Klasik dilek cümlelerimizin sonunu “esenlikler dilerim” diye bitirirken, dünyada “esenlik” pazarının büyüklüğünün yıllık 57 milyar dolar olduğunu elbette bilmiyoruz. Çalışanların pek çok konuda sadece sağlıklı değil ‘iyi olma’ halini kendine iş fikri yapan Melis Abacıoğlu, kurduğu Wellbees şirketi ile Türkiye’den 10 ülkeye 5 dilde 34 şirkete hizmet verir hale geldi. Abacıoğlu, şimdi “esenlik”te ihracatı büyütmek için gözünü İngiltere’ye dikti.
Wellbees Kurucusu Melis Abacıoğlu, Alman Lisesi’ni bitirdikten sonra. ABD’de hem matematik hem sanat tarihi okuduğu çift ana dal bitirmiş. Sonrasında Türkiye’ye bir girişim fikri ile dönen Abacıoğlu, süreci şöyle anlatıyor: “Dönerken, şu anlayışla döndüm; ‘Gideceğim Türkiye’yi iyileştireceğim. Çok çalışacağım’. Beş yıl sağlık sektöründe çalıştım. Sonra istifa edip kendi girişimimi kurmak istedim. Hollanda’dan adım sayar saatler getirdim. Henüz telefonların adım sayar uygulamaları yoktu. Kesin Türkiye’de bunu uçururum diye düşündüm.”
Abacıoğlu, ilk etapta Türkiye’ye 2 bin adım sayar getirdiğini belirterek, “Satmaya çalışıyorum, alan yok. Broşürlerini yaptım, web sitesini yaptım… Kimse almıyor. Sadece 10 tane sattım. Ürünün iyi olduğunu biliyorum ama pazar yok henüz. Bunları bir kuruma satabileceğimi düşündüm” diyor. Abacıoğlu’nun bundan sonraki planı, uluslararası firmaların Türkiye temsilciliklerinin ve bankaların kapılarını çalmak oluyor. “Bir süre vapurlardaki Burhan Pazarlama gibi, ‘Şu elimde gördüğünüz alet’ diye tanıtım yapıyordum neredeyse” diye gülümsüyor Abacıoğlu ve şunları söylüyor: “İçlerinden biri döndü, beni toplantıya çağırdı. Önce dinledi, sonra dedi ki ‘Evet adım sayar güzel ama sen bize bir koşu organize et’. Hemen organizasyon yaptım. Görüşmelerimde diyorlar ki; ‘Meliscim çok tatlısın ama bizim psikoloğa ihtiyacımız var, onu bulabilir misin, tanıdığın koç var mı... Diyetisyen var mı…’ Birden gözüm açıldı. ‘Demek ki böyle bir iş var’ dedim kendi kendime ve araştırmaya başladım. Amerika’da kurumsal esenlik diye bir kavram varmış, kavramın doğduğu yer de yine Amerika.”
Manchester’daki fuarda konuşmacı olacak
Dünyada kurumsal esenlik pazarının büyüklüğünün 57 milyar dolar olduğunu söyleyen Abacıoğlu, “ABD’deki büyüklük 40 milyar dolar. Yani en büyük pazar ABD. Çünkü ABD’de farklı bir sigorta sistemi var. Kendi çalışanınızın sigortasını kendiniz yapıyorsunuz. Devlet de bunu teşvik etmek için şirketlere ciddi vergi indirimleri sağlıyor. ‘Eğer çalışanınızı sağlıklı hale getirirseniz, vergi avantajınız olacak’ diyor. Sonrasında kurumsal esenlik Avrupa’ya yayılıyor. Bunun eğitimini aldım. Master tezimi bu konuda yazdım. Stanford’tan bir hoca buldum onunla çalışmaya başladım. İlk 4 yıl sadece esenlik danışmanlığı verdim. Sonra ortaklarım şirkete katıldı” şeklinde konuşuyor. Abacıoğlu, şunları kaydediyor: “Önce bir web sitesi yaptık, sonra bir app yazdık. İşe danışmanlık verdiğimiz firmalara ürün sunarak başladık. Şu anda 30 kişilik bir istihdamımız ve geniş bir portföyümüz var. 10 ülkede, 5 dilde, 34 şirkette toplamda 70 binin üzerinde çalışana hizmet veriyoruz. Bunlar MENA (Ortadoğu ve Kuzey Afrika) ağırlıklı ülkeler. İlk olarak BAE, sonra Suudi Arabistan, Katar. Batı Avrupa’da da İngiltere, Almanya ve İspanya. Önümüzdeki bir yılda MENA’ya ağırlık verirken, İngiltere’ye de odaklanacağız. Manchester’da İnsan Kaynakları Derneği CIPD’nin bir fuarı var. 4-5 Kasım’da oraya gidiyoruz. Orada sponsoruz ve konuşmacıyız.”
