladıkları, aynı ekosistem içinde bir araya geldiğinde asıl etkiyi yaratabilir. Robotik süreç otomasyonu (RPA) ile tanıdığımız UiPath’in yapay zekâ destekli otomasyona odaklanabilmesi, geliştirici, kullanıcı ve iş yönetiminin bu ekosistem ile birlikte elde edebileceği başarıyı ortaya koyuyor. Bu dönüşümün en önemli bileşenini ise insan veya insan faktörü oluşturuyor. UiPath toplantısındaki anlatımlardan anlaşıldığı kadarıyla, süreç madenciliği ve yapay zekâ destekli otomasyon birlikte daha gelişmiş ve daha yüksek rekabet gücü vaat eden bir ikili oluşturuyor ancak bununla ilgili gelişim de bir o kadar gelişmiş ve çalışkan insan kaynağı gerektiriyor. Bu tablo da, daha geniş bir ekosistem içinde yer alarak bu alanda hızla ilerlenebileceğine işaret ediyor. Toplantıda sunum yapan liderler, ülke ya da o salonda bulunanlar olarak bu kaynağa sahip olduğumuzu gösteriyor.
Farklı disiplinlerde birbirini anlayan insanlar yaratmalı
Nihai çözüm teknolojiden anlayan insanların iş süreçlerini yönetmesi gibi görünse de, bunun finans başta olmak üzere diğer disiplinlerin de desteklemesinin gerekmesi, farklı disiplinlerden gelen ve birbirinin dilinden anlayan insanlardan oluşan bir ekosistem ile işlerin yönetilmesi şeklinde daha geniş bir tanımlamayı zorunlu kılıyor. Şimdi bunu açalım.
UiPath toplantısında ana konuşmayı yapan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, bilişim tarafından gelerek banka genel müdürü olmasıyla tanınan bir lider. Zirvede, RPA kullanarak 850 süreci otomatize ettiklerini ve verimliliği artırdıklarını ifade eden Aran, UiPath süreç madenciliği uygulaması ile otomasyon fırsatlarının daha etkin şekilde tespit edildiğini ve yapay zeka ile makine öğrenmesi teknolojilerinin de bu sürece güç kattığını vurguladı.
Turkcell’in ardından Garanti BBVA’da genel müdür yardımcılığı yapan ve bu sayede ileri bilişim teknolojilerindeki deneyimi ile bakış açısını bankacılık sektörüne yansıtan Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı İlker Kuruöz, örnek uygulamasını (POC) yaptıkları bir çözümü başarılı gördüklerinde yaygınlaştırdıklarını ve yaygınlaşan çözümün risklerini ortadan kaldırmak için regülasyon ya da başka bir deyişle kurallar dizisi oluşturduklarını ifade ediyor. Bu, Aran’in İş Bankası’nda başarıyla uyguladıkları teknolojinin nasıl kullanılması gerektiği konusunda daha birikimli hale gelmemizi sağlıyor.
Kuruöz’ün maker ve checker’lara dayanan iş organizasyonu ise, insan kaynağının nasıl kullanılması gerektiğini açıklıyor. Silicon Valley’in efsane ismi Reid Hoffman’ın Blitzscaling konsepti ile anlattığı bu yapılanma, işi yapanlar ve yapılan işi kontrol edenlere dayanan modeli ile 10 bin kişiye varan görev güçlerinin kolayca organize edilmesini sağlıyor. Türkçeye yıldırım hızında ölçeklenme olarak çevirebileceğimiz bu modeli, bir konuyu yıllarca tartışacak vakti olduğunu düşünen Avrupa karşısında rekabetçi yanımız olarak düşünebiliriz.
Swissotel’deki UiPath toplantısında ekosistemi güçlendiren isimler arasında, teknolojiyi kullanmadaki amaçlarının müşterilerine zamanlarını hediye etmek ve zaman kazandırmak olduğunu söyleyen Türkiye Finans CDO ve CXO’su Melis Tosun Arslan’ı; ve RPA projelerini değerlendirirken verimlilik ve tasarrufa bakılmasının yanlış bir yaklaşım olduğunu belirterek asıl değerlendirme kriteri olarak müşteri memnuniyetini almak gerektiğini söyleyen Vodafone Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Levent Gemici’yi de saymak gerekiyor.
