Yapay zekâ yolculuğunda farklı koordinatlar

Kerem ÖZDEMİR KEREM İLE İŞİN ASLI

Yapay zekâda geniş dil modellerinin gelişmesini kullanım modellerinden ayrı düşündüğümüzde yaşamakta olduğumuz büyük devrimi anlamakta zorlanacağız. İdeolojilerin yarıştığını sandığımız 20’nci yüzyılın bilinçli toplumları değil, bilinçsiz tercihleri ile dünyaya yön veren kitleleri ortaya çıkarmasına bakıp yapay zekâda aynı hatadan kaçınmalıyız.

Geçen yüzyılda çok fazla ideoloji konuştuk. Siyasi liderler, bu ideolojilerin temsilcisi olarak kendi doğrularını beyan ettiler ve gerek siyasetle gerek savaşarak toplumların büyük bedeller ödediği bir yüzyıla damga vurdular. Sonrasında yeni davranış kalıpları ortaya çıktı ve insanların söyledikleri ile yaptıklarının birbirinden iyice ayrıldığı bir yüzyıla girdik. 

Pandemi bize yeni bir normali öğretirken çok önemli bir ders daha verdi: Doğru sandığınız şeyler öyle olmayabilir. Sürekli yeni kuşakların internet bağımlısı ve kafasını bilgisayar ya da cep telefonundan kaldırmayan asosyal yaratıklar olduğunu söyleyen kişiler, bu cihazlarının başında telekonferanslarla hayatlarını –ve sosyalliklerini- sürdürdüler. Bu, ideolojik çatışmanın sonu mu oldu? Onu bilmem ama davranış modellerine bakarsam giderek daha fazla insanın çevresinde olanlara değil, bir ekranın içine bakarak yaşadığını söyleyebilirim. 

Özellikle bilgisayar başında bunu yapanlarda ilk görülen, omurga ve duruş bozukluğu sorunları oldu. Cep telefonuna bakarak yaşayanların, telefonu tutuş biçimlerine göre dirsek ya da boyunlarında sorun yaşamaları muhtemel. Ruhsal sorunlar içinse, çevresine bakmadan sadece bir akışa kendini kapatıp gerçeklikten kopmayla ilgili onlarca hastalık sayabiliriz.

Bu durum, “Hayat, biz planlar yaparken başımızdan geçenlerdir” şeklindeki güzel sözü hatırlatıyor. Yapay zekâ döneminden geçerken bunu bir kez daha yaşamamak için dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Hepimiz yapay zekâ ile ilgili bir şeyler öğrenip oluşmakta olan bu yeni dünyada kendimize bir yer bulmanın ya da yapay zekânın yarattığı değişim ile ortadan kalkmamanın bir yolunu arıyoruz. Bunu nereden mi biliyorum?

Google söylüyor. Arama motoru Google’ın arama trendleri, bu çaresizce arayışımızı şu ifade ile ortaya koyuyor: “Google arama trendlerine göre 2024 yılında Türkiye’de yapay zeka aramaları yüzde 120, ‘yapay zeka nasıl çalışır’ aramaları yüzde 90, ‘yapay zeka nedir’ aramaları yüzde 80 artış gösterdi. Kullanıcılar yapay zeka ile ilgili bilgi edinmek ve becerilerini geliştirmek için aramalar yaptı: ‘yapay zeka kursu’ ve ‘yapay zeka işleri’" aramalarını iki katına çıkardı.”

Buradaki sorun ne? Benim iletişim alanında büyük bir teknolojik dönüşüm yaşanırken içinde bulunduğum medya sektörü de bütün yenilikleri böyle anlamaya ve geleneksel iş modelleri ile birlikte harmanlayarak “şişi de, kebabı da yakmadan” yaşamaya çalışıyordu. Sonunda influencer ekonomisi ortaya çıktı ve medya bunun altında ezildi çünkü influencerların adında yer alan influence yani etki sözcüğünün hakkını veremediler. 