İki trend İK teknolojilerine yatırım çekiyor
4 sene önce şirkete iki ortağım; Selcen Gürcüoğlu Mercan ile Kerem Gönülkırmaz katıldı. Selcen, kurumsal satış konusunda çok tecrübeli. ‘Bizim ürünleşmemiz lazım. Sadece danışmanlıkla olmaz’ dedi. Kerem’le de o dönemde Las Vegas’ta dünyanın en büyük İnsan Kaynakları Teknolojileri Fuarı’na gittik. Orada geleceği gördük. İnsan kaynakları (İK) teknolojilerinin geleceği çok parlak. İki trend var. Biri mega bir trend, S&P 500 firmalarına baktığınızda varlıklarının yüzde 84’ünün elle tutulamayan ürünler olduğunu görüyoruz. Bu gelişme daha insan odaklı olmayı gündeme getirdi. Dolayısıyla İK teknolojileri stratejikleşmeye ve dijitalleşmeye başladı. İkinci trend de COVID. Çalışanların yüzde 70’i hibrit çalışma kalsın istiyor. Ofiste çalışana bir öğlen yemeği vakti, bir arkadaşlık ortamı sunabiliyorsunuz. Ama uzaktan çalışınca bu nasıl olacak… Elbette teknolojiyle. Bütün teknoloji devleri şu anda bir İK teknolojilerine yatırım yapıyor. 2020’de bu alana yapılan yatırım 5 milyar dolardı, sadece 2021’in ilk çeyreğinde bu rakam 4,9 milyar dolar olarak gerçekleşti
Büyük istifa hareketi başladı!
Türkiye tarafında olay ABD’li ve Avrupalı çok uluslu firmaların burada yaptığı çalışmalarla başlıyor. Sonrasında Sürdürülebilirlik Ajandası’nın takvimlere girmesiyle bir tık daha üstüne çıkılıyor. Harvard Business Review’ün bir makalesinde çalışanların yüzde 85'inin ‘ben iyi değilim’ dediği vurgulanıyor. Bu konu neden CEO’ların gündeminde, çünkü iyi olmayan çalışan, bağlı olmayan çalışana dönüyor. Bu ‘iyi değilim’ diyen çalışanın şirkete maliyeti oluyor. Yıllık maliyeti 80 bin dolar olan bir çalışanın yıllık 16 bin dolarlık verimlilik kaybı ve gelmemezlik durumu oluyor. Yani maliyetinin yüzde 20’si kadar diyebiliriz. Dünya genelinde büyük istifa hareketi diye bir şey başladı. İnsanlar kurumsal işlerden uzaklaşıyor. Burada ‘ben aslında iyiyim’ diyen yüzde 15’lik kesim var ya yüzde 27 daha verimliler, şirketlerine 3 kat daha bağlılar, yüzde 54 oranında gelmemezlikleri daha düşük. Bir sene içinde başka bir yerde iş arama oranları yüzde 57 daha düşük.
Esenlik nedir?
Esenlik tanımı 1970’lerde Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) sağlık tanımını değiştirmesiyle ortaya çıkıyor. WHO’nun eski sağlık tanımı “Hasta olmama hali” şeklinde, 1970’lerden sonra bu tanım “Bir bireyin bütünsel olarak iyi olma hali” olarak değiştiriliyor. Yani sadece hasta olmama hali değil, fiziksel olarak iyi hissetme hali bir de üzerine “sosyal, spritüel, mesleki, entelektüel, finansal alanlarda da iyi olma hali” olarak tanımlanıyor. Buna paralel diğer bütün sosyal bilimlerde de bir esenlik kavramı gelişiyor. Pozitif psikolojinin babası Martin Seligman’ın da ortaya attığı teoride ‘artık hastalıklara odaklanmayalım çünkü depresyonu, anksiyeteyi azaltmak insanı sadece nötr hale getiriyor. Bütünleşik olarak iyi hissetme hali için de bir şey yapıyor olmak gerekiyor’ diyor.