Avrupa’nın en büyük fintek şirketlerinden Klarna, Ekim 2023’ten beri yeni işe alım yapmıyor. Pandemi sonrası bu sektörde işten çıkarmalar olmuştu ama şu sıralar sektör krizde filan değil.
Asıl mesele, Klarna’nın birçok işini insanlar yerine yapay zekâya yaptırabileceğini fark etmiş olması. İstihdam piyasasındaki bu ilk alametleri iyi takip etmek lâzım. Zira işgücü piyasası, özellikle okumuş beyaz yakalılar için, yeniden şekillenecek. Bazılarımız tedbir alacak yaşı çoktan geçtik. Ancak bu hafta üniversite sınav sonucu belli olanların (ve velilerinin) bu yazıyı iyi okumasında fayda var. Klarna, çağrı merkezi/chatbot gibi derdimize çözüm aradığımız hizmetlerde, ChatGPT sayesinde kullanıcı memnuniyetinin arttığını ve çalışan ihtiyacının da azaldığını görmüş. Geliştirdiği yapay zekâ teknolojileriyle de personel ihtiyacının yılda yüzde 20 azalacağını hesaplamış.
Klarna’nın 5000 küsur çalışanı var. Bir çalışan ortalama 2,8 sene şirkette kalıyormuş. Buradan hareketle Klarna diyor ki, kimseyi işten çıkarmasak dahi her sene hayatın doğal akışı içinde işten ayrılanların yerine yenisini almayarak işgücümüzü istediğimiz seviyede azaltabiliriz. Malum, Avrupa’da işçi çıkarmak o kadar da kolay değil.
Bu arada, işgücü piyasasında da ilginç dinamikler var. Bir yandan işgücü talebi belli alanlarda azalsa da beyaz yakalı personel istihdamı gerektiren işler için eleman bulmak çok da kolay değil. Özellikle işsizliğin az olduğu ABD’de ve genç işsizliğinin rekor kırdığı Avrupa’da bu durum önemli bir sorun. Bu da terfi ve maaş dinamiklerine doğal olarak yansıyor. Türkiye’deki teknoloji sektörüne baktığımızda da benzeri bir durum söz konusu. Geçen hafta Melon ve Endeavor Türkiye, teknoloji sektöründe maaşlara dair düzenli olarak hazırladıkları raporu yayımladı.
Raporda Türkiye’de faaliyet gösteren ama yaptığı iş bakımından Klarna’ya benzer şirketlerden veri toplanmış ve ilginç bir sonuç ortaya çıkmış: Giriş seviyesindeki bir rolden bir sonraki kademeye geçişteki ücret farkı geçtiğimiz seneye oranla %23 azalmış. En üst kademeye geçişteyse bir önceki kademeye göre maaş farkı %11 oranında artmış. Yani teknoloji şirketlerinde yeni mezun maaşları göreli olarak yükseliyor. Bir de en tepede yükseliş var.
Yeni mezunlarla ilgili bu durumun iki nedeni olabilir: Birinci ve en basit nedeni, yaşam maliyetlerindeki artışın maaşlara yansıması. Yeni mezunların, hele hele ev tutmak gibi İstanbul’da bence artık giderek imkânsızlaşan hevesleri varsa, kıdemli çalışanlarla karşılaştırıldığında sabit maliyetleri birbirine oldukça yakın. İkinci nedense, 1 Mart Cuma günü yazdığım gibi, ChatGPT gibi yapay zekâ uygulamalarının en az tecrübeli ve en az becerili çalışanların verimlilliklerini göreli olarak daha çok artırması. Çünkü bunlar yapay zekâ sayesinde belki yıllarca çalışarak öğrenebilecekleri kurumsal hafızaya hemen erişebiliyor. Tabii, yapay zekâ teknolojisini iyi kullanmayı becerebiliyorsa!
Peki ne olacak? Muhtemelen yeni mezunlar için açılan pozisyonlar azalacak. Eğer verim artışı söz konusu ve personel istihdamı daha maliyetli ise şirketler neden daha fazla adam alsın? Öte yandan bir şekilde kendine pozisyon bulabilenlerse yeni yapay zekâ teknolojileri sayesinde şirket içinde hızla yükselecek. Oliver Wyman, Ocak ayında Davos’taki zirvede açıkladığı raporda yapay zekânın yaygınlaşmasıyla giriş seviyesi işlerle ilk seviye yöneticilik işlerinin hızla birbirine yakınsayacağını öngörüyordu. Peki, bu iyi bir şey mi yoksa kötü mü? Aynı rapora göre GenZ denen yeni nesil bir hayli endişeli. Yapılan çalışmada bu kişilerin %72’si yapay zekânın işlerimiz üzerindeki etkisiyle ilgili endişeliyiz demiş. Bu oran, GenX’te (benim nesil oluyor sanırım) %52 iken “Boomer”larda (Y kuşağı) %40.
Demek ki, hangi üniversiteye girerseniz girin, mezuniyet sonrası iş bulmak eskisi kadar kolay olmayacak. O zaman üniversiteye de meslek okulu gibi bakmamak lâzım. Bence üniversitenin en büyük etkisi “marka.” İyi bir okula ve orada da iyi bir bölüme girerseniz, hem yüksek üniversite giriş puanı aldığınızı göstererek akıllı olduğunuza dair sinyal veriyorsunuz hem de o okulun ilişki ağına erişiyorsunuz. Bu dinamikler sayesinde az sayıdaki iyi işe erişmek nispeten daha kolay oluyor. İkinci bir konu ise konfor alanının dışına çıkabilmek. Bu da yapay zekâ çağında önemli bir özellik olacak.
Konfor alanına bağlı kalanların işlerini yapay zekâya kaptırması daha kolay. Ben doğduğum ve büyüdüğüm şehir olan Ankara’da okumuştum. Şimdiki aklım olsa mutlaka başka bir şehirde üniversiteye giderdim. Hem yeni çevrelere girmek hem de daha iyi bir özgüven inşası için doğru olan bu. Son olarak, anadan babadan kalan eczane, hukuk bürosu veya aile şirketi gibi bir yeriniz varsa dahi konfor alanınızdan çıkıp başka fırsatlara bakın. Ama buralara dönmeyi de başarısızlık olarak görmeyin. Eşitsizliklerin arttığı yapay zekâ çağında, elinizdeki varlık hep değerli olacaktır. Ona da iyi bakmak lâzım.