Türkçenin gramerine meraklı ve bu konuda titiz olan dostlar kusura bakmasınlar. Hani vardır ya de ve da’ları dahi anlamına geldikleri yerlerde ayrı yazmayanlara sinir olanlar. Eğer, aranızda öyleleri varsa ‘yalandan kim ölmüş’ başlığında neden soru işareti yok diye eleştirmesinler. Bu bir soru mu yoksa bir çıkarım mı karar veremedim de onda. Yani, yalandan kim ölmüş diyen birisi ‘“Bu nedenle ölen birini biliyor musunuz?” diye soru mu soruyor, yoksa “Yalan söyleyip de ölen biri yoktur onun için sonunda ölüm yok ya söyleyin gitsin” şeklinde bir çıkarım mı bildiriyor? Bence bu sözü söyleyen kişi yalan söylemenin ölümcül bir zararı yoktur demek istiyor onun için soru işareti koymadım.
Türkçenin deyim ve atasözü hazinesi zengindir. Neredeyse kelime kadar deyiş vardır. Bazıları yüzlerce yıllık olumlu, olumsuz toplumsal deneyimlerden çıkarımlardır. ‘Yalandan kim ölmüş’, ‘Devletin malı deniz, yemeyen domuz’, ‘Bal tutan parmağını yalar’, ‘At binenin kılıç kuşananın’, ‘Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin’, ‘işini bileceksin’ gibi sözlerin altında yatan mesajları biraz düşünürseniz belki de çocuklarınıza bu deyişleri söyleyip neyin kabul edilemez olduğunu öğretmek isteyebilirsiniz. Söz gelimi gelecek nesilleri eğitirken aşağıdaki şeyleri öğretip onlarda bu özellikleri yerleştirsek kötü mü olur?
- Yalan Söylemeyeceksin: Yalandan kim ölmüş lafına bakmayacaksın. Yalan söylemenin sonucu başına bir felaket gelecek değil. Söyleyin gitsin. Yeter ki yakalanmayın yanılgısına kapılmayacaksın. Ölümden beter hor görülme, horlanma, aşağılanma, alçalma tabir edilen durumlar vardır.
- Çalmayacaksın: Devletin malı deniz, yemeyen domuz lafına kulak asmayacaksın. Senin olmayan hak etmediğin mala, mülke el uzatmayacaksın. Hele üstünde, eski bir deyimle, saçı bitmemiş yetimin bile hakkı olan devlete ait mallara hiç el uzatmayacaksın.
- Sana verilen yetkiyi kendi menfaatin için kullanmayacaksın: Bal tutan parmağını yalar lafını dinlemeyecek ve asla uygulamayacaksın. Sana bir işi yapman için verilen yetkiyi kendine maddi manevi çıkar sağlamak için amacı dışında kullanmayacaksın.
- Kurallara uyacaksın: At binenin kılıç kuşananın lafına inanıp da iş bitiren becerikli biri olarak tanınanacağım diye yasal kuralların, uygulamalardaki çeşitli düzenlemelerin, teamüllerin ve özellikle etik ilkelerin dışında iş yapmayacaksın. O düzenlemelerin bir nedeni vardır.
- İlkeli olacaksın: Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin saçmalamasını unut. Esnek olacağım diye olay ve kişilere tutumunu doğruluk ilkeleri dışında değiştirmeyeceksin. Ayıya Ayı; dayıya Dayı diyeceksin. Ayıyla dayıyı, hiç bir nedenden, özellikle menfaatin için birbirlerine karıştırmayacaksın.
Şimdi biri oturup bir işletmecilik kitabı yazsa ve başlık olarak yönetici olmanın sırları falan gibi bir başlık atsa ve içinde yukarıda sıraladığım öğütleri birer birer örnekleriyle anlatsa kaç kişi satın alır ve okur bilemem. Okur ve ne öğrenir onu hiç bilemem. Bu öneriler her toplumun kültüründe öğreti olarak şu veya bu şekilde yer alır. Çoğumuz için tartışılmaz doğrular gibi görünen yalan söylememe, hırsızlık etmeme, yetkiyi suistimal etmeme, kurallara uyma ve ilkeli olma önerileri gerçekten de tartışılmayacak kadar aşikardırlar.
