Bugünlerde Netflix’te ibretlik bir dizi var. Adı “Madoff: Wall Street Canavarı”. İmkânınız varsa izlemenizi öneririm. Dizi sadece Wall Street tarihinin değil dünyanın en büyük dolandırıcılıklarından birini; yatırım danışmanı Bernie Madoff'un yükselişini ve düşüşünü konu alıyor. Herkes için çıkarılacak çok ders var.
İlk bölümde kariyerine ufak ufak hisse senedi alım satımlarıyla başlayan Bernie Madoff, danışman olarak kârlı bir iş kurar ve etkileyici getirilerle müşterileri kendine bağlar. Sermaye piyasalarında etki ve itibara kavuşmaya başlayan Madoff, ikinci bölümde faaliyet izni olmadığı halde yatırım fonlarının da parasını yönetmeye başlar. Üçüncü bölümde Madoff'un başarılı görünen operasyonlarının gerçek olamayacağını gören rakiplerinin Amerikan Sermaye Piyasası Kurumu'na (SEC) ihbarda bulunduğunu ve deliller sunduklarını görüyoruz ama Amerikan SPK'sı kör olmuştur; lisansı olmadığı halde para toplayan Madoff’a karşı aksiyon almaz. Ve son bölümde ise 2008 mali krizi ile birlikte Madoff'un “gerçek olmayacak kadar iyi olan” sisteminin aslında “gerçek” olmadığının ortaya çıkışı ve batışını görürüz. İrili ufaklı binlerce yatırımcı mağdur olmuştur, intiharlar başlamıştır.
Madoff battığında yönettiği servetin büyüklüğü 65 milyar dolardı. Aslında fon yönetimi falan yapmamış. Bütün yaptığı bir Ponzi oyunuymuş. Ali’den almış Veli’ye vermiş. Yani yüksek getiri sağlayan bir yatırım varmış gibi göstererek yatırımcıları sisteme katmış ve ilk yatırım yapanlara ödemeleri sonradan katılanların parasıyla yapmış. Diğer bir deyişle yatırımcılarını dolandırmış; hem de yaklaşık 40 yıl boyunca… Ponzi oyununun mucidi Charles Ponzi bile 1920’de başladığı dolandırıcılığı ancak bir yıl sürdürebilmiş, sonra sistem çökmüş ve kendisini hapiste bulmuştu. Madoff 40 yıl sonra yakalandığında net serveti 800 milyon doları aşmıştı. Yargılandı; 150 yıl ceza aldı ve 2021’de 82 yaşında hapishanede öldü.
Eğer bir ekonomide faizler çok düşük, hatta negatif ise ve denetleyici-düzenleyici kurumlar uyuyorsa o ülkede yüksek getiri arayanları çekmeye yönelik dolandırıcılık için potansiyel var demektir. Madoff yıllık getirilerin tek hane olduğu bir ortamda yatırımcılarına çift haneli getiri sunduğu için binlerce yatırımcıyı kandırabildi. Ama diziyi izlediğimizde görüyoruz ki; bu duruma yol açan asıl faktör denetleyici kurum olan SEC’in yaptığı yanlışlarmış.
Bundan 40 yıl önce banker skandallarıyla tanışan Türkiye’de de Çiftlikbank ve Titan gibi Ponzi dolandırıcılık vakaları yaşandı ama sermaye piyasalarında çok uzun bir süredir büyük çaplı dolandırıcılıklar yaşanmadı. Oysa bu tür olaylara zemin yaratacak makroekonomik ve finansal ortam mevcuttu. Fakat özellikle 90’lı yıllarda sermaye piyasasında atılan bazı adımlar ve düzenlemeler büyük çaplı dolandırıcılıkların önüne geçti. Sadece düzenlemeler değil o dönemlerde Sermaye Piyasası Kurulu’nun yöneticileri, uzmanları ve denetçileri Türkiye sermaye piyasalarının Madoff benzeri bir garabetten uzak tutulmasında kilit roller oynadılar. Özellikle Ali İhsan Karacan’ın başkanlığı döneminde yaşanan olayları ve bunlara yol açan nedenlerle çok sert müdahale edildiğini ve önemli düzenlemelere imza atıldığını hatırlıyorum.
O dönemleri hatırlayanlar sadece SPK’nın doğrudan düzenlemeleri ve denetimleriyle değil, aynı zamanda Takasbank ve Merkezi Kayıt Kuruluşu gibi kurumlar aracılığıyla da sistemik risklerin büyük ölçüde giderildiğini de hatırlarlar. Aslında SPK’nın 80’lerde kuruluşundan itibaren yapılan reform niteliğindeki düzenlemeler dayanıklılığın artırılmasında büyük rol oynadı. Eğer bu çabalar ve emekler olmasaydı Türkiye ekonomisi çok ağır yaralar alacak skandallar yaşayabilirdi.