Gerçek hayattaki arayış trendleri

Medyada herkes her şeyi öğrenmeye ve bunu üstlerine fısıldayarak onların da üstlerine fısıldayacağı bilgileri yaratmaya uğraşıyordu. İçeride “müdür” olmak için önemli olan, biliyor görünmekti. Bugün Google aramalarına baktığımda rakamların arkasında bu trendi görüyorum. Gerçek hayatta gece online kurslarla yapay zekanın ne olduğunu öğrenmeye çalışan şirket üst düzey yöneticilerini duyuyorum.

Ancak şöyle bir hikâye ile karşılaşmıyorum. 2000’lerin başında internetten vatandaşlık numarası sorgulama hizmeti başlamıştı diye hatırlıyorum. İleri yaşlardaki bir gazeteci ağabeyimizin numarasını sorgulamıştık. Belki başka bir veri de olabilir, bundan emin değilim. Bu ağabey, daha sonra “şu işi bana öğretsene, torunlarınkilere de bakalım” diye yine geldi. “Sen yorulma, söyle bilgileri buradan (bilgisayardan) öğrenip kağıda yazarız” dediğimde, “Sen öğret. Torunlara hava atacağım” yanıtını verdi ve bu sefer kağıda nasıl sorgulama yapacağını maddeler halinde not ettik.

Kullanıcı deneyimi olarak müthiş bir ivme yaratıldığını fark ettim ama işin içinde bir sorun olduğunun da farkındaydım. Sorun şuydu: Biz hala yazılacakları kağıda yazıyorduk. Durum böyle olunca bilgisayar ve internet ile ilgili her gelişmeyi yazarken ve şirket içindeki birimler birbirine anlatırken iş modelini değiştirecek hiçbir şeyi hayata geçirmedik. Yöneticiler hala basında para kazanmanın tek yolunun insanların para verip bir gazete ya da dergiyi satın alması olduğunu düşünüyordu. Reklam servisleri, düşen satışları gizlemek için dergi tarafında, bir dergiyi ortalama şu kadar kişi okuyor diye satışın başına bir çarpan ekleyip yeni bir rakam icat ederken kimse içeriği dijitalleştirip daha çok insana marjinal maliyetlerle ulaştırmayı düşünmüyordu. Öyle ki, kurumsal şirketlerdeki kurumsal okurlarımız “Haberiniz çok güzeldi. PDF yapıp 50 arkadaşımıza okumaları için ilettik” gibi mesajlar attıklarında bile bu yöneticilere dijitalleşmeyi anlatamadık. Bir tane dergi alıp kendi kadrolarına PDF olarak dağıtma ihtiyacını hisseden yöneticilere satın almaları için bir ürün tasarlama zahmetine giren yönetici yoktu çünkü bunun gelirlerini düşüreceğini sanıyorlardı. Halbuki kimse gidip de yönetim kademesine dağıtayım diye 50 tane dergi almıyordu.

Bugün bu her şeyi takip edip hiçbir şey yapamayacak kadar takipte kalma sorununun yapay zekâ ile ilgili yaşanma tehlikesi, sevilen bir dizinin karşısından ayrılamamaya benzer şekilde hayatımıza giriyor. Daha fazlasını da söylemek mümkün...


Maaş sorgulama yüzde 5 bin artıyor

Google, trend verisini “Bu veriler, Türkiye’deki kullanıcıların yapay zekayı öğrenmeye ve bu alandaki becerilerini geliştirmeye olan yoğun ilgisini gözler önüne seriyor” diye yorumlarken ben başka verilere dikkat çekmek istiyorum. Google Arama verilerine göre, “yapay zeka kursu” ve “yapay zeka işleri” gibi sorgular iki katından fazla (yüzde 120) artış gösterirken “yapay zeka ve girişimciler” aramalarındaki artış yüzde 20 oluyor. 

Yapay zekâ ve öğrenme ile ilgili en popüler sorgular arasında “yapay zekâ ile İngilizce öğren”, “yapay zekâ öğrenmek” ve “yapay zeka öğrenmek istiyorum” yer alırken “yapay zeka mühendisliği maaşı” aramaları ise yüzde 5000'den fazla artıyor yani 50 katının üzerine çıkıyor. 

