Dün, resmi aylık enflasyon günüydü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Haziran ayına dair endeksleri yayınladı ve bir sürpriz; aylık enflasyon, diğer endekslerin üçte biri olarak açıklandı; %1,64. Oysa İTO aylıkta %3,42, ENAG ise %4,27’lik artış ilan etti. TÜİK’in bu sürprizi, milyonları mağdur edecek.
Öncelikle hükümetin enflasyonla mücadelesini “başarılı” göstermek için aşırı gayret içindeki TÜİK’in bu rakamlarını ciddiye almayabilirsiniz. Ancak sorun şu ki yasalar, bunları ciddiye alıyor ve memur, emekli, dul, yetim, engelli, kiralar gibi akla gelebilecek tüm değişimlerde esas kabul ediliyor.
ASLANLAR GİBİ TÜİK VARKEN KİM KORKAR ENFLASYONDAN
Burada benim üzüldüğüm, Mehmet Şimşek’e ihtiyacı olan “doğru veriyi” üretmek yerine, istediği “yanlı verileri” sunmasının çok tehlikeli sonuçlara yol açacağı gerçeğidir. En düşük emekli aylığını zaten hala yüzdeler üzerinden iyileştirme saplantısı yetmezmiş gibi bir de TÜİK yanlışları söz konusu.
Belki TÜİK çıkıp “efendim hesaplarımız doğrudur” diyecek ancak ne veri topladığı yerler ne de endeksindeki ürünlerin içeriğini açıklamadığı için beyanını esas kabul etmiş olacağız. Aslında aslanlar gibi TÜİK’in varken, kim korkar enflasyondan… Fakat bu veriler yanlış ve bunlarla doğru yol alamayız.
İKİ SORU İKİ CEVAP / Yanlış veriye dair…
Veriler çarpıtılabilir mi?
Elbette… Rakamlar yalan söylemez ama rakamlarla pekâlâ yalan söylenebilir. Yakın geçmişte TÜİK’e açıklayacağı enflasyon telkini yapılmıştı. Ayrıca geçen yıl her şeyin fiyatı çift hane artarken tek hane aylık artış ilan edip tüm maaş, ücretlerin hükümetin istediği oranda arttırılması ayıbı, suçu işlenmişti.
Yanlış verinin zararı nedir?
Öncelikle temel prensipten söz edelim: Ölçemezsen bilemezsin, bilemezsen yönetemezsin. Hele ki doğru ölçüp yanlış ilan etmişsen, suç işlemişsindir. Ateşi düşüremeyen doktor, dereceyle oynarmış. Hastanın ateşini, nabzını, tansiyonunu kafana göre alırsan o hasta iyileşmez hatta kaybedilebilir.
NOT / TÜİK, HÜKÜMETİN RAF ÖMRÜNÜ KISALTIYOR
Hükümete sempatik görünmek için düşük enflasyon açıklamanın kısa vadede Mehmet Şimşek’e; “efendim antienflasyonist süreç başladı” gibi popülist açıklama yapma şansı sunabilirsin. Ancak milyonlarca emekliyi enflasyon ateşinde kavurmanın da bir maliyeti olacaktır, son seçimde oldu da...
En düşük emekli aylığını hiç değilse açlık sınırına getirin diye önermiş ve şöyle gerekçelendirmiştim; “klinik deneyler gösteriyor ki emekli de acıkabiliyor ve iştahı siz muktedirlerden az değil. Kaldı ki oy da verebiliyor.” Fakat ciddiye alınmadı; “gerek yok, seçimi alıyoruz” kibriyle yapılmadı, sonuç ortada…
Şimdi çalışma barışını bozan, istihdam dünyasına nifak getiren TÜİK; halkı iktidara karşı kışkırtıyor. Sokakları hareketlendirecek, aç insanların tepkilerini tırmandıracak bu sözde düşük enflasyon beyanlarıyla erken seçimi çok daha beriye çekmiş olacak. İktidarın bu tespiti göz önüne alması gerek.
Zaten 2028’e kadar gidemeyeceği anlaşılan iktidar, toplumun dezavantajlı kesimlerinin yükselen tepkisiyle “erken seçim” talepleri tırmanacak, hatta referandum sandığını dahi kuramayacaklar. Bu durumda toplumun çeşitli kesimlerini yanlış ve yanlı verileriyle birbirine düşürmenin mantığı nedir?
Mehmet Şimşek; TÜİK’in bu jestinden(!) mutlu olabilir. Diğer kabine üyeleri de seçmene; “bakın söz verdiğimiz gibi enflasyonu düşürüyoruz” diye hava atabilir. Ancak aç mide ile yatağa giren seçmen, bu tuzu kuru, 3-5 maaş alan imtiyazlı muktedirlere hesabı soracaktır. Tıpkı daha önce olduğu gibi…