Ya bir de dış borç almaya kısıtlama getirmeseydik!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Öyle bir dönem yaşadık ki, döviz geliri olsun olmasın her önüne gelen dış borç alabiliyordu. Borç adeta tavan yapınca "döviz geliri olmayan alamaz" dedik de artışı frenleyebildik.

Pandemi kredi borcundaki düşüşü biraz daha hızlandırdı ama yine de özel sektörün yurtdışından sağladığı borç 173 milyar dolar ve bu yıl bu krediler için 44 milyar dolarlık ödeme yapılacak.

Türkiye ekonomisi uzun yıllar çok temel olarak “Saldım çayıra, mevlam kayıra” yaklaşımıyla yönetildi. Gerçi bu yaklaşımın tümüyle terk edildiğini ve geçmişte kaldığını söylemek de pek kolay değil ya...

Plansızlık adeta temel ilke oldu. Deniyoruz, baktık yanıldık, geri adım atıyor, hatta denediğimizin tam tersini yapıyoruz.

Üç beş yıl öncesi... Yurtdışında para bol, yurtiçinden borçlanmaktansa yurtdışından kredi almak çok daha ekonomik, Türkiye’nin risk primi de şimdiki kadar yüksek değil; sonuçta isteyen istediği kadar döviz kredisi bulur oldu.

Herkes memnun... Özel sektör memnun, ucuza borçlanıyor. Ekonomi yönetimi memnun, “Artan borç kamunun değil, özel sektörün” diye işin içinden sıyrılıyor, sıyrıldığını zannediyor.

Ve özel sektörün yurtdışından sağladığı kredi borcu adeta katlana katlana büyümeye başlıyor. 2004, toplam borç yalnızca 47 milyar dolar. Bir yıl sonra 64 milyar, bir yıl daha geçince bu kez 93 milyar görülüyor. Sonrasında çift haneli düzeyler...

2009’da küresel kriz yüzünden bir miktar azalma, ardından tırmanış yine başlıyor. 2017’ye geliyoruz; özel sektörün yurtdışından sağladığı kredi borcu artık tam 239 milyar dolar.

2004’ten sonra 13 yıl geçmiş ve özel sektörün dış borcu 47 milyardan 239 milyara tırmanmış...

Ekonomi yönetimi o güne kadar görmediği, görmek istemediği, farkında olmadığı ya da olamadığı sorunu nihayet görüyor:

“Borç özel sektörün ama aynı zamanda Türkiye’nin!”

Özel sektör bu borcu ödemek için döviz bulmak zorunda. Peki nereden temin edilecek bu döviz? Kazancı döviz cinsinden olanlar için, ihracat geliri elde edenler için pek sorun yok; ama ya diğerleri? Onlar ya yurtiçinden döviz talep edecek ve böylece kuru yukarı çekecek, yurtiçi olmazsa bu sefer de yurtdışından yeni borçlanmaya gidecek. Sorun katlanarak büyüyecek.

Ve sınırlama geliyor

İşte borç bini aşınca 2018'de önlem almak kaçınılmaz hale geldi ve döviz kazancı olmayanların dövizle borçlanmasını frenlemeye karar verebildik.

2017’de 239 milyar dolara dayanan özel sektörün yurtdışından sağladığı kısa ve uzun vadeli kredi borcu hızla azalmaya başladı. 2019 sonunda 189 milyar dolara inen borç, geçen yıl pandeminin de etkisiyle özellikle ilk iki çeyrekte hızlı bir gerileme gösterdi. Üçüncü çeyrek yatay geçildi, son çeyrekte bir miktar artış yaşandı ama yılın tümü itibarıyla 2019’a göre yine de bir gerileme ortaya çıktı.

2020’nin son çeyreğinde kısa vadeli kredi borcunda yaşanan yaklaşık 1 milyar dolarlık büyüme ağırlıkla (649 milyon dolar) bankacılık dışı finansal kesimin sağladığı kredilerdeki artıştan kaynaklandı.

Son çeyrekte uzun vadeli kredilerde ortaya çıkan 1.8 milyar dolarlık artış ise tümüyle finansal olmayan kesimin borcundaki artıştan oluştu. Bu dönemde finansal olmayan kesim 1.5 milyar dolarlık kredi aldı ve 670 milyon dolarlık tahvil ihraç etti. Finansal kesimin borcu ise son çeyrekte yaklaşık 500 milyon dolar azaldı.

ÖZEL SEKTÖR BU YIL 44 MİLYAR DOLAR ÖDEYECEK

Özel sektörün bu yıl yurtdışından sağladığı kredi borcu için yapacağı ödeme 44 milyar doları bulacak.

2020 sonunda 9.8 milyar dolar olan kısa vadeli borcun tümü bu yılın sonuna kadar ödenecek. Bir başka ifadeyle teorik olarak eğer yıl içinde yeniden kısa vadeli borçlanmaya gidilmezse bu borcun bakiyesi sıfıra inecek. Ama tabii ki pratikte böyle bir şey olmayacak.

Özel sektör yurtdışından sağladığı uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise vadesi bu yıl içinde dolacak 34.1 milyar doların geri ödemesini yapacak. Böylece toplam geri ödeme 43.9 milyar dolara ulaşacak.

Bu yılki ödemede en yüklü aylar 6.9 milyar dolarla haziran ve 6.1 milyar dolarla kasım.

Tüm yazılarını göster