Ancak konu değişimi gerçekleştirmek ve yeni normali yönetmek olduğunda başka bir mekan ve zaman diliminde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın sarf ettiği sözlere dönmemiz gerekiyor. UiPath toplantısına smart-casual bir görünümde katılan Aran, Microsoft Türkiye’nin Microsoft Build AI: Yapay Zekâ Günü’nde Microsoft Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Cavit Yantaç’ın yönettiği panelde Süreyya Ciliv ve online katılan Hakan Bulgurlu ile yer alan Aran, değişimi yönetmekle ilgili bir soruya ilgi çekici bir yanıt verdi. Aran, genel müdür yardımcısı olduğu dönemde bankacı gibi giyinmenin yanında daha serbest giyinmeye de izin verilmesini gündeme getirdiğini ancak sonuç alamadığını anlattı. Yönetim kurulunda yer alan bir arkadaşını kendisini desteklemeye ikna ettiğini düşündüğünü ancak zamanın İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali konuyu oylamaya koyduğunda önerinin oy birliği ile reddedildiğini belirtti. Aran, konuyu genel müdür olarak gündeme getirdiğinde ise, oy birliği ile kabul edildiğini belirterek değişimi sağlamak için neyin gerektiğinin altını çizdi.
Bu yanıt yıllar önce, Turkcell ve Superonline’ın, teknolojiyi bankacılık iş modeli içine yerleştirerek genel müdürü olduğu Yapı Kredi Bankası içinde kurulmasını sağlayan Burhan Karaçam’a sorduğum soruyu hatırlattı. Karaçam’a seleflerini bu değişime nasıl ikna ettiğini sorduğumda, kimseyi ikna etmediğini ve eskilerin emekli olmasının ardından göreve gelen kendi kuşağının bu ve benzeri adımları attığını söyledi. Böylece iş birimi ile bilgi teknolojisi tarafının nasıl yeni bir sistem kuracağını da özetlediğimi düşünüyorum.
Yumrukçallı, işin önemini anlamamızı kolaylaştırıyor
TD SYNNEX Türkiye Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı’nın “yapay zekâ (AI) ve otomasyonun güçlü ittifakıyla doğan akıllı otomasyon (IA) teknolojisi dikkat çeken teknolojiler arasındaki yerini almasına” yaptığı vurgu, konunun tedarik zincirinin her noktasında kavrandığını gösteren önemli bir gelişme. 80 ülkede 4 bini aşkın müşterisi için çözüm toplayıcısı olan TD SYNNEX’in Türkiye Genel Müdürü Yumrukçallı, günümüzde artan karmaşıklık ve taleple birlikte yalnızca tekrarlayan görevleri otomatikleştirmenin artık yeterli olmaktan çıktığını ve akıllı otomasyon teknolojisinin trend haline geldiğini kaydetti.
“Küresel pazar büyüklüğünün 2025’e kadar 15,8 milyar dolara ulaşması beklenen IA bankacılık, kamu sektörü, sağlık hizmetleri, yaşam bilimleri, telekomünikasyon ve sigorta endüstrilerinin tümünde, finans, satın alma, İK, satış ve müşteri hizmetleri ve tedarik zinciri departmanlarında doğruluğu ve verimliliği artırmak için IA son dönemde çok daha fazla kullanılıyor” diyen Yumrukçallı, “CaaS yani Hizmet Olarak Danışmanlık modelimiz ile müşterilerimizin uzmanlarımızdan yardım alarak, doğru danışmanlarla sahip oldukları altyapıları en üst düzeyde kullanmalarını ve yönetmelerini sağlıyoruz” ifadesini kullanıyor.
Yumrukçallı, “IA, iş süreçlerini çalışanlar adına otomatik olarak yürütmek için yapay zekâ ve bilgisayarlı görme, bilişsel otomasyon ve makine öğrenimi gibi teknolojilerin RPA ile birlikte uygulanmasını kapsıyor. IA ile botlar görevleri yaparak öğreniyor ve her görevin tamamlanmasından sonra daha akıllı hale geliyor. Sonuç, gelişmiş müşteri deneyimine ek olarak artan üretkenlik ve doğruluk, gelişmiş ölçeklenebilirlik ve esneklik, çalışan mutluluğu oluyor. IA, tekrarlayan ve programlanmış görevlerin otomasyonu, insan çalışanların yanında dijital çalışanlar, yönetişim ve risk uyumluluğunun azaltılması, iş çevikliği ve hızla değişen iş süreçlerinin hızlandırılması gibi önemli faydalar vaat ediyor. Ancak bu faydaların gerçekleştirilmesi, şirketlerin ölçeklenmesini ve rekabetçi kalmasını sağlayan akıllı bir otomasyon stratejisi gerektiriyor” şeklinde konuşuyor. Ben de bu yazıda, parça parça verdiğim olgularla vizyonumuzu geliştirmemize yardımcı olarak olayın ruhunu yakalamaya hizmet ettiğimi düşünüyorum.