Gelgelelim, laf aramızda, siz de ben de gayet iyi biliyorsunuz ki bu aşikar arzulanır hasletlere sahip insanlar o kadarda bol bulunmuyor. En azından, benim elli yılı aşkın kariyerim esnasında çektiğim en büyük belalar ve sıkıntılı durumlar yalancılar, hırsızlar, su-istismalciler, kuralsızlar ve ilkesizlerden kaynaklanmıştı. Onun için bu yazıyı yazıyorum.
Şimdi bir kısmınız “Hoca biz burada neyle uğraşıyoruz. Sen bize Musa dağdan inerken yanında getirdiği on emir gibi nutuk atıyorsun. Sen bize bu ortamda ne yapabiliriz onu anlatsana” diyorsunuzdur. Anlatmasına anlatırım. Söyleyecek bir şeyler vardır elbet yoksa da bulunur. Bulunmasına bulunur ama zaten bildiğiniz şeyleri tekrar olur, zekanıza hakaret olur. İçeriği belli olmayan tavsiyeler toplamı olur. İçeriğini belirleyemem, yani bunu böyle yapın diyemem, çünkü ne ben bilirim ne de bir bileni tanırım. Hepiniz yapılabileceklerin azamisini yapıyorsunuzdur.
Batı literatüründe özellikle enflasyon koşulları altında çalışmak zorunda olan yöneticilere tavsiyeler başlığı altında bir kaç fikir var. Var ama ne insana “vay canına” dedirtecek özgünlükte ve yaratıcılıkta ne de bizde uygulanabilir nitelikte. Bunun böyle olduğunu bile bile üşenmedim bir hafta taradım hem sıkıntıdan içim kabardı hem de oraların yazarları %7-%8 enflasyondan bahsediyorlar. Ülkemizde bu konuda pek yazan çizen yok ama doğru biliyorsam Merkez Bankası faizleri %12 seviyesine çekilmişken kredi faizleri %60’ı bulmuş. Biri oturup işi gücü bırakın oturup tefecilik yapın demeli.
Peki, benim gibi “Yapılacak şeyler kısıtlı. Allah kolaylık versin. Madem işletmeyi yönetirken yani kaynak kararları verirken (management-yönetim), üretir ve pazarlarken (business - işletme) neyi nasıl yapacağımız konusunda laf kalabalığı yapmadan, gerçekten işe yarayacak bir şeyler söylemek çok olası değil o zaman bari iyi insan olalım konusunu işleyelim” demeyip tavsiyelerde bulunanlar neler diyorlar. Vallahi bir şey ilave etmeden aynen alıyorum. Ben yalan söylemem, intihal yapmam (hırsızlık), bana gazetenizde köşe verdiler diye kendimi yüceltecek yazılar yazmam, etik ve yasal kuralların dışına çıkmam ve de menfaatim için duruşumu değiştirmem. Söz gelimi, enflasyonla mücadele için tavsiyeler şunlar:
“İşletmeler ürün ve hizmetlerinin fiyatlarını en az enflasyon kadar arttırmalıdırlar. İşletmeler müşteri cüzdan payını düşürmemek ve hatta arttırmak için ürün çeşitliliğini daha ucuza alınacak/imal edilecek ürünleri prtföylerine ilave etmeyi de düşünebilirler. İşletmeler enflasyon baskısıyla artan ve artacak olan ücretlerden doğacak maliyeti işletmenin büyüklüğü, yapısı ve yerleşimini değiştirerek kontrol etmelidirler. Daha küçük işletmelerle çalışmalı (işgücü azaltımı), maaş dışı ödemeleri kesmeli ve iş gücünü daha düşük maliyetli yörelere kaydırmalıdırlar. Olumsuz jeopolitik gelişmelerin sebep olacağı sorunlara karşı orta-uzun dönem plan ve programlarına ‘kara-kuğu’ tedbirleri koymalıdırlar. Bazı işlevleri başka ülkelere taşımayı, döviz idaresi ve tedarik zincirini daha ‘dayanıklı’ hale getirmek için tedbirler almalıdırlar. İleri teknolojinin enflasyonla mücadelede güçlü bir silah olduğu unutulmamalıdır. Yapay zeka, makine öğrenimi, blockchain ve ve bulut bilişim enflasyonla mücadelede etkili silahlar olabilir.”
Siz gene de benim yalan, hırsızlık, yetki suistimali, kurallar ve ilkeler konuları hakkında söylediklerimi unutmayın ve…
Sağlıcakla kalın