Trend aramalar arasında “yapay zeka ile logo oluşturma”, “ücretsiz yapay zekaya soru sorma” ve “yapay zeka Google” gibi sorgular da yüzde 5000'den fazla artış gösteriyor.

Google Türkiye Ülke Direktörü Mehmet Keteloğlu, Türkiye’de artan yapay zekâ arama sorgularını “Yapay zekâ, herkes için günlük hayattan toplumsal alanlara kadar pek çok konuda fırsat yaratmaya katkıda bulunma potansiyeline sahip. Bu yüzden Türkiye’deki kullanıcıların bu dönüştürücü teknolojiden en iyi şekilde yararlanmanın yollarını arıyor olması şaşırtıcı değil. Kullanıcılar kariyerlerini, yaratıcılıklarını ve toplumu geliştirmek için daha fazla yapay zekâ becerisi öğrenmenin yollarını keşfediyorlar. Bu durum da her yıl yapay zekâya olan ilginin bir önceki yılın rekorunu kırmasını sağlıyor” sözleriyle yorumluyor. Bense bu tabloya baktığımda, bir yandan öğrenmeye çalıştığı yapay zekâyı diğer yandan girişimci ya da iyi maaşlı bir profesyonel olarak iş bulmak için kullanmaya çalışan bir kitle görüyorum. Bunun riskli olduğunu medya örneğine dayanarak yineleyeyim. Temel kural asla değişmez: Bir işin nasıl yapıldığını bilen profesyonel olur, neden yapıldığını bilen patron olur.  


Bir kullanım örneği: AWS ve Çelebi Havacılık


Ben bu “neden” tarafında bir kullanım örneği verip konuyu bu yazılık toparlamak istiyorum. Amazon Web Services (AWS) servisleri ile yer Hizmetleri ve Kaynak Planlama sistemlerini globalde güvenli, kaliteli ve yüksek performanslı bir şekilde erişilebilir kılmayı hedefleyen Çelebi Havacılık’ın neden müstahsil yapay zekâ (Generative AI) kullanacağını öğrenmek ister misiniz? 

Şirketin açıklaması şöyle: “Analitik ve yapay zekâ alanındaki çalışmalarını da sürdüren Çelebi Havacılık, bir sonraki adım olarak şirket içinde herkesin doğal dilde sorular sorarak etkileşimli panolar yoluyla inceleme yapmasını veya makine öğrenimi desteğiyle aykırı değerleri otomatik olarak arayıp verilerini anlamasını sağlayan Amazon QuickSight Q, altyapı modelleriyle üretken yapay zekâ uygulamaları oluşturmanın ve ölçeklendirmenin en kolay yolu olma özelliğini taşıyan Amazon Bedrock ile büyük veriyi ve iş yüklerinin kolayca çalıştırılmasını ve ölçeklendirilmesini sağlayan Amazon EMR’ı da denemeyi planlıyor.” 

Çelebi Havacılık Global IT Service Manager Tanju Çokgör, “AWS’in sunduğu küresel ağı, hızlı implementasyonu, servis çeşitliliği gibi faydalarla yeni teknolojileri kolay deneyimleyebiliyor ve hızlı bir şekilde hayata geçirerek şirketimizde operasyonel hedefleri gerçekleştirmek ve rekabet avantajı elde etmek konularında önemli etki elde ediyoruz. Bu sayede müşterilerimiz de global olarak kurumsal kaynak yönetimi uygulamalarına kaliteli ve hızlı bir şekilde erişme imkanına sahip oluyor” diyor.

Yani işin neden tarafında, rekabet gücü ve bunun için de dünyanın her yanına uzanan bir servis ağında insanların hizmet almasını kolaylaştıracak ve otomatize edecek sistemler kurma ihtiyacı yatıyor. Bunun altını çizip, bu dünyada arayanın değil bulanın değer taşıdığını ve kendi zekâsı olmadan yapay zekâdan para kazanma hayalinin gerçekçi olmadığını belirteyim. 

Tüm yazılarını göster